Cumadan Gönüllere

Cumadan Gönüllere

MEVLİD-İ NEBÎ İMANIN HAYATIMIZDAKİ YANSIMALARI

MEVLİD-İ NEBÎ İMANIN HAYATIMIZDAKİ YANSIMALARI

Rebîu’l-evvel ayının on ikinci gecesi (26.09.2023) Âlemlerin sultanı, kâinatın efendisi, Allah’ın en sevgili kulu, insanları karanlıklardan aydınlığa, batıldan hakka, cehaletten bilgiye çıkarmak üzere gönderilen peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) doğumu olan gecedir.

Her yıl mevlid kandilinin içinde olduğu hafta Mevlid-i Nebî haftası olarak belirlenmekte, o hafta içinde Hz. Peygamber ve İslam dini ile ilgili meseleler ele alınmakta, toplumun her kesimine en doğru bir şekilde anlatılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı her yıl Mevlid-i Nebî haftası için bir tema belirlemekte ve bu tema çerçevesinde de alt konular belirlenip o konular üzerinde konferanslar, seminerler verilmekte, kurumlar, huzur evleri, sevgi evleri ve ceza evlerine ziyaretler yapılmakta, yarışmalar düzenlenmekte ve birçok faaliyet yapılmaktadır. Gidilen her yer ve yapılan her programla insanımıza ve toplumumuza Âlemlerin sultanının hayatı, peygamberliği, İslam dini için üstlenmiş olduğu sorumluluğu ve yapmış olduğu mücadelesi en doğru bir şekilde anlatılmakta ve insanların aydınlanması hedeflenmektedir.

Bu çerçevede Diyanet İşleri Başkanlığımız Mevlid-i Nebî haftasının bu seneki temasını “Peygamberimiz, İman ve İstikamet” olarak belirledi.

Bu haftaki yazımız da bu temanın bir alt başlığı olan “İmanın Hayatımızdaki Yansımaları” hakkında olup siz değerli okuyucularımıza bu çerçevede bilgi ve görüşler sunulacaktır. Mevlid kandilinizi tekrardan kutlar, bütün İslam âlemine ve ülkemize hayırlar getirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ederim.

Allah Teâlâ insanların dünya ve âhirette kurtuluşa ermeleri için onlara kendi emir ve yasaklarını peygamberler aracılığıyla göndermiştir. Tabiki böyle yapmasında birçok hikmet vardır. İnsanlığı karanlıktan aydınlığa, bilgisizlikten bilmeye, batıldan hakka, kötüden doğruya, şerden hayıra, masiyetten itaate, haddi aşmaktan itidale ve belki de en önemlisi insanı çıkabileceği en üst seviyeye çıkarmayı hedeflemiştir.

Kur’an’ın “Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yaratmışızdır” (Tin, 95/4.) düsturuyla insanoğlu en şerefli mahlûkat olarak yaratılmıştır. Kendisine düşünebileceği bir akıl, görüp ibret alacağı bir basiret ve duyacağı bir yeti verilmiştir. Bu şekilde hayatının her tarafına iman penceresinden bakması istenmiştir.

İman, dil ile ikrar kalp ile tasdiktir. İman görüp bilmekten ziyade inanma işidir. İman, insanın kalbine, bedenine ve ruhuna işlediği zaman insan dünyanın en özgür varlığına dönüşmekte ve kendisine her bakımdan tamamlamaktadır. İman, insanın fıtratında olan bir yaratıcıya inanma içgüdüsünü ortaya çıkarmaktır. İman, insanın zihninde cevap bulamadığı soruların en net ve en doğru cevabıdır. İman, kişiyi rabbine ulaştıran yoldur. İman, bizden önceki kimselere ve peygamberler ile bağlantı kurup onları tanıma vesilesidir. İman, gök ile yerin irtibatıdır. İman, melekût âlemi ile dünya âlemi arasındaki irtibattır. İman, âhiret ile dünya arasında insanı cennete götüren köprüdür. İman bir hakikat ve nurdur.

İman, beden zindanından kurtulup ruhun atmosferinde gezebilmektir. İman, kendinden çıkıp hakka ulaşmaktır. İman, sadece ben değil biz olabilmektir. İman ırka, dile, renge bakmaksızın bir beden olabilmektir. İman maddiyattan uzaklaşıp maneviyata yönelmektir. İman, insanlığın ortak değerlerini her tarafa hâkim kılmaktır. İman, herkesten daha doğru sözlü olan ve herkesin yapıp ettiklerini, edeceklerini ayrıntısına kadar bilen Allah’a canı gönülden inanmaktır. İman, kendisine verdiği bu canı, onun yolunda seve seve feda etmektir.

İman, zamanla kalplerde yeşeren gün geçtikçe güçlenen ve insanın rabbi ile bağlantısını her zaman devam ettiren bir cevherdir. Ancak bakılmadığında, sulanmadığında, ibadetler ile güçlenmediğinde üzerine tozlar biriken ve insanın içinde sadece cismen var olup, doğruya götürme noktasındaki etkisi az olabilmektedir. İmanın hayatımızdaki yansımaları şu şekillerde olur:

1- İnanç Boyutundaki Yansımaları

İnsanoğlu doğumundan itibaren yüce bir yaratıcıya inanma fıtratı ile doğar. “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar, sonra anne babası onu Hristiyan, Yahudi ve Mecusi yapar” hadisinde de işaret edildiği gibi kişi içinde bir inanç olduğu halde dünyaya gelir. Daha sonra ailesi onu İslam’a göre yetiştirir taklidi iman ile onu büyüttüğünde bu inanç yavaş yavaş güçlenir. Belli bir zaman sonra bu kişi inancını taklit seviyesinden tahkik seviyesine çıkarırsa inandığı doğrulara daha sımsıkı bağlanır, başına gelen musibet ve savrulmalar karşısında yıkılmaz.

İmânî hakikatlere sımsıkı bağlanan, Allah ve Rasûlu’nun emir ve yasaklarına itirazsız bir şekilde inanan, tasdik eden ve boyun eğen kişi başına ne gelirse gelsin her hal ve durumda imancının ışığıyla doğru yolu bulur hemen savrulup paramparça olmaz.

Bu minvalde mü’min ve kâfiri tasvir eden Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Mümin, yeşil ekine benzer. Rüzgâr hangi taraftan eserse onu o tarafa yatırır (fakat yıkılmaz), rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mümin de böyledir; o, bela ve musibetler sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Kâfir ise sert ve dimdik selvi ağacına benzer ki Allah onu dilediği zaman (bir defada) söküp devirir.” buyurmuştur.

İman bir köktür, asıldır, gövdedir. Ne kadar sağlam olur ve bu şekilde kalırsa onu bir şey deviremez. Bazen bir takım musibet ve hadiseler insanı sağa sola yatırır bazen hafif zararlar verebilir. Ancak onu kökünden kazıyamaz. Münâfık ve Kâfirin imanı sağlam olmadığı için en ufak sarsıntıda yerle bir olur.

2. İbadet Boyutundaki Yansımaları

İman inanmak ve tasdik etmekle başlar, ibadetler ise onu güçlendirir. İbadet imanı beslemenin en önemli yollarından biridir. Rabbimiz bize beş vakit namazı farz kılmakla her zaman imanımızı beslemeye, güçlendirmeye çalışmaktadır. Çünkü insan her an bir zorluk, sıkıntı ile karşılaşabiliyor. Örneğin iş ile bir sıkıntı olduğunda ya da ailevi bir problem ve yahut da ekonomik ve psikolojik bir sıkıntıyla karşılaştığında insan bazen savrulabilir, karamsarlığa düşebilir. Hâlbuki insan, ibadetler vesilesiyle rabbi ile buluştuğunda onun her zaman ve her yerde yanında olduğunu, bir sıkıntısını giderme ya da bir isteğini yerinde getirme konusunda başvuracağı yegâne ve tek mercii olduğunun bilincinde olur.

İman bir tohum gibidir. Nasıl ki tohumun güçlenmesi için toprağa, suya ve güneşe ihtiyaç duyması gibi imanında kendini büyütecek, geliştirecek amele ve ibadete ihtiyaç duyar.

İnsan ibadetlerle rabbi olan Allah ile ilişkisini güçlendirdikçe ruhunda bir özgürlük hisseder ve ayağına dolanan prangalardan kurtularak daha sağlam bir kişiliğe bürünür. Nitekim iman güçlendikçe Rabbimizin “Gerçek şu ki o şeytanın, iman etmiş olanlar ve rablerine dayanıp güvenenler üzerinde bir hâkimiyeti olamaz.” (Nahl, 16/99) âyetinde buyurulduğu gibi şeytanın ve avenesinin bu kullar üzerinde bir hâkimiyeti olmamaktadır. Şeytanın yanında kişinin nefsi ve arzuları o kimseyi dürtüsü altına alamamaktadır.

3. Ahlaki Hayattaki Yansımaları

İman, kişiliği inşa etmedeki en önemli unsurdur. İslam dini insanın karakter, kişilik ve kimliğini belli esaslar üzerine bina etmektedir. Çünkü insan kendini iyi güzel şeyler ile yetiştirmezse, bu şekilde bir karakter oluşturmazsa otomatik olarak diğer kötü durumlar insanı istila eder.

Mü’min kendi gündemini, Allah ve Resul’ünün emir ve yasaklarına göre oluşturmazsa, insanlar ve başka ideolojilerin oluşturduğu suni gündeler kendini meşgul eder. Mü’min kendi esaslarını, önemli ve öncelikli olan durumların listesini belirlemezse başka şeyler ona neyin önemli neyin önemsiz olduğunu söyler ve onu yönlendirir.

İmanımız bizlere, insanlarla iyi geçinme, hoşgörülü olma, alaya almama, rencide etmeme, kadınlarla, eşlerle iyi geçinme, hüsnü zanda bulunup sui zandan kaçınma, adaletsizlik yapmama, kötü söz ve davranışlardan kaçınma vel hasılı kelam bütün bunları içine alacak kadar genel olan güzel ahlaklı olmayı tavsiye etmektedir.

Bir hadiste “Mü’minlerin iman konusunda en mükemmeli ahlakı en güzel olandır” buyuran Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu hakikatini, kişi kendine sertâç edinmelidir.

İman, inananlar için onları cennete götürecek bir yol sunar. Mesela Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlullah'a: “İnsanları Cennet'e en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu. Resûlullah: Allah'a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır" buyurdu. İnsanları Cehennem'e en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da: Ağız ve cinsel organdır" buyurdu.

İnsan aklını, kalbini, ruhunu ve şehvetini Allah ve resulünün koyduğu ölçülere göre yönlendirip, ona göre bir yol tutmazsa modernitenin, modanın ve dünyevileşmenin ağlarına takılır ve bu ağlardan kurtulması bazen çok uzun sürer hatta bazen de hiç kurtulamaz.

4. Sosyal Hayat Boyutundaki Yansımaları

İman bir bütündür ve her alana ait bir takım ilke ve esaslar getirir. İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşaması oldukça zordur. Bu nedenle iman, kişiye sosyal hayatta diğer insanlar ile ilgili hak ve sorumluluklarda güvenilir olmayı başkalarına saygı duymayı, renk, dil ve ırk üstünlüğünün olmadığını, üstünlüğün “Sizin en üstün olanınız Allah'tan en çok korkanınızdır” (Hucurât, 49/13.) buyruğu gereği Allah korkusunda olduğunu vurgulamaktadır. İnsanoğlu bütün âlemi yaratan Allah’ın varlığını kabul etmedikçe ırkçılık, asabiyet ve benzeri durumların kargaşasından kendisini kurtaramayacaktır. Modern çağda insanın bu denli ilerlemesi ve teknoloji konusunda çağ atlamasına rağmen ırkçılık ve türevlerinin sıkıntısı halen daha yaşanmaktadır.

İslam dininin getirmiş olduğu “Müminler ancak kardeştirler” (Hucurât, 49/10.) sözündeki din kardeşliği prensibi her türlü ideoloji, düşünce, soy, ırk ve rengin üstünde bir anlayış yerleştirmiştir. Çünkü kardeşin kardeşe üstünlüğü olmaz. Üstünlük ancak takva ile olur.

