BU DA BANA DERS OLSUN! (ASLINDA GEÇEN HAFTA NE OLDU?)
Çarşamba günü Sakarya’da neşredilecek yazımı Salı günü teslim etmem gerekiyor… Bunun için hafta sonundan itibaren finalinin Salı günü olacağı zor bir maraton başlıyor… Öncelikle yerel medyada hafta boyu çıkan bütün haberleri topluyorum, siyasilerin sosyal paylaşım sitelerinde yaptıkları paylaşımları takip ediyorum. Takıldığım veya bilgi eksikliğim olduğu zaman, o siyasi partiyi iyi bilen dostlarımı arayarak görüşlerini alıyorum. Her parti içerisinde bulunan arkadaşlarımla görüşüyorum. Sorduğum sorulara bazen yazmamak kaydıyla cevaplar alıyorum. Bazen de cevapsız kalan ve geçiştirilen bu sorularım kanaatimi oluşturuyor.
Yazım neşredildikten sonra da, yine eş dost vasıtasıyla kamuoyundaki tesirini izliyorum… Gerek internet sitesinde yazılan (ve yazılmayan), gerekse bizzat şahsıma veya gazeteye gelen yorumlardan yaptığım değerlendirmenin isabetli olup olmadığını anlamaya çalışıyorum. Bu süreç de hafta sonuna kadar devam ediyor. Böylece çember tamamlanıyor ve yeni yazı için çalışmalara başlama vakti geliyor…
Yaklaşan genel seçimlerle birlikte Akparti ve MHP’deki kongre süreçleri iç içe girince gündem de oldukça yoğun…
Sırasıyla “Ortaklık bitiyor mu?”, “Ramazan Kurtulmuş nereye aday olacak?”, “Akparti ikinci vekili alabilecek mi?” ve “Aşı tuttu mu?” sorularına cevap aradığımız yazı dizisinde aslında sıra CHP’ye gelmişken ve yazım da kısmen hazırken, geçen hafta Salı günü tesadüfen değişik siyasi partilerden pek çok kişinin bulunduğu bir ortamda MHP (eski) il başkanının 10 Kasım törenlerine katılmadığı, törenlerde çelenk sunmadığı ve bu sebeple parti içerisinde bir huzursuzluk olduğunu öğreniverdim… Bulunduğum yerde partiye de yakın olan bir kişi, “iki üç güne kalmaz il başkanı görevden alınır” demez mi?..
Gazeteci şansı bu olsa gerek diye düşünerek, sohbetin sonunu bekledim… Daha sonra aldığım bilgiyi teyit etmek için partiye yakın bir arkadaşımla görüştüm… Evet, bilgi doğruydu. Hatta arkadaşım, il başkanı ve merkez ilçe başkanının çoktan görevden alındığını ve yerlerine atamaların bile yapıldığını söylemişti. Belirlenen sadece başkanlar olmamış, kuracakları yönetimdeki isimler bile tek tek tespit edilmiş ve genel merkezin onaya sunulmuştu. İş sadece kamuoyuna duyurmaya kalmıştı…
Elimdeki bu bomba ile ne yapacağımı bilmez vaziyette kendimi Sakarya Gazetesine attım. Amacım bu haberin kendilerine ulaşıp ulaşmadığını öğrenmek ve eğer ulaşmamış ise haberin ne şekilde değerlendirileceği konusunda fikir alışverişinde bulunmaktı…
Heyhat, Sakarya’ya gittiğimde, gazetede kimsenin olmadığını gördüm… Yazı İşleri Müdürümüz Mücahit Erdal ile görüşmeyi ummuştum, ama İl Genel Meclisi toplantılarını takip etmek üzere çıktığını öğrendim… Benim de işlerim sebebiyle şehir dışına çıkmam gerekiyordu… Gazeteye not bırakarak ayrıldım… İşlerimin yoğunluğu sebebiyle bu haberin peşini de bırakmak zorunda kaldım…
Haber tekrar aklıma geldiğinde çoktan kamuoyuna duyurulmuş ve bütün haber siteleri tarafından da okuyucularına verilmişti. Ben ise günün sonunda hem telaştan mevcut yazımı bitirememiş, hem de bombayı elimde patlatmış olarak gazetecilik mesleğimdeki en şanslı ve en acemi günümü bir arada yaşamış oldum…
Gelelim genel merkezce partinin kapatılması hadisesine…
17 Kasım Pazartesi günü Sakarya’nın internet sitesinden yayınlanan Basın Masasında, Mehmet Erdem konu ile ilgili somut bilgiler verdi… Zaten MHP yönetiminde ve partinin ileri gelenleri arasında, parti yönetimi ile ilgili olarak bir rahatsızlık olduğu biliniyordu… Nitekim Sakarya’nın yaptığı haber ile ortaya çıkan ve sonradan Basın Masası’nda bunun ikincisi olduğunu öğrendiğimiz toplantının da bu rahatsızlık sebebiyle yapıldığı ve bunun bir çare arama girişimi olduğu belliydi…
Bu rahatsızlığın temelinde de, bizim de önceki yazımızda kısmen işaret ettiğimiz geleneksel ülkücü kadrolar ile Şeker ve ekibi arasındaki siyaset yapma tarzı ve yönetim uyuşmazlığı olduğu biliniyordu. Yerel seçimlerden sonra karşılıklı restleşmelerin olduğu hatta işin kaba kuvvete kadar ulaştığını biz de yazmıştık. Nitekim Mehmet Erdem, Basın Masasında, İl Başkanı ile Merkez İlçe Başkanı arasında bu yönde bir olay yaşandığını ifade etti… Her ne kadar teyit ettiremesem de, böyle bir kavgada silahların dahi çekildiği yolundaki söylentiler benim de kulağıma gelmişti… Erdem, Mücahit Erdal’ın “Kongrelerden önce böyle bir görevden almaya lüzum var mıydı?” mealindeki sorusuna cevap verirken Genel Merkez ve Milletvekili Şeker’in böyle bir yolu uygun bulduğunu söyledi…
“Aşı tuttu mu?” diye sorduğumuz bir önceki yazımızda “Görünen o ki, önümüzdeki süreçte Şeker’in başını çektiği grubun MHP içerisindeki tesiri ve parti tabanının böyle bir etkiye karşı nasıl bir tepki göstereceği de Şeker aşısının bünyede tutup tutmadığını gösterecek.” demiştik.
Gazetelere yansıdığı kadarıyla İl Başkanı Sabri Erarslan’ın onayı dışında (ancak kendisine de haber verilerek) yapılan toplantılara katılanların profillerine bakarsak bu toplantıların parti içerisinde bir ortak noktayı bulma amacıyla yapıldığı düşünülebilir. Erarslan’a da yakın olanların veya en azından Şeker grubu ile hareket etmeyenlerin de bu toplantıda bulunmaları, Erarslansız bir yönetimde ittifak edildiğini gösteriyor…
Toplantıya da katılmış olması dolayısıyla Erdem’in söyledikleri önemli… Basın Masasında “Sağlıklı bir şekilde kongreye gidilmesi için yönetime bir dahaki kongrede aday olmayacak kişileri getirelim” şeklinde bir fikir geliştirildiğini belirtti.
O halde bu yönetim emanetçi…
Nitekim Bahattin Şeker’in yaptığı basın toplantısında da bir soru üzerine Şeker, atanan yönetimin görevinin, partiyi kongreye götürmek olduğunu söyledi…
Demek ki şu anda iki grup da peşrev yapıyor ve asıl güreş kongre tarihi belirlendikten sonra başlayacak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.