ALİ ERDAL

ALİ ERDAL

SEÇİMİ KİM KAZANDI?

SEÇİMİ KİM KAZANDI?

Şaka mı bu? Seçimi kimin kazandığı belli değil mi?“Balkon konuşması”bile yapıldı… Sonucu, YSK resmen ilân etti ve süslü yazılarla hazırlanmış mazbatayı gösterdi… Hattâönceki görevlerin; hangi saatte, hangi saniyede bittiği, biteceği tartışıldı, tartışılıyor. Yeni göreve ne zaman“resmen” başlanacağı belli… Öyleyse“seçimi kim kazandı?” diye sormanın mânâsı var mı?

Var!..

Seçimin asıl galibi kim mânâsına var… Görünen sebebin arkasındaki saiki bilmek bakımından var.

Geçen hafta da aynı soruyu sormuş ve “seçimin asıl galibi millet” demiştik. Milletle beraber seçimin asıl galibi, ŞİİRDİR… Üç aday vasıtasıyla ŞİİR,bir zafer kazandı… Bir zafer daha desek de olur.

Güreşi “insanların boğuşması” olmaktan çıkarıp, yiğitlerin ve yiğitliğin meydan yerine çıkması olarak şiirleştirenmilletin ifadesiyle:

“Üç aday çıktı meydaneee!..”

●Biri şiirden söz etmedi…

●Biri şiire “yamuk yaptı”…

●Biri de… Şiiri en iyi şekilde kullandı… Ve kullandırdı… Şiirle ünsiyeti; bir zamanlar okuduğu şiirden dolayı mahkûm edilince başlamıştı…Şiirin esrarını ve milletimizin şiire iştiyakını o zamanhissetmişti…O zamandan beri… Şiirin tadı, hazzı ve cazibesi ile topluluklara ulaştı, halkla irtibat kurdu. Şiire ünsiyet, topluluğa ünsiyeti kazandırdı. Şiirde dünyada ilk sıralarda yer alan, şiir alâkası, hâlâ ve her şeye rağmen yaşayan milletle ünsiyet…

Memleketimizde ve Almanya’da Türk edebiyatı dersleri vermiş olanAlman Dr. Von RUMMELL diyor ki:

“Memleketinizde şiire ne kadar ehemmiyet verildiğini kıskançlık ve şaşkınlıkla müşahede ettim. Alenî şiir okuma müsabakaları şöyle dursun, bir gün hatırlıyorum, Anadolu ekspresinin bir koridorunda kıyafetlerinden mühim iş sahibi oldukları belli olan birkaç yolcu saatlerce ezberden şiir okumuşlardı. Bizde belli başlı bir adam hakikaten şiire düşkün olsa bile bu hevesinden utanarak asla açığa vuramaz.”(Varlık, Sayı: 384, 152).

Daha iyi anlatabilmek ve sakız kâğıtlarından çıkan vezinli kafiyeli sözlerden ayırdedebilmek için,şiir tadı olduğu halde dikkat edilmeyen sözlerin de maksadımıza dâhil edilmesi için şiir yerine“şiiriyet” diyelim…

Kaybedendeİstiklâl Marşı(ve Çanakkale Şehitleri) cahili olmasının payı;kazananda İstiklâl Marşı’nın tamamını ezbere okumasının mükâfatı olduğunu kimse görmezliktengelemez… Üçüncü adayın bu yönden sükûtunu da Kürtçe ve Türkçe bir şiir okusa mıydım diye düşündüğü şeklinde yorumlamak yanlış olmaz. Öyle veya böyle meydana çıkan üç yiğit de şiirle ilgili.

Şiir tadındakiifadeleri de sıralayınca, bu seçimin asıl galibinin ŞİİR olduğu kolayca anlaşılır:

●“Suriyelisığınmacılara kapılarımızı açmak ekonomimize zarar verdi” bencilliğine yüz vermedi millet…Ama “başta Suriye olmak üzere, memleketini terk etmek zorunda kalanlara ‘ENSAR’ olduk!” şiiriyetinisevdi.

●“Dünyanın neresinde yardıma muhtaç varsa Türk milleti oradadır, Ayyıldızlı bayrağımız oradadır!” haykırışını alkışladı.

