İNSAN SORUMLU VARLIKTIR
Kur’an ayetlerinin açık olarak beyan ettiği üzere insan, yaratılmışların en mükemmeli olarak, meleklerin kendisine secde ettiği, düşünen ve aklını kullanan varlık. Bu mükemmeliyetin yanında zayıf yaratılışlı, çabucak ümitsizliğe düşen ve nankörlük yapan, nimetler karşısında zaman zaman şımaran, kendi cinsine karşı kibirlenip böbürlenen, kusur ve zaafları bulunan bir varlık. Yeryüzünde var olan her şeyin kendi tasarrufuna verildiği, ruh ve maddeden oluşan, madde ile mana arasında bir köprü konumu olan bir varlık. Bir yönü ile objektif aleme diğer bir yönü ile de mutlak aleme bağlı, dünya ve Ahiret hayatı için dengeleri gözeten bir varlık. Ruhunun doyumsuzluğunu gidermek için arayışlar içerisinde olan, bu açıdan da yaratılışının sebepsiz olmadığı ve bir gayeye yönelik olduğunun idrak etmesi gereken varlık.
Mirandolalı Pico “İnsana Dair” başlığı ile yapmış olduğu konuşmasında en büyük mucize olduğunu vurguladığı insanla ilgili bu paradoksu şöyle açıklamaktadır; “…Tanrı’nın âlicenaplığı, İnsana nasıl isterse öyle olma, ne isterse onu yapma gücünü bahşetmekte!... Tanrı, insanoğlunun içine gündelik yaşamın gerektirdiği her türlü tohumu daha doğarken koyar. İnsan bu tohumlardan hangisini ekip biçer ve yetiştirirse, olgunlaşarak büyüyecek ve meyve verecek olan odur. Bitkisel tohumlarsa; bitki gibi, duyguysa; kaba ve şehvetli, akılcıysa; göksel bir varlık olarak büyüyecektir, şayet entelektüel ise; bir melek olacak, kendi merkezine çekilir ve ruhu Tanrı ile bütünleşirse (ki her şeyin üstündedir) her şeyin üstüne çıkmak suretiyle yaratılanların olmadığı kadar mutlu olacaktır. Hz. Muhammet de şu sözleri dilinden düşürmez: “Allah’ın buyruğuna uymayanlar birer hayvana dönüşür.” Haklıdır. Bitkiyi bitki yapan kabuğu değil, duyarsız doğası; hayvanı hayvan yapan postu değil, duyarlı ve fakat akılsız ruhudur. Aynı şekilde, gökleri gök yapan küreselliği değil, değişmez düzeni; meleği melek yapan bedeninden vazgeçmiş olması değil, ruhani aklıdır… Kendini bedensel hazza kaptırıp yerlerde sürünen birini görürseniz bilin ki o bir insan değil, bitkidir; kendini hayallere kaptırıp başka bir şey görmez olan birini görürseniz bilin ki o bir insan değil, hayvandır. Şayet her şeyi muhakeme sonucu açıklayan bir filozof görürseniz, önünde eğilin, çünkü göksel bir varlıktır. Şayet bedeni unutup zihnin derinliklerine ulaşmak üzere tefekküre dalmış birini görürseniz, bilin ki o ne bu dünyaya, ne de gökyüzüne aittir; o insan derisine bürünmüş, muhterem bir varlıktır. Tanrı’nın âlicenaplığını istismar etmemeli, bize bahşettiği özgür iradeyi kötüye değil, iyiye kullanmalıyız. Bırakalım ruhlarımızı kutsal arzular/tutkular sarsın ki, sıradan olanla yetinmeyelim ve tüm gücümüzle en yüksekleri hedefleyelim, çünkü buna muktediriz…”
Yukarıda Pico’nun da vurguladığı gibi kuşkusuz diğer varlıklardan farklı olarak yaratılmış olan insana verilen mükemmeliyetin en önemli unsuru, akıl ve idrak sahibi olmasıdır. Bu sayede o, düşünür, karar verir ve seçme hakkını kullanır. Yerde ve gökte var olanların emri altına verilmiş olması da, akli ve ruhi özellikleri ile bağlantılıdır. Bu özellikleri ile irade ve seçme hürriyetinin verilmiş olması, onu kendini Yaratan ve ona bu sonsuz nimetleri sunan Allah’a karşı da sorumlu kılmaktadır. Esasında insanı insan olarak öne çıkaran ve yeryüzünde yaratılmış en şerefli mahlûk olma özelliğini sağlayan şey, yüklenmiş olduğu bu sorumluluktur. Kur’an, emanet olarak belirttiği bu sorumluluğu, “Doğrusu biz sorumluluğu göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da, onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Pek zalim ve çok cahil olan insan ise onu yüklenmiştir” (Ahzap Suresi, 72) ayetiyle insanın yüklendiğini bildirmektedir.
Bu sorumluluk insana, yaşadığı bu dünyanın gelip geçici olduğunu, nihayetinde ölümün varlığı sebebiyle ona tam olarak bağlanılmaması fikrini verir. Bir aldanma vesilesi ve imtihan salonu olan bu dünyada yaşamaktan nasibini herkesin katılacağı bir imtihan bulunmaktadır. Kaçışı olunmayan bu imtihanda başarılı veya başarısız olmak da kişinin kendi iradesine bağlı bir iştir. İnsan, nefsinin arzu ve isteklerine gem vurup, geçici olan hayatın parıltılarına kapılmaksızın, ömrünü geçirebildiğinde bu imtihanda başarılı olacak, Pico’nun işaret ettiği ruhsal tohumlarını büyüttüğünde manevi olgunluğunu tamamlayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.