BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUMA KANUNU TASARISI GERİ ÇEKİLDİ
2010 Yılında Meclise gönderilen Tabiatı ve Bioçeşitliliği Koruma Kanun tasarısı geçen yıl T.B.M.M. Çevre Komisyonunda görüşülüp kabul edildi. Avrupa Parlamentosu Komisyonunca endişe verici olarak değerlendirilen tasarı, çeşitli yasalarla koruma altına alınmış olan kıyılar ve ormanlar başta olmak üzere milli parklar ve SİT alanları gibi doğal alanlardaki korumayı kaldırmaktadır. Diğer yandan ormanlar, topraklar, meralarda bulunan binlerce çeşit bitki florayı ayrıca yaban hayatında bulunan faunaların varlığını tehdit etmekteydi. Orman ve Su İşleri Bakanlığını tek yetkili kılan tasarı turizm teşvik kapsamındaki kıyıları da imara açmaktaydı. Tüm Avrupa kıtasındaki Biyolojik çeşitlilik sayısı on iki bin beş yüzü geçmediği halde, Türkiye’de ülke içinde 11.750 çeşit civarında biyolojik çeşitlilik vardır.
Kıyılarda, nehir kıyılarında, orman içlerinde imara açılan alanlara fabrika ve elektrik santrali kurulmasına uygun hale getirilmekteydi. Kıyılardaki, vadi ve ovalardaki büyük ovaların toprakları da bütünlüğünü kaybederek sanayi açık hale getirilecekti. Tasarı bununla da yetinmeyip üstün kamu yararı görülmesi halinde İstanbul’un akciğeri Belgrat Ormanlarını da, sulak alanlardaki kuş cennetlerini, diğer milli parkların da içine girerek telafisi mümkün olmayan çevre felaketine neden olacağı, bilim adamlarınca ifade edilmekteydi.
Tıbbi bitkilerinin, yabani buğday ve diğer yabani tahıl türlerinin doğal yolla veya bio teknolojik yolla yeni tohumların yetişmesi de kısıtlanmaktaydı. Binlerce yıllık gen havuzu gen ambarı olan Anadolu ve yayla toprakları gıda güvenliğinin doğal laboratuarları, yerini G.D.O. ürünlere zorunlu olarak bırakılacaktı. Bioteknoloji yoluyla elde edilen melez, hibrit çeşitler, bilinmeyen, beklenmeyen genetik sonuçlara gebedir! G.D.O.’lu çeşitler ise uzun yıllar bilimsel-teknik deneylerden geçmek zorundadır, kaç yıl süreceği belli olmayan bir süreçtir.
Bioçeşitlilik insanoğlunun ayak basmadığı çevreyi talan etmediğimiz alanlarda, derin orman içlerinde, ayak basılmayan yaylalarda, dağların yamaçlarında, sulak alanlarda ilahi gücün doğal biyolojik genetik mirasıyla yeni çeşitler meydana getirmektedir. Bizim haberimiz olmadan binlerce yıldır doğada biyolojik çeşitlerden, ilaçta, gıdada, melezleme tekniklerinde yeni endemik bitki çeşitleri, diğer canlı organizma çeşitleri keşfedilmektedir.
Ovalar, büyük nehir ve akarsular, kıyılar ve yaylalar, sulak alanlar, doğal ormanlar milli parklar, kanyonlar ilgili akademisyenlerce incelenmeden, araştırılmadan doğal hali bozulmamalıdır. Bu alanlar mutlaka en yakın üniversitelerin ilgili bölümlerine bağlanmalı, mülkiyeti hazinede kalsa da kullanılması veya tahsisi bilim yuvalarına yapılmalıdır.
113 Sivil Toplum Kuruluşu yazımızın başlığındaki tasarının T.B.M.M.’den geçmemesi için ilgili Bakanlığa başvurmuştur. Önemini siz okurlarımıza bırakıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.