BİLECİK, SURRE ALAYI'NIN GÜZERGAH NOKTASI İDİ
Kameri Recep Ayı’nın girmesi ile birlikte Müslümanların içini bir coşku kaplar. Kainatın Efendisi tarafından övülen bu aylar müminlerin kurtuluşu için bir imkan iken aynı zamanda da önce Ramazan Bayramının, sonra da Kurban Bayramı ve Hac Mevsiminin birer müjdecisi gibidir.
Bu sene de Recep Ayı’nın girmesi ile birlikte kandil gecelerini hep birlikte idrak ettik, tuttuğumuz oruçlarla Ramazan Bayramı sevincini yaşadık ve şimdi sırada Kurban Bayramı ve nasibi olanlar için de Hac zamanı başladı. Görüyorsunuz Bilecik’te de çeşitli organizasyonlar ile bu sene Hac farizasını yerine getirecek olan kardeşlerimiz için programlar düzenleniyor ve kamuoyunun dikkatinin bu yöne çekilmesine çalışılıyor.
Hac mevsimine ezelden beri Anadolu topraklarında büyük bir ehemmiyet verilmiş ve hac mevsiminin gelmesi ile birlikte adeta bu ibadet devlet tarafından günün moda deyişi ile bir sosyal sorumluluk projesine çevrilmiştir. Bunun da temelinde Abbasi hükümdarları tarafından temeli atılan ve Osmanlı Padişahları’nın da geleneksel hale getirdiği “Surre Alayları” bulunmaktadır.
“İçine para konulan kese veya cüzdan” manasına gelen surre, Osmanlı döneminde padişahın himayesinde teşkilatlanmış ve Medine, Mekke ve Kudüs’te hem buradaki kutsal yerlerin hizmetinde bulunanlara hediyeler, hem de güzergâh üzerinde bulunan fakirlere de yardım götürmek amacıyla tatbik edilmiştir. Osmanlı’da ilk sure alayı Yavuz Sultan Selim Han zamanında Mısır Seferi’nden sonra Kutsal toprakların Osmanlı himayesine geçmesi ile düzenlenmiştir. Bu tarihten sonra da 1922 yılının zor şartlarına kadar bütün padişahlar döneminde sure alayları kurulmuş ve bu görev yerine getirilmiştir.
Süveyş Kanalı açılana kadar kara yoluyla katır ve develerle nakledilen Surre alayları, bu dönemlerde Recep Ayının 12. günü büyük bir törenle İstanbul Anadolu yakasından hareket eder ve Hac zamanında kutsal topraklara ulaşırdı. 1864 yılında Süveyş Kanalı’nın açılması ile deniz yoluyla nakledilen Surre Alayları, hemşehrimiz Cennet Mekan İkinci Abdülhamit Han zamanında Hicaz Demiryolunun yapılmasından sonra da bu yolla devam ettirilmiştir.
Karayolundan kervanlarla nakledildikleri dönemde Surre Alayları gündüzleri yaklaşık 50 km yol almışlar, geceleri ise konaklamışlardır. Devlet tarafından güzergâhı belirlenen Surre Alayları Bilecik sınırları içerisinden de geçmişler ve Bilecik’te üç noktada konaklamışlardır. Eski zamanlardaki yol güzergâhları hakkında da fikir veren bu konaklamalar esnasında, fermanlar ile Surre Alayının geçtiği güzergâhtaki güvenlik ve barınma ihtiyaçları da devlet tarafından hassasiyetle karşılanmıştır.
Yazılı kaynaklara göre Üsküdar’da bulunan Ayrılık Çeşmesi’nden hareket eden Surre Alayı, Kartal-Gebze hattından Marmara Denizi’ni geçip buradan İznik’e uğramakta, İznik’ten sonra ise Bilecik sınırlarında önce Lefke (Osmaneli)ne, ardından Vezirhan’a, sonrasında da Söğüt’e uğrayarak, buradan Eskişehir hudutlarına ulaşmakta ve Bolvadin üzerinden şimdiki Eskişehir-Konya karayolunu takip ederek Konya’ya varmakta idi.
Surre Alayının Bilecik hudutlarındaki güzergâhı İstanbul-Anadolu yol güzergâhı hakkında bize fikir veriyor. İznik’ten Osmaneli’ye uzanan, buradan da Vezirhan üzerinden Söğüt’e geçen yol, anlaşılan o ki, Bilecik’e uğramıyor. O halde yolun Bilecik hudutlarında Sakarya nehri havzasını takip ettiğini söyleyebiliriz. Osmaneli’nden doğuya Bilecik’e doğru yükseltilerin başlaması ve Sakarya vadisinin nispeten günün şartlarına göre ulaşım için daha kolay olduğunu düşünüldüğünde bu durum anlaşılabilir. Her hâlükârda Söğüt’te ulaştıktan sonra yolun Sakarya Vadisi’nden Nallıhan Ankara güzergâhından Konya’ya doğru devam etmeyip, Bolvadin üzerinden gitmesi ise her halde Ankara’nın o tarihlerde yol üstü bir durak olmaması ile açıklanabilecek bir durumdur.
Söğüt’te hâla “Küsnük Yolu” diye bilinen ve halk arasında “Hacılar Yolu” diye tabir edilen bir yol güzergâhı bulunmaktadır. Şu anda yolun bilinen kısmının bir bölümünün halen kullanıldığı bu güzergâhın mutlaka yerel kaynaklar vasıtasıyla tamamının tespit edilmesi ve değerlendirilmesi gerektiği gerekmektedir.
Yine kaynaklara göre Surre Alayı Akşehir’de Nasrettin Hoca Türbesi’ni, Konya’da ise Mevlâna Hazretlerinin Türbesi’ni ziyaret etmekte iken, Söğüt’te Ertuğrul Gazi’nin Türbesine uğrayıp uğramama konusunda her hangi bir veri elimizde bulunmamaktadır. Surre Alayının Edebali Hazretleri ve Ertuğrul Gazi türbelerine uğramaması bizce büyük bir eksiklik olup, belki de henüz gün yüzüne çıkmamış olan kaynaklarda bu yönde de belgelere ulaşılabilecektir.
Netice itibariyle Fatih Sultan Methet Han tarafından İstanbul’un fethinden sonra hac dönemi kutsal topraklara ve müslüman alemine fethin duyurulması için yapılan yardım ve bağışlar Yavuz Sultan Selim Han zamanında Surre Alayları şeklinde teşkilatlandırılmış ve bir usule kavuşturulmuştur. Bilecik de bu mübarek alayın üzerinden geçtiği bir geçiş noktası olması bakımından hissesini almıştır.
Bu vesile ile kendilerine davet gelen hacı adaylarının, yola çıktıkları bu günlerde amellerinin kabul edilmesini ve arzu eden bütün Müslümanlara da bu kutsal topraklara ulaşmayı nasip etmesini Allah’tan niyaz ederim.
(Yazıdaki tüm kaynaklar ve kullanılan resim Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivleri Daire Başkanlığı Tarafından Yayınlanan Osmanlı Belgelerinde Surre Alayları isimli kitaptan alınmıştır.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.