Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

KURTULUŞ SAVAŞININ MALİ KAYNAKLARI VE YÖNETİMİ-1

KURTULUŞ SAVAŞININ MALİ KAYNAKLARI VE YÖNETİMİ-1

Değerli okuyucularım ağustos ayı Türk tarihi açısından ayrıcalıklı bir aydır. Son olarak boylar halinde tekrar Anadolu’ya gelen Türkler 1071’de Malazgirt Meydan Muharebesinde kazandıkları zafer sonrası devletleşmenin ilk adımları bu ayda atmaya başladılar. Asırlar sonra büyük bir imparatorluktan küçük bir coğrafyaya sıkıştırılan, orada da varlıklarını korumaya çalışan Türkler için bağımsızlık mücadelesinin son hamlesi yine bu ayda başlamıştır. Yıllardır yaşanan, tarifi imkânsız zulüm ve işgalin sonu gelmeliydi. Bu işgal esnasında nelerin yaşandığını görmek isteyen okuyucularımız çok uzağa gitmesinler. Şeyh Edebali Zaviyesi çevresindeki eski Bilecik yerleşim yerlerini bir ziyaret etsinler. Ne demek istediğimi vicdanı olan herkes orada anlar. Keşke bu bölge işgal sonraki haliyle korunsaydı ilave bir şey söylemeye hiç gerek kalmazdı.

Ağustos ayının yakın tarihimizde bizim için büyük anlamlar içeren olayı Büyük Taarruz ve Zafer Bayramıdır. Zafer, uzun süren bir hazırlık ve sürecin sonunda iyi olanın kazandığı onurlu bir sonuçtur. Askeri bir zafer kazanmak için iyi bir eğitim, iyi bir teçhizat iyi bir orduya ve hepsinden önemlisi tüm bunları amaca yönelik kullanabilecek bir lider ve yönetici kadroya sahip olunmalıdır. Bunlara sahip olmak için de güçlü kaynaklar gerekir. Bu haftadan itibaren sizlere Kurtuluş Savaşı’nın mali kaynakları hakkında bilgi sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra ilk yapılması gerekenlerden birisi de gelir kaynaklarının aktif hale getirilmesi olmuştur. Tabi eğer yeterince varsa. Bu kapsamda, ilk olarak Düyunu Umumiye ve Reji İdaresi’nden topladıkları gelirlerin Maliye Bakanlığına yatırması istenmişti. Bütçe olmaksızın başlayan bu işlemlerin bir düzene konması gerekliydi. Gelirlerin giderleri karşılaması zorunluydu. Dönemin koşullarında bu mümkün değildi. Düzenli bir ordunun kurulması ve iç ayaklanmaların bastırılması için ihtiyaç duyulan mali kaynaklar yetersizdi. Doğu Ordusu da uzun zamandır hiç kaynak almadan kendi iç imkanları ile hem savaşa devam etmiş hem de Ermeni isyanlarına karşı koymuştur. Batı Ordusu için ilk etapta, 3 ay içinde gönderilmesi gereken 1.200.000 lira 6 aydır gönderilememişti. Düzenli ordu kurulma çabaları ilerledikçe daha çok paraya ihtiyaç duyulmaktaydı.

Yaşanan olumsuz koşullarda hükümet gelir gider dengesini sağlayabilmek için çareler aramaktaydı. Çözüm olarak başvurulması düşünülen çareler şunlardır:

- Mevcut vergi yasalarını değiştirmek, yeni vergiler koymak veya oranları artırmak,

- Dış ülkelerden gelen yardımları bütçe açıklarını kapatmakta kullanmak,

- Düyunu Umumiyeye olan faizleri ödememek ve bunları ihtiyaçların karşılanmasında kullanmak.

1920 yılı mali koşullarını daha doğru bir şekilde anlayabilmek için söz konusu yılın birkaç mali değerine göz atalım. İlk olarak birkaç ülkenin kişi başına düşen vergi miktarlarına baktığımızda; Fransa 3.500 kuruş, Yunanistan 1.600 kuruş, Türkiye 600 kuruştur. O yıllarda ülkemizi işgal eden Yunanistan, ülkemizin yaklaşık 2,5 katı fazla vergi toplamaktaydı. Yunanistan ve Türkiye gelir gider durumu ise şu şekildedir. Türkiye’nin geliri 46 milyon, gideri 60 milyon, bütçe açığı da 14 milyon liradır. Yunanistan’ın geliri 115 milyon, gideri 142 milyon bütçe açığı da 27 milyondur. Savunma harcamalarına baktığımızda durum benzer şekildedir. Türkiye 28 milyon, Yunanistan ise 53 milyondur. Bizim için bu miktarlar hesap cetvellerinde yer alan rakamlardan ibaret idi. Zaten kendisi fakru zaruret içinde olan halkın bırakın vergi vermeyi günlük ihtiyaçlarını karşılama imkânı bile yoktu.

Rakamların biz söylediği Türkiye’nin mali gücü işgal kuvvetlerinin yarısı kadardır. Üstelik işgal kuvvetlerinin arkasında mali ve askeri olarak son derece güçlü batı ülkeleri vardır. Bunun yanında asıl sorunlardan ilki Türkiye’nin gelirlerini toplamakta ve yeni kaynaklar yaratmakta zorlanmasıdır. Bütçeye gelir sağlayacak halk fakir olmanın ötesinde yokluk ile boğuşmaktadır. Hükümet kadroları henüz yerine oturmamıştır. Tasarruf tedbirlerine tavizsiz bir şekilde uyulmalıdır. İşte tüm bu olumsuz koşullarda 28 Şubat 1921’de bütçe mecliste onaylanmış ve kabul edilmiştir.

30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun. Bize bu zaferi, üzerinde özgür ve onurlu bir şekilde yaşamamızı sağlayan vatan topraklarını bağışlayan şehit ve gazilerimizi, komutanlarımızı, büyük lider ve komutan Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun.

Tekrar konumuza dönersek büyük zafer öncesi mali durumun ilk hali bu şekildedir. Gelecek yazımızda bu olumsuz tablo karşısında zorunlu olarak alınan tedbirler ve diğer uygulamalardan bahsedeceğiz. Şimdilik hoşça kalın.

Bu yazı toplam 1224 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR