Daha önceki yazılarımızda muhalefetteki partilerin altılı masa etrafında birleştiklerini ama bu masa etrafında aslında altı partinin değil yedi partinin bulunduğunu, bu yedinci partinin ise HDP olduğunu ifade etmiştik.

Her ne kadar altılı masa etrafında HDP lideri olmasa da toplantılara katılmasa da gizli bir şekilde o masanın etrafında dolaşmaktadır. Hani Türkçe derslerinde bahsedilir ya cümlenin öğeleri konusunda, gizli özne. Aslında cümlede yoktur ama cümleyi okuyan cümlenin başında o öznenin olduğunu bilir. Siyaseti okumasını bilen de aynı gizli özne gibi o masanın etrafında HDP’nin yer aldığını bilir.

Geçen hafta sonu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Van’da düzenlemiş olduğu mitingte seçmene hitab ederken şöyle demiş: “Eğer Selahattin Demirtaş’ı içeriden çıkarmak istiyorsanız bizimle birlikte olacaksınız.” 

Demirtaş, terör suçundan dolayı tutuklu bir zat. Demirtaş’ı içerden çıkartacağız şeklinde söylemleri direk HDP’li seçmene söylenmiş bir sözdür. Zaten Kılıçdaroğlu açıkça söylemiş bizimle birlikte olursanız çıkartırız Demirtaş’ı diye. Bu konuşmaları bile altılı masa etrafında HDP’nin de yer aldığının açıkça göstergesidir. Peki kardeşim o zaman HDP liderini neden masa etrafına almıyorsunuz? Hangi partinin seçmeni nasıl kandırmaya çalışıyorsunuz?

Birde işin değişik boyutu var. Laf sırası gelince sürekli yargı bağımsızlığından bahseden hükümeti bu konuda eleştiren Kılıçdaroğlu, terör suçundan tutuklu bulunan Demirtaş’ı ve Gezi davasından müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala’yı içeriden çıkartacaklarını açık açık dile getiriyor. Peki sormazlar mı adama madem senin döneminde yargı sözde bağımsız olacak, bu insanları nasıl çıkartmayı düşünüyorsun? Müebbet hapis cezası almış kişiyi ve terörden tutuklu bulunan kişiyi siyaseten içeriden çıkartman mümkün değil. İçeriden çıkartmak için mecburen yargı kararına ihtiyaç var. O zaman sen yargıya yani hakimlere talimat verip bu adamları çıkartın diyeceksin. 

Hani nerde kaldı yargı bağımsızlığı?