MANTIK İLE OLMAZ, MUHABBET İLE OLUR
"Vallahi ben sakindim. 'Allah'tan geldi' dedim. 'Takdiri ilahidir, kaderimizde bu vardı' dedim. Oğlum bunu hak etmemişti ama kaderde bu varsa boynumuz kıldan incedir. Biz inanan insanlarız. Hamdolsun gayrimeşru bir yolda değil, namusuyla alnının akıyla, şerefiyle, haysiyetiyle, onuruyla, görevinin başında takdiri ilahi oldu. Ben memnunum, şükrediyorum. Yüreğim de yanıyor ama şükrediyorum"
Bu sözler teröristler tarafından rehin alındıktan sonra şehit edilen merhum Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın babasının oğlunun şehit olması üzerine söyledikleri… Birkaç hafta önce yazdığımız Özgecan’ın babasının tavrına ne kadar benziyor değil mi?
Özgecan’ın babasının bir İnsan-ı Kâmil’in tezgahından geçtiğini öğrenince taşlar yerine oturmuştu. Peki ya merhum savcının babası?
Savcının şehadeti sonrasında Timeturk.com sitesinde Nevzat Çiçek merhum savcı ile ilgili dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Bu yazının bir bölümü şöyleydi: “Mersin İmam Hatip Lisesi’sini bitirdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. ... "Görünmeyen Üniversite" olarak bilinen Mehmet Zahit Kotku ve Mahmud Es'ad Coşan gibi alimlerin fikir ve söylemleri onu cezb etti. İskenderpaşa Dergâhı’ndan içeri girdi. Edebi, terbiyeyi, ilmi ve tevazuyu hayatının olmazsa olmazlarından yaptı…”
Mehmet Zahit Kotku ve Mahmut Esat Coşan isimleri malûmunuzdur, meğerse şehit savcımız son devrin kâmil mürşidlerinden olan bu iki muhteremden feyiz almış. Babasının dergah ile bir bağlantısı var mı bilemiyorum ama sözlerine bakarsak feyzinden müstefid olduğu biryerler var gibi…
Merhume Özgecan’ın babası ile ilgili yazıdan sonra ilginç bir eposta aldım. Karabük’ten yazan bir okur Sakarya’nın internet sitesinden yazıyı okumuş. Özgecan’ın babası Mehmet Bey’in sözlerinden etkilenmiş ve kimden feyiz aldığını öğrenmek için google araştırması yaparken bizim yazı çıkmış karşısına... Bendenize Özgecan’ın mürşidi kimdir biliyor musunuz diye soruyor. Bulabilirse o da kendisinden feyizlenecek, niyeti o...
Kendisine de ilettiğim gibi Mehmet Bey’in mürşidi kimdir bilmiyorum. Ancak burada önemli bir konu var. Bir kişide çok büyük değişiklikler olmasına vesile olan bir mürşidin size de iyi geleceğini nereden biliyorsunuz?
Meşreb kelimesi Arapça’da içecek anlamına gelen şe-re-be kökünden geliyor, kelime anlamı içmek, dere boyunda su içilen yer demek. Diğer anlamı da eğilim, ekol… Tasavvufta meşreb çok önemlidir. Meşrebinize uygun bir tarikat yani yol, ekolde devam ederseniz o size faydalı olur. Yoksa, “birileri o ekolde çok ilerleme göstermiş, o zaman ben de o ekole devam edeyim” gibi bir mantık tasavvufda yoktur. Söz gelimi bir arkadaşınız her zaman gittiği lokantayı size anlata anlata bitiremiyor, acılı kuru fasulyeyi çok güzel yapıyordur, turşusu harikadır… Ama sizin mideniz hassassa ne olacak, ona parmaklarını yediren yemekler sizi kıvrandırabilir.
Tasavvuf ekolleri de böyledir. Büyükler öyle diyor, tasavvufda her işin başı muhabbettir, o ekole ilk adımı atmak da muhabbet ile olur, mantıkla değil. Tarikatta mantık evliliğini yürütmek güçtür, aşk evliliği daha sağlıklı derler...
Not: Kendileri de böyle bir ocakta yetişmiş olan muhterem Ömer Tuğrul İnançer hocamız, Serdar Tuncer ile birlikte 9 Nisan Perşembe akşamı 19.30’da Bilecik Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezindeki Kutlu Doğum haftası programında Peygamber Sevgisini konuşacaklar. Bilecikli hemşehrilerimize bu sohbete katılmalarını tavsiye ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.