ALİ ERDAL

ALİ ERDAL

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

TEHLİKENİN FARKINDA MISINIZ?

4 Ağustos 2017… Akabe Vakfı… Mustafa İslâmoğlu, cuma hutbesinde… Konusu "Tehlikenin farkında mısınız?"… Konuşmasından bir ibare… Kelimesi kelimesine aynen:

"(...) Resulûllah hacamat yaptırdı diye hacamat olan arkadaş… Resulullah... (Dinleyenlerden anlaşılmayan sesler geliyor... Sesin geldiği istikamete dönüyor) Dur hele!.. (Sesini yükselterek) Dur hele!.. Dur hele!.. Yetim idi, ananı öldürsene... (Durup etrafına bakınıyor) Niye bu sünneti işlemiyorsun? Yetim olmak sünnet... Ananı kaybet!.. Babanı kaybet!.. Yapmayın!.. Yapmayın, komik oluyor. Hacamat yap arkadaş, Allah hayırlı işler versin. Hayırlı işler diyorum zaten... Ama hacamatı satma, Resulullah'ı satma... Anlatabildim mi? Siz de yaptırabilirsiniz. Ben yaptırmıyorum, onu söyliyeyim. (…)"

Konuşmacının sünnet karşısındaki tavrına ve ifade tarzına öfkelenmeyi bir kenara bırakalım… Sakin sakin… Sözlerini; tahlil edelim… Tezat ve çelişkileri olup olmadığına bakalım:

1-Hacamat yaptırmaya kadar, uyulması gereken yetim ve öksüz olma sünneti var, onu işlesene diyor… Hacamat yaptırmak, kişinin tercihi ile; yetim ve öksüz olmak ise kişinin tercihi ve iradesi dışında. Hattâ üstünde… Hem de her iradenin üstünde bir İRADE’nin elinde… Kulun iradesine bağlı olanların yapılıp yapılmaması konuşulabilir, niye yaptığı yapmadığı sorgulanabilir. Diğerini yapıp yapmamak konuşulamaz, sorgulanamaz. Dolayısıyle bunlar birbirleri ile kıyaslanamazlar. Birbirlerine emsal gösterilmesi, doğru mantık değildir. Yani madem yetim ve öksüz olma sünnetini yerine getiremiyorsun, hacamatı da sünnet olarak yaptırmamalısın demek aynı sebeple mantıksız.

2-Ayağı takılıp düşen birine tâbi olacağım diye ayağını dolaştırıp düşen, ona tâbi olmaz, kendisini gülünç duruma düşürür? Yetim ve öksüz olma sünneti diye ettiği tavsiye, daha da gülünç… “Resullullah yetim idi, ananı öldürsene… Yetim olmak sünnet… Ananı kaybet… Babanı kaybet” diyor. Yetim ve öksüz olmak Allah’ın takdiri... Kula, yetim ol, sünnete uy denemez. Zaten mümkün de olamaz. Üstelik ana babayı öldürmek; sünnete uymak ne kelime, affı mümkün olmayan günahlardan… Fiil “cinayet”, fail de “kaatil” olur.

3-Kişinin birine tâbi olması, kendi ihtiyarı, tercihi, tasvibi, isteği ile yani şuurla olur. Taklitle değil… Meselâ Peygamber Efendimiz (sav) gibi namaz kılma gayreti, “sünnet” olur. Kaldı ki, yetim ve öksüz olmanın taklidi bile mümkün değil.

4-Sünnet olan, yetim ve öksüz olmak değil; O’nun (sav) gibi yetim ve öksüz olmaktır. Bu inceliği düşünmeden “Ananı kaybet, babanı kaybet” demek; hattâ, “ananı öldürsene” demek, en yumuşak tâbirle, –hem de meseleyle uzaktan yakından alâkası olmayan– bir saçmalıktır. Allah Resulü’nün yetim ve öksüz olması kendi iradesi midir?..

Her yerde Müslüman kanının aktığı, İslâm âleminin ateşler içinde yandığı, yerli yersiz tartışmalarla hırpalandığı, vatanlarından göçlere zorlandığı, gizli açık düşmanların hedefi olduğu bir zamanda gündem; bazı Müslümanların sünnet olduğu düşüncesi ile hacamat yaptırması nevinden gayretlerini (doğru bile olsa) tenkit etmek, hele hutbe konusu yapmak mı olmalı?

Bu yazı toplam 3137 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ALİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR