Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

OSMANLIDA CELALİ İSYANLARI VE KÖYLÜ 1

OSMANLIDA CELALİ İSYANLARI VE KÖYLÜ 1

Değerli okuyucularım geçen hafta Celali İsyanlarına kısa bir giriş yapmıştık. Şimdi konuya kaldığımız yerden devam edelim. Köylünün ve halkın düzeninin bozulmasının ekonomik nedenlerini birkaç örnek ile açıklamıştık. Köylünün ve toprak sisteminin bozulması köklü ve geri dönüşü olmayan sosyal sorunlara neden oldu. Şimdi konuyu örnekler ile açıklamaya devam edelim.

Mora bölgesindeki faizciler daha ürün çıkmadan köylüye kredi adı altında para vererek onları borçlandırmakta idiler. İlk başta verilen 100 akçe borç, üç sene gibi kısa sürede 1000 akçe gibi ödenmesi zor miktara ulaşıyordu. Bunun sonucunda borcunu ödeyemeyen köylü kısa bir süre sonra toprağını bu kişilere vermek zorunda kalıyordu. Birçok köylü borcunu ödeyemediği için düzenini bozup toprağını terk etmek zorunda kalıyordu. Kalanlar ise geçinmekten ziyade faizcilere hizmet eder hale gelmişlerdi. Yöneticilerin bu yapı ile mücadele için kadılara yazılar yazmaları, fermanlar çıkarmaları sorunu hiçbir şekilde çözmedi.

Köylünün topraklarını ele geçirenler yalnızca faizciler/murabahacılar değildi. O dönemde onlardan daha çok bu sistemi yürütenler devleti bölgede temsil eden kişilerdi. Bu hususu yine Mustafa Akçağ’dan dinleyelim. “Büyük faizcilerin reaya içinden türeyen birtakım şahıslar olduğu görülüyor. Diğer taraftan, faize para vererek, veya «selem tarikiyle», yani, bir malın parasını evvelden vermek suretiyle, çiftçi halkın mallarını ve topraklarını ellerine geçirenlerin çavuş, zaim, timar erbabı, ve bilhassa daha geniş ölçüde olarak, kapukulları (yeniçeri ve altı - bölük sipahisi) oldukları hakkında pek çok kayıtlar vardır. Küçük faizciler diyebileceğimiz bu resmî hüviyet sahibi insanların «ileri köy formasyonu»nun bozulmasında, büyük murabahacılara nazaran daha mühim rol oynadıklarını hâdiseler tamamıyla göstermektedir”. Görüldüğü üzere bu sakat düzeni bozması gerekenler bu düzenin bir parçası olmanın ötesinde bozulmaya en büyük katkıyı verenler olmuşlardı.

Sorunu çözmek isteyen yöneticilerin yaptıkları diğer uygulamalar bırakın çözmeyi süreci hızlandırmıştı. Ağır vergi ve salmalar köylüyü daha fazla faizcileri kucağına itti. Bir süre sonra da köylü artık ekip biçemez hale geldi. Köylünün elinden çıkan topraklar kısa sürede başka bir sisteme dönüştü. Köylünün elinden çıkan topraklar kısa sürede değerlendi. Örneğin 1558’de Kocaeli Gebze’de köylünün yılda 50-150 akçe gelir sağladığı 120 parça hassa çiftliği satıldığı takdirde 1500-2000 akçe edecekti. Yani üretimden çok satıştan gelir cazip hale gelmişti.

Kanuni döneminde çok büyük ölçüde arazi satış hareketi olmaya başlamıştı. “Çiftbozan Reaya” olarak adlandırılan bu dönemde arazi bedellerinin aşırı artması köylünün toprak edinmesini imkânsız kılmıştı. Tapu işlemlerinin resminin yükselmesi de köylülerin işini bir daha zorlaştırmıştı. Kanuni Sultan Süleyman’ın aldığı tedbirler de sorunu çözemedi. Anadolu ve Rumeli’nin birçok yerinde arazi ve meraların az sayıdaki ellerde toplanması sosyal düzeni tamiri zor bir şekilde bozmuştu.

Bahsettiğimiz tarihlerde toprakların köylülerin ellerinden bir şekilde alınması çiftlik düzeninin başlangıcı sayılır. Ancak burada bahsi geçen çiftlik tabiri bilinen anlamda değildir. III. Murad devrinin sonlarına doğru çiftliklerin sayısı hayli miktarda arttı. Ortaya çıkan yeni arazi sahipleri satın aldıkları toprakların birçoğu büyük tarlalardan ibarettir ve tek bir blok teşkil etmek suretiyle hakikî çiftlik kuranların fazla değildir. Akçağ durumu şu şekilde aktarmaktadır. “Bu şahıslar o dönemde geniş topraklar üzerinde tarım, üretim yapmak yerine elverişli yerlere ağıllar ve ahırlar yapmak suretiyle, çok miktarda hayvan beslemekteydiler. Bu bakımdan arazi sahiplerinin, kıymetli tarlaları zaptederek, bir köy ağası şeklinde, köyün içinde yerleşmeleri şüphesiz köy halkı için daha zararlı olmuştur. Çünkü, çoğunluğu resmî hüviyet sahibi olan bu yeni tip köy zenginleri ziraatten ziyade hayvan besledikleri için, yüzlerce koyun sürüleri ziraati müşkül hale getirmişlerdi; bu şekil aynı zamanda, köy halkını «angarya» hizmetlerinde kullanmayı da kolaylaştırıyordu. Sonradan türeme bu köy zenginlerinin kimler olduğunu söylemek mevzuumuz için lâzımdır. XVI. asrın ortalarından, XVII. asrın başlarına kadar yarım asır kadar zamanda, köylerde geçen hâdiseler tetkik olunurken, arazi veya çiftlik sahibi olarak karşımıza çıkanlar hep, kadı, müderris, yeniçeri, sipahi, zaim, çavuş ve nüfuzlu timar erbabı gibi kimselerdi”. Yani devletin memuru, görevlisi çiftbozanın sebebi ve kazananı görünüyordu. Düzeni, adaleti sağlaması gerekenler düzenin bozucuları olmuştu. Köylünün toprağı onların zenginlik kaynağı olmuştu.

Yazımızı şimdilik burada sonlandıralım. Gelecek yazımızda konuya kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Bu yazı toplam 710 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR