ORMANCILIKTA REFORM
Orman ürünlerinin kullanımındaki verimin artırılması ve bu ürünlerin israfının önlenmesi, kesim miktarını önemli ölçüde azaltıp ormanlar üzerindeki baskıları hafifletebilir. Ne var ki hükümetler ve kalkınma kuruluşları bu tür önlemleri nadiren destekleyip yaygınlaştırmaktadır. Çeşitli örnekler göz önüne alındığında, örneğin Dünya Bankası, daha çok orman alanını kesim faaliyetlerine açmak yerine daha verimli bıçkıhanelere yatırım yapılmasını sağlayarak, söz konusu ülkenin ekonomisi ve çevre koşulları açısından daha faydalı bir iş yapmış olur.
Ormancılığı sürdürülebilir bir faaliyet haline getirmek için gerekli olan köklü reformların hemen hemen hepsi, bu alanda uluslararası işbirliğini öngörür. Geride kalan tek bir ağacın bile kesilmesiyle ilgili kazanılmış haklar o denli güçlü, hükümetler de bu tür çıkarlar karşısında o denli uysal -ya da güçsüz- durumdadır ki, hiçbir hükümet bu alanda salt kendi başına yol alamaz. 1990 yılı Temmuz ayında Texas'ta yapılan Yediler Zirvesi'nde Başkan George Bush, ormanların global ölçekte korunmasını öngören bir anlaşmanın 1992 yılında imzaya hazır olabilmesi için görüşmelerin başlamasını önermiştir. Ancak, ABD yönetimi, bu yaklaşımın lafta kalmaması için kuzeybatı Pasifik bölgesindeki birincil ormanlarda yapılacak kesimlerin yasaklanmasını aktif biçimde desteklemeli, ulusal ormanlardan yapılan sübvansiyonlu satışlara son vermeli, federal kuruluş ve dairelerin yeniden işlenmiş kağıt kullanmalarını istemeli ve benzer önlemler alma arzusundaki ülkelere mali yardımda bulunmalıdır.
Ormancılığın amaçlarını ve uygulamalarını yeniden biçimlendirmek kolay bir iş değildir. Pek çok ülkede, bu alanda büyük çıkarları olan güçlü çevreler, geniş devlet sübvansiyonlarından yararlanmakta ve uygulamaları üzerinde pek az denetimle karşılaşmaktadır. Kamu kuruluşları ise, ormanları yönetme durumundaki kuruluşlar gibi davranmaktan çok, kereste tüccarı gibi davranmaktadır. Özellikle tropikal kuşaktaki ülkelerde, ormanların kurtarılması, ormancılığın içindeki reformlar kadar diğer alanlardaki reformları da gerekli kılmaktadır.
Günümüzün "kes geç" tipi ormancılığını önleyecek tedbirler kısa sürede alınmazsa, gelecek kuşaklar, yeryüzünün doğal orman mirasının çok küçük bir bölümünü devralabilecektir. Ortadaki temel görev, yerine yenisi yetiştirilemeyecek ilk kuşak ormanların hızla kesilmesini önlemek, sürdürülebilir nitelikte ikincil orman ve plantasyon yönetimine hızla geçmek ve orman ürünlerine olan talebi kısmaktır.
Ormancılığın kendini sürdürebilir temellere oturtulması, gezegenimizin sağlığı açısından taşıdığı hayati önem kadar karmaşık ve çok yönlü bir girişimdir. Burada, borç yükü altındaki yönetimlerin, ormanlık alanların yerli halklarının, kesimcilerin ve mahalli toplulukların çıkarlarıyla, türlerin giderek yok olması, global ısınma ve yenilenmesi mümkün olmayan ekosistemlerin tahribi gibi konularda dünyanın çeşitli yerlerinde duyarlılık gösteren kesimlerin çıkarları ve savundukları içice geçmekte, karmaşık bir tablo yaratmaktadır. Yeni bir ormancılık anlayışının, bir başka deyişle ormanlardaki yaşam çeşitliliğine ve buralardan sağlanacak çeşitli yararlara duyarlılık gösteren yaklaşımın bazı küçük örnekleri, gelecek için umut vermektedir. Ancak şurası da açıktır ki, bu yöndeki bir değişim kısa sürede gerçekleşmezse, bir sonraki kuşak, çok büyük ölçüde tüketilmiş bir miras devralacaktır.
KAYNAK: TEMA VAKFI DERLEYEN: A.E.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.