Doç. Dr. TANER BİLGİN

Doç. Dr. TANER BİLGİN

Bilecik ilk uçağını aldı

Bilecik ilk uçağını aldı

 

Bilecik Sakarya Gazetesi Sahibi Mücahid Erdal Bey, gazete manşetlerine “Taner Hoca Bu Hafta Ne Yazacak” diye bir başlık atarak sağ olsun beni onore etti.

Öncelikle kendisine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

Ancak bu sefer de beklentileri bir hayli yükseltti.

Zira her hafta bir önceki köşe yazısına göre daha güzel veya Bilecik ile ilgili hiç duyulmamış bilgileri okuyucularla paylaşmak gerçekten çok zor bir hal alıyor.

Umarım beklentiler karşısında mahcup olmayız.

Amacım bir nebze de olsa Bilecik’imize katkı sağlamak, insanlar da farkındalık yaratabilmek ve halkımız tarafından bilinmeyenleri ortaya koymak.

Bu amaçla da yazılarıma kaldığım yerden devam edeyim.

Bu hafta sizleri Cumhuriyetin en zor yıllarına götüreceğim.

Cumhuriyetin ilk yılları, bütün vatan toprakları şehitlerimizin kanıyla bağımsızlığını elde etmiş. Ancak ülke bitap, yorgun ve tükenmiş bir halde.

Bilecik’te düşman işgalinden kurtulmuş.

Ama ortada Bilecik diye bir şehirden bahsetmek mümkün değil.

40’a yakın İpek Fabrikasından bir tanesi bile kalmamış.

İnsanların başını sokacağı ev derseniz ya 3 ya 5 onun da duvarlarının bir kısmı yok.

Albert Kahn Tarafından 1922 yılında çekilmiş fotoğraflar

Bilecik Milletvekilleri mecliste hararetli tartışmalar yaparak Anadolu şehirleri arasında en fazla tahribata uğrayan şehrin Bilecik olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Meclis, Yunan işgalinden kurtulan şehirlerin ne durumda olduğunu tespit için bir komisyon kurmuş,

15 kişiden oluşan ve Bilecik Milletvekillerinin de içerisinde bulunduğu Komisyon, Bilecik’e geliyor.

Gördükleri manzara gerçekten anlatılandan daha fena!!!

İnsanların kalabileceği hiçbir ev yok. Bırakın evi taş taş üstünde kalmamış.

Yunan işgalinden sonra Bilecik'in hiç görülmemiş fotoğrafları

10 yıl boyunca savaşan bağımsızlık için gözünü kırpmadan canını feda eden bu insanlara elbette ki devletin elini uzatması gerek.

Ama bu durumda devlet ne yapsın? Nereye yetişsin? Zaten bir bütçesi yok ki!!!

İşte bu şartlarda cumhuriyet ilan ediliyor.

Devletin nüfusu 20 milyondan 13 milyona düşmüş.

5 milyon kadar erkek, gerisi kadın. Erkeklerin neredeyse 2 milyondan fazlası kör, sağır topal, çolak ve yaşlı.

Anlayacağınız ülkede iş gücü denilebilecek erkek nüfusu yok.

Ancak Osmanlı Devletinin torunları her şeyi devletten beklemenin bir faydasının olmadığının bilincinde, bu amaçla var gücüyle kendi yaralarını sarmaya çalışıyor.

Önce şehir de insanların barınabileceği barakalar inşa ediliyor. İnsanlar bir parça ekmeği dahi komşularıyla paylaşıyor. Şehir bir bakıma yeniden imar ediliyor.

Ancak tek sorun imar değil.

Zira Tifo, Sıtma, Dizanteri, verem frengi, çiçek, trahom her türlü hastalık Bilecik’te kol geziyor. Bütün ülke genelinde olduğu gibi Bilecik’te de sağlık hizmetleri son derece yetersiz.

Cumhuriyet Gazetesi 30 Mayıs 1933, s.4

 

Buna karşın şehrin nüfusu günden güne artmaya devam ediyor.

Mübadele gerçekleşmiş Yugoslavya’dan, Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan ve Makedonya’dan birçok insan Bilecik’e gelmiş.

O kadar çok insan var ki şehirde.

Açlık deseniz var, hastalık deseniz var, sefalet deseniz var.

1930’lu yıllar Bilecik

 

Bütün bunların üzerine 1929 yılında dünyayı sarsan Dünya Ekonomik Buhranı ’da eklenince insanlar için yaşamak gerçekten çok zor bir hal alıyor.

