KİM ESİR?
Firavun’un ehramlarına taş taşıyan kölelerden de… Nemrut’un tebaasından da… Romalı aristokratların zevk için dövüştürdüğü gladyatörlerden de, daha beter esirdir bugünün insanı…
Onların elleri, ayakları zincire vurulmuştu, bugün kafalar, kalpler zincirleniyor.
Reklâmcılar, moda uzmanları, radyo, basın, televizyon, filmler, ajanslar insanın kafasını ve kalbini zincire vurmuyor mu? İnsanın partisi, patırtısı; fikri, zikri; kitabı, gazetesi, dergisi; zevki, nefreti, sevdiği, sevmediği, arkadaşı, aşkı, dostu, düşmanı… Hep bu baskı zümreleri tarafından tayin edilmiyor mu? Bugünün insanı kendi arzusuyla bir gazoz bile içemiyor. Hangi firmanın telkinine kapıldıysa onu içiyor. Bugün zayıflığı sevdiriyorlarsa, yarın şişmanlığı övdürebilirler. Caniye, fahişeye sırılsıklam âşık ederler; gerçek kahramandan nefret ettirebilirler. Bugün sevdirdiklerinden yarın yüz çevirtebilirler. Kafalarda kanaatler, kalplerde inanışlar verecekleri emre göre değişebilir. Üstelik bunları insana, kendi arzusuyla yaptığını zannettirebilirler.
Ehramlara taş taşıyan esir, içinden olsun Firavun’a lânet okuyabilirdi… Nemrut’un ateşine odun taşıyan, bu yaptığının doğru olmadığını olsun düşünebilirdi. Gladyatör, asıl ölümü hak edenin kendilerini dövüşmeye zorlayanlar olduğunu bilebilirdi… Çünkü bedenleri esirdi; kafaları ve kalpleri hürdü…
O zaman efendi kamçılı, köle zincirliydi. Yani herkes üniforması içindeydi. Bugünün esiri, en lüks evlerde, en şık kostümler içinde… Zulmedenlerse sanki ona hizmetle görevli köle… Köle ve hizmetçi tavrı içindeki telkin merkezleri, beyin yıkama şebekeleri istediklerini insana kuzu kuzu yaptırıyorlar. Sinsi sinsi bir de “Emredersiniz efendim!” diyorlar.
Dün köle, “Ben esirim” demek hürriyetine olsun sahipti.
Allah’a esir olmayı reddedenin âkıbeti böyle gülünç olmaktır işte…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.