ŞİMDİ SIRA MAZLUMLARIN HESAP SORMA ZAMANI
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi’nde 4 yıl rektörlük yapan İbrahim Taş ve darılcan gibi birbirlerine sarılan Cihan Darcan üniversitenin üzerinden taştan yapılan silindirle geçtiler. İlimizde tayini çıkan hiçbir bürokratın arkasından yazmadım. Ama bu ikizler sadece üniversitedeki başarısızlıklarıyla kalmadılar, ilimizin kalkınmasına da büyük zararlar verdiler onun için bunlar hakkında ne söylesem az olur.
Bugün için 25 binin üzerinde olması gereken öğrenci sayımız çok altında kaldı. Bu yönetimle ilgili 3 Mart 2017 tarihinde bu köşede yazdığım yazıyı güncelliği sebebiyle tekrar koyuyorum. FETÖ’cü diye attıkları, haksız yere mahkeme kapılarında 2 yıldan fazla çile çektirdikleri akademik ünvanlı insanların 22'si üzerinden 3'ü hariç 19 kişi beraat etti. Şimdi sıra mazlumların hesap sorma zamanı, bekleyelim görelim.
ÜNİVERSİTEDE İÇ HESAPLAŞMA MI YAŞANIYOR?
3 Mart 2017 tarihli yazı
FETÖ Terör örgütü ile mücadele ülke genelinde devam ediyor. Bilecik üniversitesinde yaşananları ve mahkemede cereyan eden olayları kamuoyunun bilmesini isterim.
Üniversiteden on yedi kişiyi emniyet nezarete aldı. Biri firari on sekiz kişiydiler. Firari olan zannederim halen kaçak. Sonradan altı kişi daha ilave ile yirmi dört kişi mahkemeye verildi.
Mahkeme hiç görülmeden kararnamelerle üniversiteden atılanlar oldu. Atılanlar mahkemeden beraat ederlerse ne olacak? Ne olacağını kimse bilmiyor. Kararname ile ülke geneli üniversitelerden atılan üç yüzün üzerinde personel ve öğretim görevlisi atıldığında AK Partililer ve milletvekilleri "halen mahkemesi devam edenler var, mahkeme sonuçlanmadan neden atıldılar?" diye tepki gösterdiler. Hükümet "biz YÖK'ten atılmaları yönünde gelen teklife uygun olarak bu kararı aldık" dedi. Bu açıklamalardan sonra YÖK "biz üniversitelerden gelen isteğe uygun davrandık" açıklamasını yaptı. Üniversiteler ne yaptı sus pus sessizliğe büründüler. Yani üniversitelerden atılanların kendi üniversiteleri atılmalarına sebep olduğu anlaşılmış oldu.
Biri firari yirmi dört sanığın mahkemesi geçtiğimiz ayın yirmi ikisinde görüldü. Mahkemeleri sanık yakınları haricinde dinleyici kabul edilmediğinden takip etmek mümkün olmadı. Sanık yakınlarından dört tanıdığım ile görüştüm. Hepsinden aynı konuşmaları dinlediğim için anlatılanların doğruluğuna inandım. Okuyucularımızdan yaşanan olayları tam anlatamasam da bir kısmından haberdar olmasını istedim. İsimler üzerinde durmayacağım.
1- Şahitlik yapan bir tanık, aleyhinde şahitlik yaptığı kişiyi teşhis etmesi isteniyor. Sanığı tanımadığı anlaşılıyor.
2- Şahitlik yapanlardan birinin mahkemede FETÖcü olduğu bilinen 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra kapatılan fatih üniversitesinde görev yaptığı, yine bir doçentin FETÖ'nün düzenlediği Abant toplantısına katıldığı, yine Abant toplantısına katılan birinin Memur- Sen'li olduğu anlaşılıyor.
3- Üniversitede birkaç görev yürüten şahide soruluyor "idari soruşturmalar nasıl başlatıldı? " Tanık "söylenilenlere göre gayri resmi bilgiler üzerine başlatıldı" diyor. Anlaşılıyor ki önce dedikodular üzerine açığa alınıyorlar sonra soruşturma başlatılıyor. Elde delil ne? Sadece dedikodular. Savcı bir şahide bu olaylar olmasaydın bölüm başkanı olabilir miydin? sorusuna olamayacağını söylüyor.
Bir tanığa ifadende bahsettiklerini nereden duydun? sorusuna ...... 'dan duydum diyor.
Üniversitede birçok görevi olan ismini yazmadığım şahıs ise susuyor.
Sanık olan biri "ifadeler tamamen dedikodudan ibaretti. Hiçbir vesika gösterilmiyor. Bilecik'te halk arasında bir evvel ki Rektör Prof. Dr. Azmi Özcan asıl hedefti" dediği iddia edildi.
Ben şahsen bunları dinledikten sonra Şeyh Edebali Üniversitesinde 8 yıllık Rektörlük yapan Prof. Dr. Azmi Özcan döneminde hiçte üniversiteyi zor durumda bırakan olay yaşanmadı. Halk Özcan hocayı çok sevmişti.
Üniversiteyi tanıyamaz hale geldik. Üniversitede iç hesaplaşma mı yaşanıyor demekten kendimi alamıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.