YARATMAK
Esmâ-ül Hüsnâ dediğimiz Allah’ın doksan dokuz güzel isminden biri de Hâlık’dır. Her şeyi yoktan yaratan demektir. O, her şeyi yaratandır, yoktan var edendir. Onun için bu ismin, yani “Yaratmak” isminin, mahlûkatın fiilleri hakkında kullanılması kesinlikle doğru değildir. Niyetimiz, Allaha ortaklık olmasa da doğru değildir. Kaldı ki, niyetin kötülüğü, insanı küfre götürür.
Bu sebeple, Benim yarattığım eser, olay yarattı. Onu yaratan benim. Golün yaratıcısı, bu eserin yaratıcısı, şu sanatın yaratıcısı, o işin yaratıcısı, mucizeler yaratan insan, harikalar yaratan insan, yaratıcı insan gibi yazılı ve sözlü ifadeler, şuurlu bir mü’minin edebine, âdâbına, diline ve kalemine aslâ yakışmaz, hoş görülmez, şık olmaz. Çünkü kul, ancak Mevla’mızın verdiği güç, kuvvet, kabiliyet, imkân, yetenek sâyesinde ve neticesinde iş yapar, tamir eder, nesneye şekil ve biçim verir, yerine kor, düzeltir, cilalar ve boyalar… Bilinir ki, resim ressamın, keşif keşşâfın, nakış nakkâşın, icât mûcidindir. Ama resmi ressama, keşfi keşşâfa, nakşı nakkâşa, icâdı, mûcide yaptıran kuvvet ve kudret ancak Allah’tır. Yani işi şekillendiren, biçimlendiren, anlamlandıran, mânâlandıran insan, insanı yaratan ve insana marifet ve mahâretler bahşeden Allah’ tır.
Bu hatırlatmadan sonra bu gün bu sütunda, Yaratıcımızın ululuğu karşısında kulluğumuzun haddini bilmek, duygu ve düşüncelerimizi bilemek, îmanımızı yenilemek, kendimizi öğrenmek ve de eğitmek için Yaradan’ın yaratmasıyla ilgili Kur’an âyetlerinden bir demet sunmak istiyorum:
“O yaratıp şekil vermiştir. O her şeyi ölçüyle yapıp, ona yolunu göstermiştir. O yeşillikleri bitirmiştir. Sonra da onları siyah çerçöpe çevirmiştir. Şüphesiz, Biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır. Bizim işimiz bir göz kırpması gibi ânidir. Bir şeyi dilediği zaman Onun işi sadece, ona “Ol!” demektir; o hemen oluverir.
Andolsun ki, siz ilk yaratmayı bilirsiniz. Düşünüp ders almanız gerekmez mi? Söyleyin; ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz? Dilesek Biz onu çerçöp yaparız; şaşar kalırsınız da, şöyle dersiniz: Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık. Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz, yoksa onu Biz mi indiriyoruz? Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz? Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz? Biz onu hem bir ibret, hem de çölde konaklayanlar için yararlı kıldık.
Arşı su ezerinde iken, hanginizin daha güzel iş işleyeceğini denemek için, gökleri ve yeri yaratan O’dur. Ey Muhammed! Andolsun ki, siz ölümden sonra dirileceksiniz desen, inkâr edenler bu apaçık büyüden başka bir şey değildir derler. Onlara sor; kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Biz onları yapışkan çamurdan yaratmışızdır. Allah her şeyin yaratanıdır. O her şeyin vekilidir.
Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. Biz gökleri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık. Biz onları, ancak ve ancak bir gayeyle yarattık ama insanların çoğu bilmezler. Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak bir gayeyle ve belirli bir süre için yarattık; inkâr edenler uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmektedirler. O, gökleri ve yeri gerektiği gibi yarattı. O, onların ortak koşmalarından yücedir.
İnkâr edenler, gökler ve yer bitişik iken onları ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmezler mi? Geceyi ve gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzer. Onlar, bir yaratan olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratanlar kendileri midir? Yoksa gökleri ve yeri kendileri mi yarattılar? Hayır; onlar Allah’a kesin olarak inanmıyorlar.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.