RAMAZANDAN GÖNÜLLERE

RAMAZANDAN GÖNÜLLERE

ALLAH’IN KİTABI SÖZLERİN EN GÜZELİ

ALLAH’IN KİTABI SÖZLERİN EN GÜZELİ

Peygamber şehri Medine"nin huzur dolu günlerinden birisiydi. Varlığıyla şehri bereketlendiren Allah"ın Elçisi (sav), yakın dostlarından Abdullah b. Mes"ûd"a seslendi: “Abdullah! Bana Kur"an oku.” Bir an için şaşırdı, ilminin derinliğiyle tanınan değerli sahâbî. “Yâ Resûlallah, Kur"an size indirilmişken, ben mi size okuyayım?” diyebildi sadece. Allah Resûlü, “Evet, evet, ben Kur"an"ı başkasından dinlemeyi çok seviyorum.” buyurdu.

İbn Mes"ûd okumaya başladı. Nisâ sûresinin yaratılışı hatırlatan, yetime saygıyı tavsiye eden, miras paylaşımını konu alan âyetlerini okudu. Nihayet, “Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman, bakalım onların hâli nice olacak!” ( Nisâ, 4/41) âyetine geldiğinde Peygamber"in (sav) gözlerinden yaşlar süzüldüğünü fark etti. Daha fazla dayanamadı Rahmet Elçisi ve “(Bu kadar) yeter.” buyurdu.

Kur"an, “Kelâmullâh” (Allah"ın sözü) ve “Kitâbullâh” (Allah"ın Kitabı) dır. Allah"a ait olduğu için de, “sözlerin en güzeli” dir. Nitekim bazı kaynaklarda Peygamberimizden, bazı kaynaklarda ise Câbir b. Abdullah"tan nakledilen bir hadiste şöyle denilmektedir: “Sözlerin en doğrusu, Allah"ın kelâmı; hâl ve tavrın en güzeli ise Muhammed"in hâl ve tavrıdır.” O, inananların hep birlikte sımsıkı sarılması istenen “Allah"ın ipi” (Hablullah) ve kopmak bilmeyen “sapasağlam bir kulp”tur (el-urvetu"l-vüskâ). O, insanları en doğru yola ileten bir şifa kaynağı, bir hidayet rehberi ve rahmet vesilesidir.

Dinin temeli Kur"an"dır. İslâm, Kur"an"ın indiği gün insanlığa ulaşmaya başlamış, Kur"an"ın inişi sona erince ise tekemmül etmiştir. Bir Ramazan günü Hira’da “Oku!” âyetini duyması ve öğrenmesi Peygamberimizin (sav) ilâhî görevinin başlangıcı olmuştur. Nihayet “Bugün sizin için dininizi tamamladım.” (Mâide, 5/3). âyeti indikten ve Kur"an vahyi sona erdikten kısa bir süre sonra Peygamber Efendimiz de (sav) hayata gözlerini yummuştur.

Peygamber Efendimizin (sav) en büyük mucizesiydi Kur’an. Hz. Süleyman’a kuşlarla konuşabilme ve rüzgârı yönlendirebilme yeteneğini veren, Hz. İsa’ya ölüleri diriltme ve âmâları görür hâle getirebilme gücünü bahşeden Allah, son peygamberini de eşsiz kelâmı ile desteklemişti.

Peygamberimiz (sav), Allah’ın kendisiyle gönderdiği hidayeti ve ilmi, gökten inen bereketli yağmura benzetiyordu. İnsanı insan yapan değerlere hasret Mekke halkı, aradığı saf ve temiz dini Kur’an’da buluyor, onun olağanüstü anlatım üslûbu karşısında hayran kalıyordu. Sadece Resûlullah’ın (sav) değil Hz. Ebû Bekir gibi güzel sesli bir başka Müslüman’ın Kur’an okuduğu yerde de müşrik erkek ve kadınlardan, hatta çocuklardan oluşan kalabalıklar toplanıyordu. Suya hasret kalanların yağmura kavuşmasını andıran bu manzara, inanmayanlar için dayanılmaz bir mahiyet arz ediyordu.

