MAAZALLAH!..
CHP’nin yeni genel başkanının da sakızlarından biri “dokunulmazlıkların kaldırılması”… “Dokunulmazlık” deyince, sözünü ettiği sadece milletvekili dokunulmazlığı… Demek ki, ülkemizde, bırakın dokunmayı semtine yaklaşılamayan ve üstüne toz kondurulamayan kurumlar ve onların ayrıcalıklı mensupları olduğunu bilmiyor veya bilmezlikten geliyor. Kendilerini devletin ve milletin üstünde gören, bağımsız devlet gibi hareket eden bu kurumlara, kimse “dokunamıyor”.
ANAYASA MAHKEMESİ:
Yetkisi TBMM’nin yaptığı anayasa değişikliklerini, şekil yönünden incelemek olduğu halde, kendine mahsus bir akıl yürütmeyle TBMM kararlarını, yani millet iradesini esastan inceleyerek (daha doğrusu teftiş ederek) iptal edebiliyor… 411 milletvekilinin verdiği kararı, anayasaya aykırı bularak geçersiz kılabiliyor… Parti kapatabiliyor…
Hâkimler VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU:
Tayin kararnameleri ile hâkim ve savcıların tepesinde Demokles’in kılıcı... Dere geçilirken at değiştirilmez demiş atasözü ama devam eden mahkemelere tayinler yapıyor, mahkemelerle ilgili beklenmedik kararlar almakla yetinmiyor, sonucu etkileyecek beyanda bulunabiliyor…
İşte milletin, dünyanın ve tarihin gözü önünde bir başka dokunulmazlık örneği:
Mahkemeler, muvazzaf ve emekli subaylardan bazıları hakkında tutuklama kararları çıkarıyor… Ama yüksek rütbeli subaylar kendilerini “dokunulmaz” görüyor olmalılar ki, kararları kaale almıyorlar. Devletin en mühim toplantılarına katılan bu paşalar, bulunup mahkemeye getirilemiyor.
Bir orkestra düşünün… Her ferdinin önünde notalar… Ama birisi bazılarının bazı notalarını ve değerleri değiştirmiş olsun… Bu durumda konserin fiyaskoyla sonuçlanmasından kim sorumlu olur? İşte 12 Eylül darbecileri, hazırladıkları anayasaya, sistemi korumak adına, millî iradenin üstünde, her biri ayrı telden çalacak bu kurumları yerleştirdiler…
27 Mayıs gece baskıncılarının yaptığı anayasa, 20 yıl sonra yine bir darbe ile değiştirildi. Şimdi 12 Eylül anayasasının üzerinden 30 yıl geçti… Kurumların nasıl birbiri ile didiştiğini herkes görüyor. Bu böyle sürüp gitmez… Herkes anlıyor ki, her şeyi yerli yerine oturtacak yepyeni bir anayasaya ihtiyaç var…
12 Eylül’de yapılacak referandumda millî irade “EVET” derse kendisine, yeni bir anayasa yapmanın yolu açılacak. Yoksa maazallah yine bir darbeye, yani daha beter bir kargaşaya kalacak iş…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.