ŞEVKET KARAYİĞİT

ŞEVKET KARAYİĞİT

VİRA BİSMELLAH! BAŞLAYALIM

VİRA BİSMELLAH! BAŞLAYALIM

"Yazmaya başlamadan evvel, 'nereden başlasam; tarih, kültür, milli kültür, siyaset, güncel siyaset, strateji, güvenlik, orta doğu, globalleşme, terör ve terörizm, fetö-pkk ile mi girizgâh yapsam' diye düşünürken, en yakın güncelden başlamayı uygun buldum. Satırlara dökmeyi  düşündüğüm konuların bir kısmının öznesi olacak kişiliğe dair bir fıkra aklıma geldi. 

Vira Bismellah! Başlayalım.

Son kontroller yapılmış. Yolcuların tamamı uçağa alınmış. Kalkış için kuleden de izin çıkmış. Uçak havalanmış. Her nedense havalandıktan bir müddet sonra uçağın elektrik sisteminde bir arıza çıkmış. Herkes tedirginlik içinde ve telaşlanmış. O esnada kokpitten pilotun anonsu duyulmuş; "sayınyolcularımızuçağımızda küçükbir elektikarızası çıktı.Yolcularımızdan elektrik işinden anlayan varsa lütfen kendini kabin görevlisine tanıtsın" demiş. Orta sıralardan orta yaşlı, tok sesli biri elini kaldırmış. Hostes hemen bu kişiyi arızanın olduğu kuyruk tarafına götürmüş. Bir bakmışlar 5-6 dakika sonra arıza giderilmiş. Kaptan teşekkür anonsunu yapmış. Uçakta bir alkış kopmuş. Bizim orta yaşlı mahiretli adam yerine gururla oturmuş. Uçak rotasında devam ederken bir müddet sonra pilot telaşlı bir şekilde anonsla " sayın yolcularımız uçağımızın kule ile haberleşmesini sağlayan sistemimizde bir arıza çıktı.Bu konuda bilgisi, tecrübesi olan varsa lütfen kendini kabin görevlisine tanıtsın" demiş. Gene orta sıralardaki önceki arızada el kaldıran aynı kişi el kaldırmış. Hostesle birlikte kokpite girmişler. Yine, 5-6 dakika sonra arızayı tamir etmiş. Yerine geçerken aynı teşekkür ve aynı alkış.

Hay Allah olacak bu ya; yine bir süre sonra uçağın koridorunda hostes servis yaparken 'küt' diye düşüp bayılmış. Diğer hostesler hemen 'içinizde ilk yardımdan anlayan var mı' diye bağırmış.  Gene bizim aynı orta yaşlı beyefendi el kaldırmış ve hemen müdahale etmiş. 3-4 dakikalık çabadan sonra hostes öksürerek ayılmış, kendine gelmiş. Aynı alkış tufanı daha da şiddetle kopmuş.  Olacak bu ya kısa bir süre sonra hostes endişeyle 'sayın yolcularımız hamile bir yolcumuz var. Şuan doğum sancıları arttı ve doğum başlamak üzere, doğum işinden anlayan yolcumuz varsa lütfen yardım etsin' demiş. Artık, tahmin etmişsinizdir. Aynı, orta sıralardaki aynı vatandaş koşarak 'ben,ben' demiş. Neyse çok bilmiş vatandaşımız doğumu gerçekleştirmiş. Uzaktan tezahürat ve alkışlar içinde orta yaşlı 'herşeyden anlayan' kişi yerine gururla oturmuş. Kabin amiri bu kadar 'becerikli' adamın yanına yaklaşmış. Heyecanla kendisine, "beyefendi siz ne iş yapıyorsunuz" diye sormuş. Herşeyden anlayan adamımız, 'EMEKLİ ALBAYIM" demiş.

Burada asla ve kat'a hiç bir meslek grubunu ve bu mesleğe mensup kişileri rencide etmek gibi bir niyetimiz yoktur. Olmadı, olmayacaktır.

Sadece son günlerde, neredeyse 2 hafta olacak üst üste gelen bazı açıklamalardı. Bunlardan birincisi 2. darbe tehditine dair, diğeri ise özel güvenlik sektörüne fetö operasyonlarının yapılmadığına dair idi. Her iki açıklamayı yapan kişilerin emekli asker,  emekli albay oluşu dikkat çekiyordu. Televizyon kanallarına bakıyorsunuz hemen hemen hergün bir kanalda emekli bir yarbay veya albay, general fikirfüruşluk etmekte. Gazetelere bakıyorsunuz aynı hal görülmekte. 

Türkiye'nin bulunduğu coğrafî konum, jeo stratejik alanı, temsil ettiği milli kimlik, taşıdığı kültürel miras, sahip olduğu her türlü potansiyel sebebi ile hiç bir zaman tam anlamıyla güvende olamayacaktır. İçeriden veya dışarıdan her daim tehditlere açık bir konum ve özelliktedir. Dolayısıyla bu cennet vatan için "darbe" tehdidi geçmişte olduğu gibi gelecekte de eklektik bir şekilde tezahür edecektir. Bize düşen iç ve dış hertürlü tehditlere karşı uyanık ve tedbirli, donanımlı olmak gerekmektedir.