Müşrikler,“Bu Kur’an’ı dinlemeyin. O okunurken yaygara koparın, belki o zaman baskın çıkarsınız.” (Fussilet, 41/26) diyorlardı. “Gidin, ilâhlarınıza tapmaya devam edin... Bu ancak bir uydurmadır.” ( Sâd, 38/6-7) diyerek, insanları hiçbir mânevî karşılığı olmayan puta tapıcılığa bağlılığa teşvik ediyorlardı. Kur’an’ın niteliğini ve gönderiliş amacını ısrarla çarpıtıyor, kimi zaman onun bir büyü olduğunu söylüyor yahut “önceki toplumların masalları” yakıştırmasını yapıyor, kimi zaman da bir yabancı tarafından Resûlullah’a (sav) öğretildiğini iddia ediyorlardı.

Öte yandan onlar, “gece sonsuza kadar sürse güneşi insanlara kimin getireceğini” (Kasas, 28/71.)ve “sular yerin dibine çekilip gitse tertemiz suyu kimin bulup çıkaracağını” (Mülk,67/30) soran Kur"ân-ı Kerîm"e cevap veremiyorlardı. Yüce Allah, âyetlerinde müşrikleri önce “Kur"an’ın bir benzerini” getirmeye davet etmiş, ardından “Kur’an’dakilere benzer on sûre” oluşturma-larını istemiş, nihayet “Kur’an’ın bir tek sûresinin benzerini” yapmalarını teklif etmiş ama onlar bunun karşısında âciz ve çaresiz kalmışlardı. Allah Teâlâ açıkça meydan okumuştu:“Allah"tan başkasından gelseydi içinde birçok çelişki bulurlardı.” (Nisâ, 4/82 ) “Söyle: Bütün insanlar ve cinler bu Kur"an"ın bir benzerini ortaya koymak için toplansalar, birbirlerine istedikleri kadar destek olsunlar yine de benzerini ortaya koyamazlar.”

Kur"an"ın niçin indirildiği iyi bilinmelidir. Yüce Allah, “Andolsun biz, Kur"an"ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?” , “Bu, âyetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri ibret alsın diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” buyurmaktadır. Kur"an"ın iniş ve okunuş amacı yanlış anlaşıldığında, ilâhî mesajdan yararlanmak neredeyse imkânsız hâle gelecektir. O, ne sadece güzel okunmak, ne düşünsel polemiklere konu yapılmak, ne kendisiyle toplumsal statü ve çıkar sağlanması için gelmiştir.

Mehmet Âkif"in ifade ettiği üzere;

“İnmemiştir hele Kur"an, bunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!”

Her konuda olduğu gibi müminin Kur’an’la ilişkisi konusunda da en büyük örnek Allah"ın Elçisi"dir. O, Kur"an"ın nasıl okunması gerektiğini Yüce Yaratıcı"dan öğrenmişti. Bir defasında vahiy alırken inen âyetleri hızlı hızlı tekrar etmeye çalışmış, “Onu aceleyle almak için dilini kımıldatma.” şeklinde uyarılınca bu acelecilikten vazgeçmişti.

Düzenli Kur"an okumak, Peygamber Efendimizin (sav) aksatmadığı ve çok önem verdiği bir sünnetiydi. Kur"an"ı ezberden okuma konusunda, cünüplük hâli dışında hiçbir şey Allah Resûlü"ne (sav) engel olamazdı. Evde, mescitte, namazda, yolculukta, gündüz veya gece hep Kur"an okurdu.

Peygamber Efendimiz (sav), Kur"ân-ı Kerîm"i düzgün okumayı ve âyetlerin anlamlarını kavrayabilmeyi önemsediği kadar, inananları Kur’an’dan sûreler ezberleyerek hafızalarında taşımaya da teşvik ederdi. Kalbinde ve hafızasında Kur’an’dan hiçbir şey bulunmayan kişiyi, “harabe bir eve” benzetirdi. “Kur"an"ı ezberleyip okuyan kişi, Allah katındaki seçkin meleklerle birlikte olacaktır. Kur"an"ı zorlanarak da olsa devamlı okumaya çalışan kişiye ise iki kat ecir vardır.” buyururdu.

Kur’an okumayı öğrenmiş veya Kur’an’ı ezberlemiş olmak, dinini öğrenmek ve yaşamak isteyen bir Müslüman için tek başına yeterli değildir. Kişi okuduğunu anlamalı, ezberlediğini kavramalı, Kur’an âyetlerindeki mesajları düşünmeli ve araştırmalıdır. Zira Kur’an, “Müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.” Öğrenen ama düşünmeyen bir insan, “Kur"an üzerinde düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üstünde kilitler mi var?” (Muhammed, 47/24.) sorusuna nasıl cevap verecektir

Abdullah b. Mes"ûd"un bildirdiğine göre de ashâb, âyetleri onar onar öğreniyor ve onların mânâlarını iyice kavrayıp amel etmeden diğerlerine geçmiyorlardı. Kur"an"dan ezberlenen âyetlerin unutulmamasını da önemseyen Resûlullah (sav), “Kur"an"ı düşünerek tekrar edin! Çünkü onun insanın ezberinden silinip gitmesi, devenin bağından kurtulup kaçmasından daha hızlıdır!” buyurmuştu.

Allah Resûlü, Kur"an"ın öğrenilmesi kadar öğretilmesine de önem vermiş ve “Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” buyurarak ümmetini bu konuda teşvik etmişti. Nitekim O, Kur’an’ı öğrenen, okutan ve gereğini yerine getiren kimseyi kokusu her tarafa yayılan miskle dolu bir kaba, onu başkalarına öğretmeyeni ise ağzı bağlandığı için etrafına misk kokusunu yaymayan bir kaba benzetmişti. Bir başka hadisinde ise şöyle bir benzetmede bulunmuştu: “Kur"an okuyan mümin turunç gibidir; tadı da güzeldir kokusu da güzeldir. Kur"an okumayan mümin hurma gibidir; tadı güzeldir ama kokusu yoktur. Kur"an okuyan günahkâr kişi reyhan otu gibidir; kokusu güzeldir ama tadı acıdır. Kur"an okumayan günahkâr kişi ise ebucehil karpuzu gibidir; hem tadı acıdır hem de kokusu yoktur.”

Hz. Peygamber anne babaları ve çocuklarını da Kur"an"ı öğrenme ve onu hayatında gereğince tatbik etme hususunda teşvik etmiştir: “Kur"ân-ı Kerîm"i okuyan ve hükümleriyle amel edenin anne-babasına kıyamet günü bir taç giydirilir. Bu tacın ışığı şayet aranızda olmuş olsa, dünya evlerindeki güneş ışığından daha güzeldir. O hâlde bununla amel eden hakkında ne düşünürsünüz?”

Sözleriyle bize rehberlik eden Hazreti Peygamber (sav), uygulamalarıyla da bütün insanlığa örnektir. Onun, sabahları Haşr sûresinin son üç âyetini okumayı tavsiye etmek, geceleyin Secde ve Mülk Sûreleri"ni okumadan uyumamak gibi “günü Kur"an"la yaşamaya” yönelik sünnetleri vardır. Her yıl Ramazan ayında, o yıl içinde inenler dâhil, o âna kadar nâzil olan âyetlerin tamamını Hz. Cebrail’e okur, onunla karşılaştırma ve karşılıklı okuma yapardı. Bugün Ramazan’da yaygın olarak sürdürülen ve bir kişinin Kur"ân-ı Kerîm’i okuyup diğerlerinin takip etmesine dayanan “mukabele” uygulaması böyle başlamıştı.