●“Dış politikada yalnız kaldık” sözüne kulak asmadı.“Batı’nın, Arap Âleminin söylemediği hakikatleri söyleyerek mazlumların yanında yer aldık, zalimlerin karşısına tek başımıza dikildik” şiiriyetini sevdi…

●Hesaba dayanan ittifak, yani rakam realitesi; şiir ve şiiriyetrüzgârında savrulup gitti…

Meydanları, zannetmeyin ki “devletin imkânlarını kullanarak taşımalı miting yapmak” dolduruyor… Öyle olsa bir iki büyük şehirden başka yerdemeydana çıkamazsınız…Menfaatle ve taşıma suyla milletiyıllarca meydanlara toplayamazsınız.“Cumhuriyet mitinglerinin” fiyaskosu ortada...Amaşiirlebir rüzgâr estirebilir ve yığınları cezbedebilirsiniz.

“Bu bayrağa basılmaz!”sözünde Yunus Emre hassasiyeti hissedildi…“Siz çocuk öldürmesini çok iyi bilirsiniz!”tepkisinde Köroğlu nârasıduyuldu.Daha fazlasını bulma ümidi; meydanlarakoştu.Hem ülkede, hem yurt dışında…“Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü”tespitinialkışlamak için…“Senin altında doğdum, senin altında öleceğim!” demek için…“Camileri ezansız bırakma Allah’ım!” duasına âmin demek için… Alkışlayanları görmek için…Topluluğun bu ruhla kaynadığını, kaynaştığını beraber yaşamak için...

Evlerde, cumhurbaşkanlığı forsunu ele alan reklâm filmini ağlayarak alkışlayanlara şahit oldum. Kahvelerde en çok ilgi gören reklâm filmi oydu.Şiirleri gözyaşları içinde dinleyenleri herkes gördü. Eğer MHP’nin bu minvalde birkaç reklâm filmi olsaydı, birkaç puan farkederdi. Belki ikinci tur gerekirdi.

Demek millette nüfuz edebileceğiniz bir “damar” var…Tek tek fertlerden sorsanız alamayacağınız cevabı, ümit verirseniz,varlık şuurunu kaybetmemiş topluluklardan, o damar vasıtasıyla alabilirsiniz. Millî şuurdan, en küçük takım taraftarlığına kadar,topluluklarda böyle bir şiiriyet nabzı atar… Amigoları, efsane başkanları doğuran, yaşatan, öldüklerinde her kesimden insanı bir araya getiren, demetleyen ve yekpare yapan bir hassasiyetin varlığını görmemek mümkün mü? Yanlış yere kullanılması ayrı konu… Takımı şampiyon olunca sokaklara dökülen yığınların harekete geçmesinde,kendini bir dâvâya adama şiiriyeti görmez misiniz? Ve buna bakarak bu cevheri hak yolda kullanmanın ve kullandırmanın millet idaresine talip olanların en mühim vazifesi olduğunda ittifak etmez misiniz?

Millet, 1950’li yıllarda“Demokrat” kelimesini “demir kır at” yaptı… Basit bir dil sürçmesi sanıldı. İfade zorluğundan değil, ifade zorluğu vesilesiyle doğdu.Milletinruhundan, ruh kökünden, 1946 ruhundanbir işaret fişeğiydi “Demirkırat”!..Kuruluşundan beri, “halkla” şiir diliyle asla konuşmamış, konuşamamış “Halk” Partisi’ne inat…Bu işaret fişeğindeki şiiriyeti anlamak lâzımdı; Köroğlu’nun, ilerde yeni kahramanların binmesi için geleceği hayal edilen ölümsüz Kırat’ının ve Battal Gazi’nin yoldaşı Aşkar’ın temsil ettiği idealin hayali olduğunuanlamak lâzımdı. Eğer Menderes,“Bu millet Müslümandır ve Müslüman kalacaktır” şiiriyetineazimle devam etseydi… Menderes, Demirel, Tansu Çiller, “Bu Köroğlu’nun Kırat’ıdır!”idrakine erselerdi…Bugün Türkiye, dünyanın büyük ülkeleri arasında olurdu. Kendilerinin millet nezdindeki yerleri de farklı olurdu.“Demirkırat”ı“Kırat” yapacak kıratta olmayanlar onu beygir seviyesinde ele aldılar.Menderes’i hâlâ yadeden millet de; onları hayatlarında, hayatından sildi.

Şeker vaadiyle çocuk kandırır gibi, toplulukları maddî menfaat, kalkınma, geçim seviyesini yükseltme vaatleri değil; idealleri ve idealleri yolunda vereceğiniz ümitleri şiir gibi ifade etmek harekete geçirir. O zaman maddî kalkınma zaten olur.

Son seçimlerle millet, öncekinden daha büyük bir “işaret fişeği”çaktı… 2015 seçimlerinde kimin ne anladığı görülecek Allah nasip ederse.

Bu yazı toplam 1149 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ALİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR