Can Azerbaycan
Azerbaycan’a ulaşınca bizi karşılayan yetkililerin haricinde, Azerbaycan vatandaşıyla ilk otel lobisindeki görevli, yemekteki garson, çarşıdaki esnaf ile sohbetlerimiz oldu.
Lobideki görevliler bizleri o kadar sıcak karşıladılar ki, insan görevi icabı böyle yaptığını düşünebilir. Konuşma şivesi ilk etapta bizleri tebessüm ettiriyor.
Ardından yemekteyiz.
Türkiye’de alışkın olduğumuz gibi yiyeceklerimiz tabağımızda gelmiyor. Herkesin önüne servis tabağı konup yiyecekler ortaya masaya konuyor ve herkes istediği kadar alıyor. İçecekler ise genelde Azerbaycan’da üretilen yerli içecekler. Şimdi ismini hatırlayamadım ancak tansiyona iyi geldiği söylenen içecek de çok tüketiliyor. Çokta güzel tadı olan bir içecek.
Çorbalar, yemekler Türkiye’deki ile neredeyse aynı. Ardından gelen baklava görünüm olarak bizim baklavalar gibi olsa da içi çok değişik. Hani acıbedemi bilirsiniz. Onun sanki cevizle yapılmışına benziyor. Çok lezzetli. Türkiye’de bir müteşebbis bu tatlıyı yapsa olukça tutar diye düşünüyorum.
Ardından Medya Geliştirme Ajansı Genel Müdürü Sayın Ahmet İsmayılov ve Azerbaycan Cumhuriyeti Sivil Toplum Kuruluşlarına (STK) Devlet Destek Ajansı İcra Direktörü Ayugün Aliyeva ile görüştük. Bu görüşmelere ait bilgileri haberlerimizde detaylı olarak verdik.
Ben sizlere Bükü sokaklarını anlatmak istiyorum.
Bir büfeye selam verdik. Gazeteler var. Mesleğimiz icabı en çok hangi gazete satılıyor. Hangi gazeteler ulusal, hangi gazeteler yerel diye sorduk.
Orada pek de yerel ulusal ayrımı olmadığını gözlemledim. Gazetelerin çoğu siyah-beyaz. Türkiye’deki baskı teknolojisinin çok çok daha yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Büfe sahibi bizim konuşmamızdan Türkiye’den geldiğimizi anlayıp hitap ederken gardaşlarımız diye hitap ediyor. Bu bizi çok mutlu etti.
Herkes Türkçe konuşuyor. Peki anlaşabiliyor musunuz diye sorarsanız şöyle bir espri ile cevap vereyim. Bizim heyette Karadeniz’den arkadaşlar var. Bazen onların konuşmasını Azerbaycanlılardan daha zor anlıyorum diyerek ne kadar rahat anlaştığımızı ifade edeyim.
Fırına girdik. Bir somun ekmek 1 manat. Türk parası 10 kat değersiz. Yani 1 ekmek bizim paramızla 10 TL.
Bir yemek yiyeceğiz desek 25-30 manat yani 250 – 300 TL. Tabii aç kalacak halimiz yok.
Azerbaycan esnafı TL almıyor. Sadece döviz büroları TL’yi çeviriyor. Dolar ise her yerde çevriliyor. Arkadaşlarla bu durumun ne kadar yanlış olduğunu konuşuyoruz. Azerbaycanlı arkadaşımız ise buradaki Ziraat Bankası’nın bile TL’yi Manat’a çevirmediğini söyledi. Çok şaşırdık.
Halbuki iki devlet tek millet dediğimiz Azerbaycan devleti arasında para birimlerimiz arasında çok rahat bir geçiş olmalı. İnşallah zamanla bu da olur.
Sokakta gezerken müzik sesi kulağımıza geliyor. Biraz daha yaklaşınca şarkı söyleyenlerin Türk müziklerini söylediklerini görüyor ve mutlu oluyoruz.
Esnafla sohbette rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu da andık. Yarın kaldığımız yerden devam ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.