Bu noktadan hareketle, elbette herkes, hürce fikrini düşüncesini açıklayabilir. Yayabilir. Bunda beis yoktur. Ancak, açıklamayı yapan kişilerin geçmişteki yaptıkları görevleriyle birlikte halen bulundukları pozisyon yapılan açıklamalar üzerindeki "acaba?" etkisini artırmaktadır. İlk açıklamayı yapan kişi, eski istihbaratçı bir asker. Halen, son günlerde, özellikle fetö'nündarbe girişiminden sonra adından çokça bahsettiren bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı pozisyonunda. "İkinci darbe tehlikesinin olduğunu, bunun birincisinden daha kanlı olacağını, doğuda gerçekleşeceğini" söyledi. Aslında bu açıklama olunca sosyal medyadan bu açıklamaları eleştirmiş ve art niyetli olduğunu belirtmiştik.

İkinci açıklama ise özel güvenlik sektörünü hedef alıyordu. Üstelik bu açıklamayı yapan emekli deniz kurmay subayı, özel güvenlik kuruluşlarının oluşturduğu stk- federasyonun genel başkanlığını yapan kişi tarafından yapıldı. Neymiş efendim, "özel güvenlik sektöründe fetö temizliği" yapılmamış. İyi de kardeşim özel güvenlik görevlisi şirket elamanıdır. Bu görevliler iş akdi ile bağlıdırlar. Devlet memuru gibi güvence altında değildirler. Tabiri caizse ekmek işveren/patronun iki dudağı arasındadır. Açıklamayı yapan kişi Türkiye'deki en büyük özel güvenlik şirketlerinin bir araya gelerek oluşturulan stk yapısının başında bulunmaktadır. Yani, kendisi özel güvenlik işverenidir. Bu sektörde en büyük olanları temsil etmektedir. Mademki özel güvenlikte fetö temizliği yapılması gerekiyor. En başta kendi kuruluşlarından başlamaları gerekiyor. Temizliği yapmalarına engel nedir? Devlete vermek istediği mesaj nedir,diye azıcık düşündüğünüzde bir çok neden çıkmaktadır. Temsil ettiği birliğin dışında mensubu olduğu başka bir cemiyetle olan bağı mide bulandırmaktadır.

Ülkesini seven, kalbinde ve ruhunda biraz olsun vatan sevgisi memleket sevdası olan herkişi fetö'ye karşı tavır alır. Tedbir alır. Sadece fetö değil, devlet, millet, memleket düşmanı bütün oluşum, örgütlere ve yapılara karşı aynı tavır içinde olur. 

Ancak ardı ardına yapılan "masumane" görülen açklamaların milletve devlet üzerinde bırakacağı tesire baktığınızda önemli bir 'psikolojik harekat' hamlesi olduğu görülmektedir. Darbe teşebbüsünden çıkalı çok zaman geçmemiş, meşum ve menfur saldırının izleri tam anlmıyla silinmemiş bir ortamda, hâlâ devam etmekte olan heyecana başka başka heyecanlar katarak 'paranoya' oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu paranoya ençok devlet yönetimi üzerinide oluşturulmaya çalışılmaktadır.Korku düzlemi oluşturulurken yönetime/hükümete "bakın,gördünüz mü, siz bizi hep tehlikeli görmüştünüz, bize şaşı bakmıştınız.Ama,korkmayın! Biz yanınızdayız. Operasyonlar nedeniyle boşalan kadroları dolduracak 'güvenilir' adamlarımız var. Bize güvenin!"    mesajı verilmektedir. Allah'tan Sayın Başbakan hileyi anlamış olacak ki,sağlıklı bir açıklama yaptı. Kamuoyu kısmen rahatladı.

15 Temmuz darbe girişiminde kuyruğunu kısıp kaçma yolunda olan, darbe girişimi esnasında haberlerde duyulunca "kardeş Tayyip kaçtı" diyen kimi birkaç yüzlüler ile, yüzsüzler fırsatçılık peşindeler. Bu tipteki fırsatçı yanaşıklarla yola çıkılmaz. Ortak mücadele edilmez. Yoksa gerçek milliyetperver, vatan sevdalılarını küstürünüz.

Türk milletinin karakteristik özelliği duygusal olmasıdır. Milletimiz çok duygusaldır. Bu duygusallığı zaman zaman atılacak adımlarda anlamların kaymasına neden olmaktadır. Darbe girişimini önleyen en önemli unsur Sayın Cumhurbaşkanımızın televizyondan halka meydanlara çıkılması çağrısı ve liderlik göstermesidir. Sonra, vatandaşın yiğitçe sokaklara çıkıp darbecilere canı pahasına "dur" demesidir. Bir diğer unsur ise, ordu içindeki vatanperver, devletine sadık ana omurga askerlerdir. Şayet, asker içinde kalkışmada reaksiyon pasif şekilde seyredilse idi, bugünler çok farklı yerlerde olabilirdik. Polisin gösterdiği  civanmertlik zaten takdirin de ötesindedir. Burada halkın polise darbe karşıtlarına karşı gönüllü görevli gibi destek olmaları dünyada örneği görülmeyecek bir gerçektir.

