MUSTAFA BÜYÜKGÜNER

MUSTAFA BÜYÜKGÜNER

SÖĞÜT ŞENLİKLERİNE DAİR BELGE VE HATIRALAR

SÖĞÜT ŞENLİKLERİNE DAİR BELGE VE HATIRALAR

Kayılar’ın Orta Asya’dan başlayıp Söğüt’te noktalanan büyük göçünü ve devamında ilk fetihler ile devletin kurulmasını anlattığımız yazı dizisine başlamamızdaki gaye, bu yazılardan sonra Şeyh Edebali Türbesi’nde ziyaretçilere izlettirilen ve sözümona Şeyh Edebali Hazretleri’nin ağzından Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun anlatıldığı animasyon filmine bir reddiye yazmaktı… Ancak yaklaşan Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri sebebiyle şimdilik buna bir ara vermek gerekti. Edebali Türbesi’ne inip, tarih şeridi içerisinde bu animasyonu izleyenler maksadımızı anlayabilir.

Surre Alayı’nın kutsal topraklara ulaşmak için izlediği yolu anlattığımız yazıda dikkatini çektiğimiz, alayın güzergâhı üzerinde bulunan Nasrettin Hoca ve Mevlâna Hazretlerinin türbelerini ziyaret ettiğine dair kaynaklar olmasına rağmen Ertuğrul Gazi’yi ziyaret ettiğine dair bir kaynağın bulunmadığı hususu, okuyucuların oldukça ilgisini çekmiş olmalı ki, pek çok farklı kesimden bununla ilgili olarak görüşlerini aktaranlar oldu.

Avukat Kadir Bayrak ağabey ise bu konu ile ilgili olarak aslında benim de bildiğim ancak yazıyı yazarken aklıma gelmeyen; daha önce Ali Erdal hocamızın yazmış olduğu “Kaynağı Bulan Adam; Ertuğrul Gazi” isimli eserde de yer verilen bir bilgiyi hatırlattı. Bu vesileyle kendisine teşekkür ederek yaklaşan Ertuğrul Gazi İhtifali münasebetiyle öncelikle bu bilgiyi kayda geçmesi bakımından paylaşalım. (Baptistin Poujoualt) isimli seyyah, Anadolu’yu gezerken Söğüt’e de uğramış ve buradaki izlenimlerini de yazıya geçirmiş. Kendi kaleminden okuyalım:

“17 Mart 1817’de Eskişehir’den Söğüt’e hareket ettik ve yedi saatte oradaydık… Söğüt’ün onbeş dakika kadar kuzeyinde, yemyeşil çam ve meşelerle kaplı bir düzlükte bir dürbe var. Her tarafı kurşunla kaplı ve tepesinde altından bir ay bulunuyor. Burası Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in babası Ertuğrul Bey’in mezarı. İstanbul’dan Mekke’ye gitmek için çıkan her hacı buraya uğramadan yola devam etmiyor. Mutlaka Ertuğrul’un türbesinin önüne diz çözüp türbeye yüz sürüyor.”

Her ne kadar yazıda surre alayının Söğüt’teki türbe ziyaretinden bahsedilmemiş ise de, seyyahın Söğüt’te halkla ve belki de yetkililerle görüştüğü ve bir izlenim edindiği belli. Zaten her hacı buraya uğramadan yola devam etmiyor derken bunu anlıyoruz. Seyyah’ın Ertuğrul Gazi’ye o günün şartlarında milletin bakışını anlattığı izlenimleri de yine tarihi bir vesika olması sebebiyle önemli:

“Karşılaştığım Türkler arasında kendi doğum tarihini doğru dürüst bilen pek az kişiye rastladım. Ama Ertuğrul’un adını ve türbesinin yerini bilmeyen yok. Müslümanlarda en kutsal adlardan biri bu. Garip bir şey, hiçbir halk hükümdarını Tanrı’ya bu denli yakın görmemiştir.”

Tanrı’ya yakınlık noktasında Ertuğrul Gazi’yi büyük ihtimal kendi inanç sisteminde yer alan (Aziz)lere benzetiyor ve aynı zamanda bir hükümdar olması sebebiyle Ertuğrul Gazi’nin bu seviyede olmasına anlam veremiyor olsa gerek.