Peygamberimiz (sav) ömrünün son günlerinde sevgili kızı Fâtıma"nın kulağına, “o yılın Ramazan"ında Cebrail (as) ile Kur"an mukabelesini bir değil iki defa yaptıklarını ve bunu vefatının yaklaştığı şeklinde yorumladığını” fısıldamış ve bunun üzerine Hz. Fâtıma ağlamıştı. Hanımı Hz. Âişe (ra) ise Resûlullah"ın (sav) vefatından sonra gelip, “Onun ahlâkı nasıldı?” diye soran bir kimseye, “Kur"an okumuyor musun?!” demiş, “Evet” cevabı üzerine “Allah"ın Elçisi"nin (sav) ahlâkı Kur"an"dı.” cevabını vermişti.

Hz. Peygamber âdeta yaşayan bir Kur"an idi. Kur"an, Hz. Peygamber"in bizzat uygulayarak ashâbına öğrettiği, kıyamete dek kalacak en büyük mirastır. Bütün Müslümanlar bu mirasa sahip çıkmalı ve bu konuda gereken özeni göstermelidir. Sevgili Peygamberimiz bu konudaki uyarısını şöyle dile getirmiştir:

“Size öyle bir şey bıraktım ki ona sıkı sarılırsanız sapıtmazsınız: Allah"ın Kitabı!”

KAYNAK: HADİSLERLE İSLAM

GÜNÜN AYETİ:

“Mü'minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O'nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (enfal,8/2)

GÜNÜN HADİSİ:

Ebu Hureyre’den (R.A.) rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: “Bir topluluk, Allah Teala’nın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın kitabını okur ve onu aralarında müzakere eder, anlayıp kavramaya çalışırlarsa üzerlerine sekinet iner ve kendilerini rahmet kaplar. Melekler onları kuşatır, Allah Teala onları kendi nezdinde bulunanların arasında anar.” (Müslim,Zikir,38)

GÜNÜN DUASI:

“Kur’an-ı; kalplerimizin gıdası, ruhlarımızın şifası, kabirlerimizin ziyası maddi ve manevi dertlerimizin devası eyle Allah’ım!”

BİR SORU? BİR CEVAP:

SORU: Sesli olarak okunan Kur’an-ı Kerim’i dinlemek zorunlu mudur; böyle bir durumda namaz kılınabilir mi?

CEVAP: Kur’an okunduğu zaman müslümanın onu dinlemesi gerekir. Çünkü “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf, 7/204) buyrulmaktadır.

Kur’an-ı Kerim okunurken müslümanların konuşmayı bırakıp onu dinlemeleri istenmekle birlikte bunun farz olup olmadığı, farz olması durumunda da bu hükmün mutlak olup olmadığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı âlimlerin görüşüne göre Kur’an okunduğunda onu dinlemek her zaman farzdır. Bazılarına göre yukarıdaki âyet, farziyet değil tavsiye (nedb) anlamı taşımaktadır. Bazı âlimlere göre ise âyet, sadece namazda okunan Kur’an’ı dinlemekle ilgilidir; namaz dışında Kur’an okunurken onu dinlemek ise müstehaptır. (Ebussuûd, İrşâd, II, 459).

Hanefî mezhebinde ise namaz dışında Kur’an okunurken onu dinlemenin hükmü hakkında iki görüş vardır. Birine göre bu dinleme farz-ı ayn, diğerine göre ise farz-ı kifâyedir. Farz-ı kifâye olduğunu söyleyenlere göre, Kur’an okunan yerde onu dinleyen birileri varsa diğerlerinden sorumluluk düşer. Ayrıca mezhepteki her iki görüşe göre de, Kur’an okunurken, bir mazeret sebebiyle onu dinleyemeyenler sorumlu olmazlar. Özellikle, çarşı ve işyeri gibi mekânlarda insanlar kendi işleriyle uğraşırken birileri onların yanında Kur’an okuyorsa, dinlemeyenlerin değil, okuyanın günahkâr olacağı ifade edilmiştir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 268).

Buna göre, başkalarının dinlemesine mani olmadan camide sesli olarak Kur’an okunurken bir kenarda namaz kılmakta sakınca yoktur.

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

Hazırlayan: İsmail BASRI

DİN HİZMETLERİ UZMANI

Bu yazı toplam 230 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
RAMAZANDAN GÖNÜLLERE Arşivi
SON YAZILAR