ALİ ERDAL

ALİ ERDAL

TÜRKÇE DÜŞÜNMEK ve TÜRKÇE KONUŞMAK

TÜRKÇE DÜŞÜNMEK ve TÜRKÇE KONUŞMAK

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Strasburg’da, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde konuştu. Hem de Türkçe… Zira o günkü çalışmaların Türkçe yapılması kararlaştırılmıştı. Konuşmasından sonra HDP'li milletvekili Ertuğrul Kürkçü bir soru sordu… İngilizce… Resmen Türkçe konuşulduğu bir günde… İngilizce soruyor…
“Temmuz 2015'ten beri, PKK gerillaları ve Türk güvenlik güçleri arasında devam eden çatışmalar...” diye başlıyor... TBMM’nden bir milletvekili, dünya kamuoyu önünde, terörün kınandığı bir toplantıda hainlere “gerilla” diyor. Onları Türk güvenlik güçleri ile denk görüyor ve göstermeye çalışıyor... Aynı kümede maç yapan iki takım… Bir tarafta Türk devleti, bir tarafta zulme karşı, silâha sarılmaktan başka çaresi kalmamış kahraman (!) şövalyeler… Sorusunun devamında dış desteğe sığınıyor... Son zamanlarda AB ve Amerika, “sivillerin zarar gördüğü” yolunda ikazlar yapıyormuş...  Ya… Görüyor musunuz, sadece kendisi değil, bütün dünya öyle görüyormuş. Haddini bilmeze bakın… Türkçe konuşan ve İngilizceyle hiç alâkası olmayan seçmenlerin oylarıyla milletvekili olmuş… Milletler arası bir kürsüden soru sorma imkânı verilmiş… Bu imkânı, devletini küçük düşürmek ve devletinin güvenilmez olduğunu iddia etmek için kullanıyor; kendisi gibi böyle iddiada bulunan yabancıları da şahit gösteriyor... İngilizce olarak hem de... Densizliği ve haddini bilmezliği görüyor musunuz?  Ve sorusunu şöyle tamamlıyor: “Siz hala Türkiye'nin, Suriye’den kaçan mülteciler için de güvenli bir ülke olduğunu düşünüyor musunuz? Hükümetiniz, Kürt sorunu ve Suriye'deki çatışmaların çözümünde savaştan başka herhangi bir yöntemi dikkate alıyor mu?”
O kişi pekâlâ biliyor ki, sığınmacılar için de, bölge halkı için de en emin yer Türkiye’dir. Hattâ bugün dünyada en emin yer Türkiye’dir… Onun için bile en emin yer Türkiye’dir. Pekâlâ biliyor ki, Türkiye hainleri “itlâf etmek” mecburiyetindedir. Türkiye’nin buna hakkı vardır. Hainlerin yuvalanmak istedikleri bölgedeki halkın güvenliği de buna bağlıdır.
Hainlere, dünya önünde bu türlü arka çıkılan, fütursuzca ve bile bile ukalâlık yapan kendini bilmeze haddini; Başbakan’ın “Türkçe düşünmek ve konuşmak” hususuna dikkat çekerek başlamasını, şiddetle arzu ettim… Ümitle bekledim… Şükür, Türkçe olarak, Osmanlı tokadı gibi densize haddini bildirdi... Dedi ki:
“Sayın Kürkçü’nün çalışma gününün Türkçe olarak belirlendiği bu günde Türk Başbakanı’na Türkçe hitap etmesini beklerdim. Kim yaparsa yapsın eğer sokaklara mayın döşerse, keskin nişancı yerleştirirse, bomba yüklü araçlarla vatandaşlarımıza saldırırsa, onunla mücadele etmek benim görevimdir ve her Türk vatandaşı kendini güvenli hissedene kadar mücadelemiz sürecektir. Türkçe dinleyip anlamayı bilseydiniz sorunuzun cevabının bu satırlarda olduğunu anlardınız.”
Hem de Sayın Başbakan, onu muhatap kabul etmeyerek, ona hitap etmeden densize haddini bildirdi. Dinleyicilere hitap ederek verdi, Osmanlı tokadı gibi cevabı… Cevabının son cümlesini, doğrudan Kürkçü’ye hitaben, gözlerinin içine bakarak söylemesi, böylece salonda bulunanları tenzih etmesi de ayrı bir değer: “Türkçe dinleyip anlamayı bilseydiniz sorunuzun cevabının bu satırlarda olduğunu anlardınız.” Allah razı olsun… Ayakta alkışlamaktan başka yapacak bir şey kalmadı bize… Bu cevap ve bu tavır; Davos’taki, İsrail Cumhurbaşkanına haddini bildirmekten aşağı kalır değil.

 

Bu yazı toplam 2304 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
ALİ ERDAL Arşivi
SON YAZILAR