(DON KİŞOT)LAR PANAYIRI
CHP´de bir şeyler oluyor… Köklerine rağmen… Artık ayan beyan görülüyor… İlk hareket; “Millî Şef”in karşısına halkın hoşuna gidecek bir lâkapla (Karaoğlan) çıkmak şeklinde oldu. Daha sonra, ilerde kasetle istifaya mecbur edilecek genel başkanın son zamanlarında bazı teşebbüsler görüldü… Son yıllarda da –göstermelik de olsa– dine karşı bir hassas olma gayreti revaçta ki, sormayın gitsin... “Allahaısmarladık” demeyi bile lâikliğe aykırı bulan “şef”ten, o şefi, “rahmetli” diye anan genel başkana… CHP, nereden nereye geldi… İslâm nefretinden, İslâm´a “sıcak bakmaya”… Dine “alâka” ve “sempati” diyecektim, istihza için de olsa fazla olurdu; vaz geçtim… Evlenme programlarındaki, ne mânâya geldiği üzerinde söyleyenlerin de pek düşünmediği tabirle, “bir elektrik almaya” başladılar müslümanlardan. Köklerine ve aralarındaki muhaliflerine rağmen… İslâm´ın ve Müslüman halkın varlığını kabul ihtiyacında olduklarını gördüler... Bir asırlık, milleti “gericilikten kurtarma” (!) şövalyeliğinin tuhaf bir macera olduğunu, gülünç bir (Don Kişot)luk olduğunu anlar gibi oldular. “Anlar gibi”; zira tamamen anlamak; yanlışlığı kabul ve mazi ile kesin bir hesaplaşmadan sonra mümkün olabilir. Müslüman milleti, “karanlıklarından kurtarıp” kendilerince “aydınlık” bir yere “millete rağmen” yükselteceklerdi. “Yüksel ki, yerin bu yer değildir”… O aydınlığa yükselince millet, ölümcül bir hastalıktan ameliyatla kurtarılmış hasta gibi memnun olacak, ne kadar yanlış bir inatlaşma içinde olduğunu anlayacak ve CHP şeflerine medyun olacaktı. Bu “mutlu son”u temin içindi her şey… Nihayet yüzyıl sonra, bir arpa boyu yol alamadıklarını ve zulümlerini değilse bile, başarısızlıklarını anlar gibi oldular… Şimdi yıkmak istediklerine düşman olarak bakmadıklarını, hattâ “sıcak bakmaya” başladıklarını gösterme gayretleri bu sebeple takdirle değil, iğneleyici bir tebessümle karşılanabilir ancak… Bu bakıştaki, “bakın size karşı sıcak ve sempatik olmak lütfunda bulunuyorum, değerini bilin” kibrini anlamayacak mıydı, millet?
HDP şimdi Kürtler üzerinde, CHP gibi bir macera yaşamak gayretinde… İslâm´a, öyle bir cüretle saldırıyor ki şefleri; Diyanet İşleri teşkilâtını kaldırma, imam hatipleri kapatma çıkışları masum kalır… Saldırı, doğrudan doğruya itikada… Müslümanları öfkelendirecek sözler ediyorlar, fiiller yapıyorlar… Birkaçını ifade yeterli olacaktır:
-Alelade bir meydanı (Taksim), ilk insan ve Peygamber´den beri kıble olan Kâbe ile eş tutmak idraksizliği…
-Sıradan dünya menfaati didişmesini, Kâbe etrafındaki yüce ibadete benzetme seviyesizliği…
-Kudüs´ü, İslâm´ın nazarındaki kutsallığını dikkate almayıp, Yahudiler´in mukaddes mekânı sayma hamakatı ve cehaleti...
-Soyguncu olarak nitelediği siyasîlerin para hırsını, para etrafında “yedi defa dönme” olarak nitelendirmek… Yani bir ibadetimizi, tavafı hırsızlıkla birlikte ele alma zavallılığı...
-Kazandıkları bir belediyeden, “Kadınlar, Allah´ın size emanetidir” hadisine, doğrudan ve açıkça itiraz… “Kadınlar emanet değildir” diye afiş asma ukalâlığı… Müslümanlara, Müslümanlığa ve Peygamberine açık ve tevil kabul etmez şekilde karşı çıkma cüreti...
-Milletvekili adayları eski bir müftü, partisinin programını beğendiğini belirtmek için “bu programla, HDP bir Zerdüşt partisi olsaydı yine görev alırdım” diyor… Yani bâtılla, Hakk´ı eşit tercih değerinde görme (daha beterini söylemeyelim) gafleti (demekle yetinelim)… Zerdüştlüğü de Kürtler´in etrafında birleşebilecekleri bir din olarak görme basiretsizliği…
Bunlar, barajı aşmak isteyen bir partinin, “Müslüman halkına rağmen” kendi iradesi ve aklı ile yapabileceği, söyleyebileceği şeyler mi? Müslüman oy potansiyeline istinat edenler, başka dayanaklar bulmadan bu çıkışları yapabilir mi?.. Bu kadar cahillik ve muterizlik cüreti nereden alınıyor? Gerçekten barajı aşmak, HDP yöneticilerinin, birinci önceliği olsaydı, madem Müslümanlığından şüphe olmayacak bir topluluktan oy istiyorlar, hiç olmazsa CHP gibi olsun Müslümanlara şirin görünme gayretinde olurlardı. Hiç olmazsa sessiz kalırlardı. Halbuki oy almak istedikleri topluluğun inançlarının üzerine inadına ve bilhassa gidiyorlar. Âdeta yaraya tuz basıyorlar. Demek ki, bunları tezgâhlayanların nazarında, barajı aşmak veya aşmamak mühim değil… Kürtler´in ortak hareket arzularını istismar ediyorlar. HDP´nin İslâm düşmanlığına mecburen katlanılacağını mı düşünüyorlar? Öyle denmesini mi hedefliyorlar? İstiyorlar ve ümit ediyorlar ki, kendilerine “Ben sana mecburum” şiiri okunsun, şarkısı söylensin…
CHP şefleri gibi, HDP´yi idare edenler de, devlerle savaştığını sanarak yel değirmenlerine saldıran ve bir kanat darbesi ile kendisini yerde bulan zavallı (Don Kişot) gibiler… Hakk´a muteriz olmak şehveti, HDP şeflerinin aklını başından almış… Kendilerini, “yüce şövalye” sanıyorlar. CHP´nin, değiştireceğini vehmettiği millete bir asır sonra şirinlik yapmak zavallılığına düşüşünü görecek ve hallerinden ibret alacak gibi değiller. Üstelik HDP şefleri, şirinlik yapma fırsatı ve vakti bulamayabilirler. Göremiyorlar; “devlet benim” kibriyle heykellerini diktirerek hafızalarda kalacağını sananın, kendi partisinde bile esamisi okunmuyor… Bir seçimlik, bilemedin iki seçimlik canları var…
Görüyorsunuz, İslâm ne kadar yüce… Müslümanlara güven veriyor; düşmanlarını dize getiriyor… İslâm´ın değerlerini kullanmadan; kendilerini ve kendilerince değerli olan şeyleri ifade edemiyorlar. İslâm´a çatmadan düşüncelerine ayar veremiyorlar. Düşmanları bile İslâm´a muhtaç… Aynı zamanda İslâm, kimin ne kıratta olduğunu, kimin ne kadar gülünç şövalyelik heveskârı olduğunu gösteren bir mihenk taşı… HDP “şefleri”, propaganda yapayım derken, kendilerini ifşa ediyorlar; haberleri yok!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.