Bütün bunlardan hareketle birilerinin yaşanan süreçten faydalanmak adına, "mal bulmuş mağribi gibi" ortamdaki boşluktan faydalanarak gerek bürokraside, gerekse ekonomi sektöründe  oportünistçe yer tutma gayretleri içinde olmasına karşılık yönetim mekanizmasının çok uyanık ve tedbirli olması gerekmektedir. Zira, bir zamanlar Bekaa vadisinde bölücü terör örgütü liderine kırmızı karanfil uzatan, hatta 2000'e Doğru Dergisi'nin 15 Eylül 1991 tarihinde, "Kürt sorununa çözüm demokratik,FEDERAL, emekçi cumhuriyetidir. TÜRK MİLLİYETÇİSİ ve piyasacı düzen partileri KÜRT İLLERİNDE iflas etti... KÜRT MİLLETİ KADERİNİ TAYİN HAKKINA KAYITSIZ ŞARTSIZ SAHİPTİR. EĞER İSTERLERSE AYRI BİR DEVLET KURABİLİRLER. Emekçilerin çıkarı, tam hak eşitliği ve özgürlük temelinde , gönül birliği gerçekleştirmektedir. KÜRT İLLERİNDE referandum yapılmalıdır. Referandumda ayrılığı savunanlar da özgürce propoganda yapabilmelidir..." diyen bir siyasi partini liderinin yardımcısı pozisyonundaki kişilerin söylediklerini ve yol göstermelerini ben, bal görünümlü zehir olarak görmekteyim.

Türkiye'de faaliyet izini verilen yaklaşık 1500 özel güvenlik şirketi var. Bunlardan 750 kadarı eğitim faaliyeti veriyor. 1 milyona yakın sertifa alan özel güvenlik görevlisi, kimlik alan 650 civarı özel güvenlik görevlisi, tahsis edilen 470 bin, mevcut 265 bin kadar ÖGG bulunmakta. Özel güvenlik sektöründe çalışmakta olan kişilerin çoğu en son çare olarak bu sektörde istihdam olmayı seçmektedirler. Yine, iş güvencesi en az olan birimlerden biridir. Çünkü, sektörün içinde görev yapanların büyük kısmı muvakkaten(geçici) olarak bu işi yapmaktadırlar. (Örneğin,konserler, spor karşılaşmaları vb.gibi) 

Her kurum ve kuruluşta olduğu gibi az veya çok ÖG sektöründe de elbette fetöcü vardır. Elbette her nerede bulunuyorlarsa temizlenmelidir. Bunda sorumluluk,devletten çok işveren pozisyonundaki kişinindir. 

ÖGG.leri ortalama asgarî ücret veya biraz üstünde ücretle çalışmaktadırlar. 

Ancak, sektörün ana omurgasını elinde tutanlar ve fetöcülerin temizlenmesi konusunda açıklama yapan şahısların lokomatifliğinde yürüyenler kaymak tabakasını oluşturmaktadır. Bu kaymaktabakaın yönetici ve/veya iş sahiplerinin ekserisi askerî kökenlidir. 

Acaba, bu  açıklamalarla 'fetöcü operasyonu yapılmadı' diye ortamı gazlayarak, yapılacak hamlelerle oluşturulacak boşluğu, hazırlıklı ve donanımlı olmaları nedeniyle doldurarak ve hatta daha da büyüyerek, devleşerek  Amerikanvarî nitelikte tekelleşmenin yolunu mu açmak istemektedirler?

Hemen hemen her konuda fikir dikte eden kişilerin söylediklerinden çok maksat ve niyetlerinin ne olabileceğine bakmak gerekir. Niyet okuma gayesinde değiliz. Ancak ülkemizi ve devletimizi,milletimizi karşılıksız seviyoruz. Bu sevgimizin karşılığı olarak ne devletten ne de milletten herhangi bir menfaat ve paye beklemiyoruz. Aynı bu sevdamız gibi ülkemiz için gördüğümüz tehdit ve aldatmacalar karşısında akl-ı selim ve uyanık olmayı bir görev bilip, ilgililere hatırlatmayı da vazife biliyoruz.

Velev ki darbe tehlikesi var! Bizler darbe karşısında suspus yerimizde oturacakmıyız? Dün olduğu gibi bugün de, yarın da gözümüzü kırpmadan darbenin darbecilerin karşısında göğsümüzü siper edeceğiz. 

Devletimiz ne zaman "haydiin göreve" derse arkamıza dönmeden hedefe kilitlenmiş bir mermi gibi yürürüz. Vefalıyız. Vefa bekleriz. 

İster darbe, isterse "isyan" olsun tavrımız ve tarafımız hep belli ve nettir. O da milletin yanı devletin tarafı, vatanın selametidir. 

Yazılacak çok fazla konumuz var. İnşaallah fırsat buldukça paylaşacağız.

 

Bu yazı toplam 5485 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
ŞEVKET KARAYİĞİT Arşivi
SON YAZILAR