Öte yandan ülke bu şartlar altında olmasına rağmen dünya yeniden bir harp hazırlığı içinde…

Adolf Hitler önderliğinde kurulan Alman Nasyonal Sosyalist partisi iktidarı ele geçirmiş ve savaş çığırtkanlığı yapıyor.

Yıllarca kendi vatanını korumak için savaşmaktan başka bir şey yapmayan Anadolu insanı ise bir daha aynı acıları yaşamak istemiyor. Onun için güçlü olmak zorunda.

Peki bunu nasıl gerçekleştirecek?

 

İki büyük savaş arasında (I. ve II. Dünya Savaşı) Türk Tayyare Cemiyeti kuruluyor. Zira Milli Mücadele yıllarında Türk halkı en büyük sıkıntıyı hava sahasında yaşamıştı. İlk savaş uçağını da İtalya’dan almıştı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi; İstikbal göklerdedir, çünkü göklerini koruyamayan milletler yarınlardan asla emin olamazlar.

Bu düsturdan hareketle Bilecik halkı da perişan bir halde olmasına rağmen o günün şartlarında ülkenin yeniden esaret altına girmemesi düşüncesiyle var gücüyle bir uçak almak için harekete geçiyor.

Bütün şehirlerde olduğu gibi Bilecik’te de Türk Tayyare Cemiyetinin bir şubesi kuruluyor. İlk Başkanı olarak da İskender Bey seçiliyor.

Bu nokta da Bilecik Belediye başkanı seçilen ve Hava Subayı olan Yahya Reşit Bey, den de bahsetmek gerekiyor. 1931-1940 yılları arasında Bilecik Belediye Başkanlığı yapan Yahya Bey de var gücüyle Tayyare Cemiyetinin faaliyetlerinde aktif rol üstleniyor.

Cumhuriyet Gazetesi 4 Şubat

 

Türk Tayyare Cemiyeti Başkanı ve üyeleri ise şehirdeki bütün evleri gezerek Tayyarenin önemini Bilecik halkına anlatıyor ve onlardan yardım talebinde bulunuyor. Türk Tayyare Piyangosu adıyla biletler satarak cemiyete nakit sağlamaya çalışıyor.

Elbetteki dönemin koşullarında Bilecik gibi imkânları son derece sınırlı bir şehrin halkının bunları gerçekleştirmesi hiç kolay olmuyor. Ancak Hamiyetperver Bilecik halkı yine üzerine düşeni yerine getirmesini biliyor.

Milli Mücadele yıllarında çıkartılan Tekallif-i Milliye Emirlerinde olduğu gibi Bilecik insanı evinde bulunan son lirasını da getirip Tayyare Cemiyetine bağışlıyor. Nitekim Bilecik’in Deresakarı köyünden Fatma Nine torunları için örmüş olduğu patikleri ve kefen parası olarak ayırdığı 113 lirayı yine Tayyare Cemiyetine bağışlıyor. Parası olmayan köylüler ise at arabalarının arkasına kışın yiyeceği buğdayı yükleyerek cemiyetin önüne gelip bırakıyor.

Hiç şüphe yok ki Bilecik halkının ve idarecilerinin göstermiş olduğu bu fedakârlıklar 2 yıl gibi kısa süre bir içerinde netice veriyor ve 1931 yılında ilk uçak alınıyor.

30 Ağustos 1931 tarihinde ise Bilecik Halkı tarafından alınan ve Bilecik ismi verilecek olan yukarda görmüş olduğunuz uçaklar Türk ordusunun emrine veriliyor.

Cumhuriyet 26 Ağustos 1931 sayfa 1

Vakit 26 Ağustos 1931 s.1

Bilecik halkının büyük çabaları ve yardımları sayesinde ilk uçağının alınmasının ardından Söğüt halkı da 1935 Nisanın da Türk ordusuna bir Tayyare alarak hediye etmiştir. Bu Uçak’ın isminin de Söğüt olması kararlaştırılmıştır.

Anadolu 18 Nisan 1935 s.2              Yeni Asır 18 Nisan 1935 s.3

Gördüğünüz üzere Milli Mücadele yıllarında yanmış, yıkılmış ve harabeye dönmüş olan Bilecik şehri, küllerinden yeniden doğmayı başararak kısıtlı imkânlarla büyük bir fedakârlık yapmıştır.

Bu vatan için hakkıyla hizmet edenlere selam olsun.

Haftaya yeniden görüşmek dileğiyle….

 

Bu yazı toplam 17772 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum
Doç. Dr. TANER BİLGİN Arşivi
SON YAZILAR