ZAFERİN 50. YILINDA KIBRIS VE BİR VATAN KAHRAMANI
Değerli okuyucularım boğa serimizi sonlandırdıktan sonra yeni bir konu ile karşınızdayız. Biliyorsunuz 20 Temmuz’da Kıbrıs Barış Harekâtı ve Zaferi’nin 50. yılını kutladık. Yazımızı o günlerde değil şimdi yazmayı uygun gördük. Çünkü yoğun kutlamalar içerisinde konu daha az dikkat çekebilirdi.
Bu hafta sizlere bir vatan kahramanımızdan, şehit pilotumuzdan bahsedeceğim. Yaşamı boyunca vatana sadakatle hizmeti ve onurlu yaşamı düstur edinen bir asker için en büyük makam şehadettir. Kışlaya adım attıktan ve ilk temel eğitimleri aldıktan sonra yemin edilir. Törende edilen yeminin son cümleleri, “İCABINDA VATAN, CUMHURİYET VE VAZİFE UĞRUNDA SEVE SEVE HAYATIMI FEDA EYLEYECEĞİME NAMUSUM ÜZERİNE AND İÇERİM.” Ben de henüz 17 yaşımda iken bayrak, silah ve arkadaşlarımın üzerine elimi koyarak bu yemini etmiştim. Bu yemin bir askerin hayatından asla çıkmaz. İşte ettiği yemine sadık kalarak bir an bile olsun gözünü kırpmadan vatan için canını feda eden Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in yaşamını özet bir şekilde sizlere aktaracağım.
Aslen Trabzonlu bir ailenin dört çocuğundan biri olan Cengiz Topel babasının memuriyeti nedeniyle 02 Eylül 1934 tarihinde İzmit’te hayata gözlerini açtı. 1943 yılında babasını kaybeden kahramanımız ve ailesi için zor yıllar başlamıştır. Aile, babalarının kaybından sonra akrabalarının yanına, İstanbul’a taşınır. Burada ortaokulu bitiren Topel, Kuleli Askerî Lisesi’ne girer ve 1953 yılında mezun olarak Kara Harp Okuluna geçer. 30 Ağustos 1955’te Kara Harp Okulu’ndan mezun olan kahramanımız, Hava Kuvvetlerine geçmek, pilot olmak için başvurur ve muayeneleri geçerek uçuş okulunda uçuşlarına başlar. Daha sonra uçuş eğitimi için 01 Ocak 1956 tarihinde Kanada’ya gider. 6 Ocak 1958’te Kanada’da uçuş eğitimini tamamlayan Topel ilk görev yeri olan Merzifon’a tayin olur. Son olarak Eskişehir’e tayin olan kahramanımız 30 Ağustos 1963’te yüzbaşı rütbesine terfi eder.
Şehit Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel ve kullandığı F-100 uçağı
21 Şubat 2024 Çarşamba tarihinde “Kıbrıs’ın Çanakkale’si, Erenköy Kahramanı Hocaların Hocasına” başlıklı yazımızda Erenköy direnişinin Kıbrıs Türkleri için ne kadar hayati olduğunu yazmıştık. EOKA militanları tarafından küçük bir kıyı şeridine sıkıştırılan Türk mücahitler için tek kurtuluş yolu anavatandan gelecek yardımlar ve özellikle hava desteği idi. İşte bu hava desteğini sağlayan kahramanlardan birisi de Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’dir. Yzb. Cengiz Topel liderliğinde 08 Ağustos 1964’te Eskişehir’den havalanan dörtlü kol Kaş üzerine gelince düşman radarlarına yakalanmamak için deniz seviyesine iner. Görevleri, Gemikonağı Limanı’nda demirli mühimmat yüklü nakliye gemilerini imha etmektir. Rumlar, bu gemilerdeki mühimmatları Erenköy’e göndermekte ve Türklerin imhasında kullanmaktaydılar. Kahraman pilotlarımız işte bu takviyeleri ve mühimmatları yapacakları hava taarruzları ile yok edeceklerdi.
Kıbrıs’ta ilk görev yerimin yakınında gerçekleşen, Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel’in şehadeti olayını canlı şahitlerinden dinledim. Şimdi sizlere onlardan öğrendiğim detayları aktaracağım. Türk taaruzlarına karşı limanı güçlü tutan Rumların başka bir gizli silahı daha vardı. Adada kritik birçok noktaya küçük kiliseler inşa eden Rumlar buraları uluslararası kurallara aykırı olarak silahlandırmışlar, birer direnek noktasına dönüştürmüşlerdi. Gemikonağı’nın hemen batısında hâkim bir noktada yer alan küçük kiliseden açılan uçaksavar ateşi sonucu Yzb. Topel’in uçağı vurulur. Paraşüt ile atlayan ve kahramanca çarpışan pilotumuz, mücahitlerimiz yetişemeden EOKA militanları tarafında yakalanır ve Yeşilyurt’taki Çiko Manastırı’na götürülür. Kahraman pilotumuz üç gün boyunca buradaki kilisede ağır işkencelere maruz kalır. İşkencelerin mahiyeti insanlık onuru ile ifade edilemeyecek düzeydedir. Şehidimizin naaşını teslim alan Türk doktor Zihni Uzman’ın yapılan işkencelere ait anlattıklarını burada ifade etmek mümkün değildir.
Daha sonra kahraman pilotumuz Cengiz Topel’in yakalanışı ve şehadeti hakkında birçok rivayet ortaya atılmasının nedeni yapılan zulüm ve insanlık dışı muameleyi bir nebze olsun hafifletmektir. Bırakın rivayetleri pilotumuzun şehadeti sonrası Rumlar tarafından yapılan otopsinin şekli bile bize birçok şeyi anlatmaktadır.
Kahramanımızın şehadet haberi duyulur duyulmaz yetkililerimiz son işlem için girişimleri başlatırlar. Rumlar şehidimizin törensiz bir şekilde adadan çıkartılmasını isterler. Buna karşın Kıbrıs Halkı ve adadaki Türk kuvvetleri şehidimizi hastaneden alır. Mahşeri bir kalabalık bölgede toplanır. Şehidimiz al bayrağa sarılı naaşı kendisine yakışır bir törenle adadan uğurlanır. Lefkoşe Türk Lisesinden BM helikopterine konan şehidimiz adadan son kez havalanır.
Şehidimizin naaşının anavatanda silah arkadaşları tarafından karşılanışı
Pilotumuzun esir düştüğü annesinden gizlenir. Oğlu ile yaşayan anne, uçağın düşmesi sonrasında Hava Kuvvetleri tarafından İstanbul’a akrabalarının yanına getirilir. Annenin olayı öğrenmemesi için evdeki radyo bozulur, mahalleye gazete sokulmaz. Ancak acı kader, şehadet kesinleştikten sonra kendisine bildirilir. Artık şehidimize veda vakti gelmiştir. 14 Ağustos 1964 günü Sultanahmet Camii’nin önünde mahşerî bir kalabalık toplanmıştır. İstanbul, 1938’de Atatürk’ün cenaze töreninden sonra ilk defa böylesine bir mahşeri bir kalabalığı görmektedir. Caminin 16 şerefesinde 16 müezzin cenaze namazı için ezan okur. İkindi namazı sonrası şehidimizin naaşının top arabasına konması bile saatler alır. Şehidimiz sonunda Edirnekapı Şehitliğine getirilir. Burada yapılan askeri törenin arkasından ebedi istirahatgâhına uğurlanır.
Şehidimiz için İstanbul’da yapılan törenden bir kare
Tüm bu yaşananlar sonunda aklımıza şu soru gelmektedir. 1938’de Atatürk’ün cenaze töreninden sonra, 1964’te İstanbulluların gördüğü ikinci büyük cenaze töreni ile vatan toprağına emanet edilecek kadar Türkiye’yi ve İstanbul’u hüzne boğan nedir? Bu sefer cevabı biz verelim: Bu kadim milletin gayri şuurunda hiç sönmeyen gerçek bir vatan ve millet sevgisi. İşte bu vatan ve millet sevgisi ancak kahramanlık anlarında tekrar alevlenir ve coşkun bir sele dönüşür. Gerçek bir kahraman Yüzbaşı Topel’in şehadeti, milletimizin içinde yanan bu ateşi coşkun bir sele dönüştürmüştür. Bu ateş hiç sönmez bazen bitmiş gibi görünse de çok özel durumlarda tekrar ortaya çıkar. Bir kahraman ile yeniden hayat bulur. Yenilmez tunç bir kitleye dönüşür. Sevindirici olan ise bu kadim milletin gerçek kahramanları hiç bitmez.
İşte koca bir kahramanı birkaç satıra sığdırıp sizlere anlatmaya çalıştık. Yazımızı küçük bir tavsiye ilen sonlandıralım. Komşu ilimiz Eskişehir’e gittiğinizde Porsuk Çayı kenarında, Subay Orduevi’nin çaprazında bulunan Cengiz Topel anıtının yanından geçerken çakı gibi bir asker selamı ile aziz ruhunu selamlayın. Böylece onu ve onun nezdinde gerçek kahramanlarımızı unutmadığınızı göstermiş olursunuz. Şehit Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel nezdinde tekrar gerçek kahramanlarımızı saygı ve minnet ile tekrar anıyor, aziz ruhlarını selamlıyor, saygılarımızı sunuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.