ORTA ÇAĞ ESNAF AHLAKINDAN ALINACAK DERSLER
Değerli okuyucularım önceki yazılarımızdan birisinde Tarihte Garip Vakalar kitabını tanıtıp kısa aktarımlar yapmıştık. Bu hafta sizlere aynı eserden, orta çağ Avrupa esnaflığından aktarımlar yapacağız. Esnaflık sistemi, sanayi devrimine kadar toplumun, devletin, ordunun ihtiyaçlarını karşılayan üretimleri yapmıştır. Bilinen tüm medeniyetlerin güçlü üretim sistemleri esnaf ve zanaatkarlar tarafından yerine getirilmiştir. Sümer, Mısır, Hitit, Roma, Bizans ve Osmanlı üretim sistemi esnaf ve zanaatkarları tarafından yerine getirilmiştir.
Binlerce yıl boyunca esnaf ve zanaatkarların birçok ortak özellikleri vardır. Örgütsel yapıları yanında davranışsal esasları da birbirine benzemektedir. Neredeyse tüm esnaf ve zanaatkarların tamamen aynı oldukları anlamına gelmez. Çırak, kalfa ve ustadan oluşan hiyerarşik yapı onların ortak örgütsel yapılarıdır. Örgütsel yapı kadar üyelerin davranış esasları da birbirine benzemektedir.
Türklerin tarihleri boyunca meydana getirdikleri en kapsamlı ve uzun süre varlığını sürdüren örgütsel yapısı Ahiliktir. Ordu-Millet geleneğinin örgütsel yapısı dışında Ahilik asırlar boyunca toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayan ve ayakta kalan örnek örgütsel yapıdır. Aynı dönemlerde batı dünyasında da Lonca adı altında esnaf ve zanaatkarlar toplumda ayrıcalıklı, saygın bir yere sahiptiler. Şimdi bu saygınlığa ait örnekler sunalım:
- “1656 senesinde Grünberg şehri dokumacılar loncası bir çırağı, anası Otuz Sene Muharebeleri esnasında bir şövalyenin tecavüzüne uğradı diye, kadının hiçbir kabahati olmadığını tespit ettiği halde, sanattan çıkarmıştır.”
- “1691 senesinde Dabağlar Loncası, mesleğe girmek isteyen bir genci, babası 40 sene evvel bir kontun yanında uşaklık ettiği ve bu sırada atların iğdiş edilmesine yardımda bulunduğu için reddetmiştir.”
- “Loncalar, pak güvercinler gibi her türlü kirlilikten uzak olmalıdır diye bir kaide vardı ve bu şu şekilde tatbik edilirdi: Loncaya mensup birisi bir köpek öldürse esnaflıktan men olunur, yani kendisi ve ailesi açlığa mahkûm edilirdi. Çünkü köpek öldürmek cellatlık mesleğine ait bir işi yapmak sayılıyordu.”
- “1690 senesinde Almanya'da bir köylünün oğlu terzilik sanatına girmek isteyince bu arzusu lonca tarafından reddedilmiştir. Bunun sebebi şudur: Köylünün büyük annesi elli sene evvel nikahsız bir çocuk doğurmuştu.”
- “O zamanlar bir esnaf loncasına girmek için yalnız meşru çocuk olmak kafi gelmez, iki ceddinin de meşru olduklarını ispat etmek icap ederdi. Ufak bir iffetsizlik loncadan kovulmak için kafi bir sebepti. Hammurabi Kanunu'nda bu hususta daha mülayim düşünülmüştür. Bu kanunun yüz yirmi dokuzuncu maddesi şöyledir: Bir kimsenin nikahlı karısı diğer birisiyle yatarken yakalanırsa her iki günahkarı birbirine bağlamalı ve nehre atmalıdır. Fakat kadının kocası karısını affederse hükümdar da tebaasını affetmelidir.”
Buna karşılık dönemin asilzadelerine bile böylesi katı uygulamalar getirilmemiştir. Asilzadelerin davranışların esnafların yanından bile geçemezdi. “Loncalardaki bu ahlak taassubunun aksine olarak asilzadeler pek başıboş hareket ederlerdi.”
Orta çağda dönemin sanatçıları da esnaf olarak kabul edilirdi. “Bütün orta zamanda sanatkârlar esnaftan sayılırlardı ve tıpkı kasaplar ve dokumacılar gibi lonca teşkilatına dahil edilmişlerdi. Hatta on yedinci asırda bile ressamların eserleri alelumum bir marangozun veya demircinin işinden ziyade itibar görmezdi. En büyük ressamlar bile dükkân levhaları veya soba paravanaları boyayarak para kazanırlardı.”
Orta çağ batı dünyası esnaf ve zanaatkarlar loncalarının ahlaki uygulamalarına ilişkin kısa birkaç örnek sunduk. Örneklerde de görüldüğü gibi bir örgütsel yapının binlerce yıl ayakta kalmasının nedeni öncelikle böyle yüksek ahlakı değerlere sahip olmasıdır. Loncaların bizdeki son karşılığı olan Ahilerin ahlaki kuralları bunların çok daha ötesindedir. Ahilerin davranış normlarının kaynağı fütüvvetnamelerdir. Yemek yemeden ustaya karşı yapılması gerekenler çok detaylı bir şekilde fütüvvetnamelerde anlatılmıştır. Ahilik çok uzun ve detaylı bir yazı dizisidir.
Bu haftaki yazımızın ana fikri, ancak yüksek ahlaki değerlere sahip örgütsel yapılar asırlar boyunca varlığını sürdürebilir. Ahlak, dürüstlük ve adaletten yoksun kişilerin ve toplumların hayatta kalma şansı yoktur. Bir şekilde girişimci olup bir şeyler elde edebilen kişiler, örgütsel yapılar eğer ahlaktan yoksun ise sonları felakettir. Bu esas sadece günümüz esnaf ve zanaatkarları için değil zirveleri görenler için de geçerlidir. Bunun zamanı, milliyeti ve dini yoktur. Eğer ahlak ve adaletten yoksunsanız felaketiniz yakındır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.