KÖYLERDEKİ MUHABBET!
Hızır ve İlyas (a.s)’in her bahar başlangıcı buluşarak sohbet ettiklerine inanılan Miladi 6 Mayıs, Rumi 23 Nisan’a rastlayan güne verilen isim olan Hıdrellez (Hızır Günü) olarak adlandırılıyor. Bence, Hıdrellez günlerini en iyi şekilde köylerimiz yaşatıyor. Köylerimizde dayanışma ile yapılan pilavın nasıl lezzetli bir yola girdiğini şöyle ifade edebilirim. Bütün köy halkı hıdrellez günü sabah erken saatlerde traktörlerine binerek, köyün meydanına malzemeler taşınıyor, okul olabilir, cami olabilir. Bir meydanda köyün kadınları, erkekleri toplanarak dualar eşliğinde yakılan kazanlarda özel olarak hazırlanan etli pilavlar, dışarılan gelen misafirlere ve köy halkına ikram ediliyor. İşte tamda bu süreçte dayanışmanın en güzel örneklerine şahit oluyoruz. Herkes uyum içinde ne yapacağını biliyor. Allah Kabul Etsin, hafta sonu bereketli bir gündü. Bir çok köyün camisinde mevlid-i şerif ve yılın bolluk ve bereketli geçmesi için dualar edildi, dilekler dilendi.
Baharın gelmesini kutlayan köylerimiz , milli ve dini duyguların, örf ve adetlerin bir arada uygulandığı öylesine güzel etkinlikle el ele vererek bir araya geliniyor. Bir arada olmak demek, toplumda millet olma şuurunu da şekillendirerek, kuvvetlendiriyor. Belki de yoğun günlük hayatın stresinden uzaklaştığımız anlardan bir tanesi de geleneklerimizi uygulama fırsatı yakaladığımız hıdrellez günü diyebilirim. Geçtiğimiz pazar günü tam 9 yeşil köyümüzdeydim. Ak Parti teşkilatı ile gittiğim 9 köyümüzde bir çok insanımızla konuşma imkanı buldum. Köylerimizdeki insanlarımızla MUHABBETİN bana kalanı manevi tarafı oldu. Hiç tanımadığı halde iki insanın kaynaşması, saf ve temiz duyguları halen içinde barındırması, iyi niyetin göstergesidir. Yabancıya karşı ev sahibinin üstlendiği sağlam bir yapıdır. Köy insanımızın her biri şükür ki, halen bu yapıyı taşıyor.
İnsanların birbiriyle yaptığı muhabbet, birbirini sevmesi gönül köprüsünü kendiliğinden güçlendiriyor. Muhabbetten kaçmamak, muhabbet aramanın yollarını bulmak gerekiyor.
Gittiğimiz köylerin isimleri; Çakırpınar, Dereşemsettin, Kınık, Okluca, Alpagut, Selöz, Ulupınar, Karaağaç, Yeniköyköy olmak üzere 9 köyden oluştu. Bazı köylerde dikkatimi çeken kareler oldu.
Güzel, renkli gözleri olan, yanakları kırmızı kızların saflığı, temiz duruşu, candan bakışları, bir taraftan pullu şalvarlarıyla geleneksel giysileriyle bizleri kucaklamaları, bahçelerinde (avlu) rengarenk çiçekleriyle hoş ortamlar gördük. Köy insanının evinde ise yaşlısının dua hazneleriyle genişlemiş, tespih çeken nine ve dedeleri olan kerpiç evlerinde, mis gibi toprak kokan kireçten badanası yapılmış sağlıklı mı sağlıklı evlere içten bir misafirperverlik gördük. Mensubu bulunduğum teşkilatım ile huzurlu bir gün geçirdim. Gittiğimiz her köy “karnınız açtır, buyrun” lafını esirgemedi. Kucaklandık, kucakladık. Evlerine hiç çekinmeden bizlere kapılarını açtılar. Bu duyguyu, paylaşımı şehirde yaşamak mümkün olmaz hale geldi. Bilecik’i tenzih ediyorum. Çünkü benim mahallemdeki komşularım bu kucaklamayı, içten sahiplenmeyi, muhabbeti yaşatıyorlar. Şehirlerin standardı ne kadar büyüse de, köylerin yapısı asla bozulmamalıdır. Geleneklerimizi, örf ve adetlerimizi görmenin en iyi yolu yine bir sonraki sene yapılacak hıdrellezi takip etmenizi tavsiye eder, Muhabbet ile selamlarım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.