BAKÜ sokaklarında geziyoruz
Akşam çöktü. Şehrin ışıklandırılması çok güzel. Sokaklar harika gözüküyor. Burada yaşam standartları biraz daha yüksek. Otomobiller lüks. Giyim kuşam kaliteli. Esnaf dükkanları bakımlı. İnsanların yüzü gülüyor. Şehir çok canlı.
Bizler de kendi aramızda sohbet ediyoruz. Biz büyük bir ülkeyiz ama paramız değersizleşince fakir kalıyoruz. Ekonomimiz üzerine yaptığımız sohbet devam ederken Züğürt Ağa filmi aklımıza gelip traji komik halimize gülüyoruz.
Bir esnafa selam verip sohbet etmeye başlıyoruz. Türkiye’ye geldiniz mi? diye sordum. Arkadaş bizim Türkiye’den geldiğimizi anlayınca çok ilgi gösterdi. Biz iki devlet bir milletiz. Can kardeşiz dedi. Eskiden bizim gençlerimiz para kazanmak için Türkiye’ye gidiyorlardı. Ailelerine Türkiye’den kazandıkları parayı gönderiyorlardı.
Şimdi ise Anadolu’dan kardeşlerimiz buraya çalışmaya geliyor. Abi ne oldu bu Türk parasına diyerek şaşkınlıklarını ifade ediyorlar.
Maalesef bu sorunun cevabı bizde de yok.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu Türk Cumhuriyetlerine çok giderdi. Özellikle Azerbaycan’a gittiğini basından takip ediyorduk. Azerbaycanlı arkadaşa “Muhsin Yazıcıoğlu’nu tanıyor musunuz?” diye sordum. Arkadaş “Tanımaz mıyız. Biz Muhsin Başkanın gençleriyiz. O bizim için çok değerli. Bizim kardeşliğimizi pekiştiren liderlerden biri” deyince hem çok şaşırdım hem de çok duygulandım.
Azerbaycan’da tesadüfen denk geldiğimiz bir esnaf gençten bu sözleri duymak beni çok duygulandırdı. Muhsin Başkandan Allah razı olsun. Mekanı Cennet olsun. Boşuna mezarına tüm Türk Dünyasından toprak gelmemiş. Hiçbir çalışmanın boşa olmadığını bir kez daha görmüş oldum.
Bakü sokaklarında gezerken susadık. Bir büfeden su almak istedim. Ne kadar diye sordum. Konuşmamızdan Anadolu’dan geldiğimizi anlayan büfeci “Biz gardaşız. Siz Anadoludan gelmişsiniz. Para mı olur” diye söyleyerek bizden suyun parasını almak istemedi.
Ben kendisine zorunla demir paralarımızdan hatıra olarak verdim. O da hatıra olduğu için kabul etti. En kılcal damarlarda dahi kardeşliğimizin ne kadar üst seviyede olduğunun anlaşılması için bu örneği verdim.
Geç vakitlerde geldiğimiz otel resepsiyonuna sabah kahvaltının kaçta başladığını soruyoruz.
Resepsiyondaki görevli “Yeddin yarısında başlıyor efendim” deyince ilk anda anlamakta güçlük çekip arkadaşlarımızla birbirimize bakıp “Yedi buçuktaymış” diyerek birbirimize gülümsüyoruz.
Ertesi sabah medya formu başlıyor.
Yarın medya formunu anlatacağım. Sıkıcı konuşmaları anlatmayacağım merak etmeyin. Takip etmeye devam edin ilginizi çekeceğini umut ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.