Surre Alayı’nın, rotası üzerinde bulunan Ertuğrul Gazi’nin türbesine uğramamasının eksikliğine işaret ettikten sonra, gün yüzüne çıkmamış kaynaklardan belki bu bilgiye ulaşılabilecektir demiştik. Bahsetmiş olduğumuz bu kaynak, hem de bir yabancının gözlemi olması sebebiyle iki kere kıymetli… Ertuğrul Gazi kitabının yazılmasının da ne kadar önemli olduğu bu vesileyle bir kere daha ortaya çıkmış oldu.

Bu hatırayı bulmak için kitabı karıştırdığımda başka bir bilgiye daha ulaştım. Biliyorsunuz son yıllarda şenlikler maalesef siyasi çekişme ve kavgalar ile anılmaya başlandı. Neredeyse her yıl bu sebeple bir olay çıkması da maalesef kanıksanır oldu. Kökü Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun da öncesine dayanan şenliklerin nasıl kutlandığına dair tarihi bir kaynağı yine Ertuğrul Gazi kitabından nakille tarihçi ve gazeteci İbrahim Hakkı Konyalı’dan dinleyelim:

“30 Eylül 1956’da Söğüt’te yapılan Ertuğrul Gazi ihtifalinde bulundum. Hiçbir tören Ertuğrul Gazi ihtifali kadar samimi, içten ve ihtişamlı olmamıştır. Bazı gazeteler, törene katılanları 40 bin olarak tahmin ettiler. Bunun yarısını mübalâğa payı olarak bertaraf edersek 20 bin kişi bu törene iştirak etmiştir. Bunların 1500 kadarı atlı idi. Tören Türk’e yakışan bir olgunluk, ağırlık, tevazu ve eşitlik içinde yapılmıştır. Polisi bulunmayan ilçe merkezinde 20 bin kişi, 1500 atlı 3 gün yemişler, yatıp kalkmışlar, ananevi ziyaretlerini yapmışlar, bineklerini barındırmışlar, fakat bir kimsenin burnu kanamamış, tek bir zabıta vakası olmamıştır.”

1950’li yıllarda belki de merkez nüfusunun 3 bin civarında bulunduğu Söğüt’e 20 bin ziyaretçi geliyor, bu ziyaretçilerin tamamı Söğüt’te misafir ediliyor ve tek bir zabıta vakası olmadan şenlikler yapılıyor. Hem ev sahibindeki hem de misafirdeki olgunluğa hayran olmamak elde değil.

Söğüt Şenlikleri “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması” kararı ile birlikte bir müddet yapılamıyor. 1946 yılında yeniden yapılmaya başlanan şenliklerin nasıl organize edildiği ile ilgili yine Ertuğrul Gazi kitabında bir belge var. Veteriner Hekim Şener Erol ağabey tarafından kayda alınıp ilk defa bu kitapta yayınlanan ve şenliklerin yeniden nasıl başladığı ve ne şekilde organizasyonun yapıldığı ile ilgili hatırayı okuyalım:

“Babam (kayınpederi) Köse Mehmet Çavuş’la, Şube Reisi Albay İsmail Hakkı Çermik halktan ileri gelenlerle beraber tekrar başlattılar ihtifali… İcat ettiler… Tekrar… (…) 3 gün sürerdi… Uzak yoldan gelenler akşamdan gelirdi, hep beraber Yörükleri karşılamaya giderdik (…) Dokuzdolambaç’ta şimdi gölet olan yerin üstünde toplanılırdı. O zaman çok atla gelen olurdu. En azından 100 sıra 200 sıra atlı olurdu. (…) Hiç sıra bozulmadan gelinirdi. (…) Gelenlerin yedirilmesi, barındırılması, atlarına bakmak… (…) Gelenlerin atlarına bakardık. Evlerimizde barındırırdık gelenleri… (…)”

Son yıllarda şenliklerdeki ilgi ve alakanın kaybolmaya başlandığından bahsediliyor ve eski alakanın temini için çareler araştırılıyor. Çarenin ne olduğu yazımızda bahsettiğimiz bu küçük anektot ve hatıralara bakılarak dahi anlaşılabilir. Yeter ki gayret edelim.

Bu yazı toplam 5182 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUSTAFA BÜYÜKGÜNER Arşivi
SON YAZILAR