İmanın, birbirine tahammül etmeyi, sabır göstermeyi, insanlardan gelen kötülükleri affetmeyi, bir olup parçalanmamayı teşvik etmesi, kardeşinin canına, namusuna ve malına el uzatmayı yasaklaması, komşuluk haklarına riayet etmeyi telkin etmesi, adaletsizlikten ve haksızlıktan kaçınmayı, insanlara faydalı olmayı, kimsenin hakkına tecavüz etmemeyi özellikle vurgulaması, toplumsal hayatta insanların birbiriyle yaşama konusundaki olmazsa olmaz ilke ve esaslarıdır.

5. Ticari Hayattaki Yansımaları

Ticaret insanoğlunun var olduğu günden beri daima kullandığı bir araçtır. Çünkü insan geçimini sağlayacak birtakım şeylere ihtiyaç duyan bir varlıktır. İslam dini insanların arasında karşılıklı olan ve iki tarafında mağdur olmadığı bir ekonomi ve ticaret modeli sunmuştur. İslam, bu alanda da mü’minlere bazı hakikatler getirmiştir. Bunların başında iki tarafın zarara uğramaması, haksız kazancın engellenmesi, faiz ve türevlerinin yasaklanması, aldatma, hırsızlık yapma, rüşvet, hile, karaborsacılık, fahiş fiyat artışı, kalitesiz mal satma, içki kullanımı, aklı, nesli ve toplumu bozan her türlü uyuşturucu madde kullanımı ve satımını yasaklamıştır. Bunu yaparken de insanlara yukarıda sayılanların zararlı yönlerini açıklayarak bunlardan uzak durmalarını emretmiştir.

İman, hayatın her alanında doğru ve güvenilir olmayı karakter ve kişilik haline getirmeyi amaçlamıştır. Ticarette de doğru, sadık, güvenilir olmayı, zarara uğrayan ve zarara uğratan olmamayı hedeflemiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) “Sadık tüccar; peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.” buyurmuştur.

6. Evlilik hayatındaki Yansımaları

İnsanın hayatındaki en önemli iki unsur yaptığı iş ve kendisiyle evleneceği eşidir. İnsan sevdiği işi ve kendisi ile uyumlu olan eşini bulduğunda hayatında bir düzen ve istikrar olmaktadır.

Allah ve resulüne olan imanımız neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda bize ışık olmaktadır. Bilindiği gibi aile toplumumuzun en küçük birimidir. Ailelerin çoğalması ile toplum, toplumların büyümesiyle de devlet oluşmaktadır. İman insanın hem maddi olarak hem de manevi olarak sekinet ve huzur bulmasını istemektedir. İnsanoğlu yalnızlıktan korkmaktadır. Allah’ın “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rûm, 30/21) buyurması da bunu ifade etmektedir.

Peygamberimizde "Ey gençler, sizden evlenmeye gücü yeten kimse hemen evlensin; zira evlilik gözü haramdan en iyi koruyan ve tenasül uzvunun en sağlam kalesidir. Evlenmeye imkânı olmayan ise oruç tutsun; zira oruç şehveti kırmaktadır..." buyurarak, insanın şehvetini helal yoldan tatmin etmesinin ancak evlenme ile olduğunu söylemektedir. Aksi halde insan gayri meşru ilişkiler ile nefsini tatmin yoluna gidecek ve hem kendini hem de toplumu olumsuz bir şekilde etkileyecektir.

Başka bir hadiste ise Hz. Peygamber (s.a.v.) “Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim." buyurmuştur. Evlilik Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sünneti olup hem maddi olarak hem de psikolojik olarak durumu uygun olanların evlenmesi kendisinin ve toplumun yararınadır.

Evlilik iki kişinin dünyada başlayan yolculuklarının âhirete ve oradan da sonsuzluğa uzanan bir serüvenidir. Bu yolculukta tabiki eşlerin yarı yolda bırakma, bazı durumlar sebebiyle ayrılmaları söz konusu olsa da asıl amaçlanan bu yolu sonuna kadar götürebilmektir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) “Kadın dört sebepten biri için alınır: Malı, soyu, güzelliği ve dindarlığı. Sen (diğerlerini geç), dindar olanı seç. (Aksi halde) sıkıntıya düşersin.” buyurması da bu amaca yöneliktir. Aynı şekilde evlilikteki bu amacın ortaya konulmasına rağmen şu an evliliklerdeki amaç ve hedefler gün geçtikçe değişmektedir. Evliliğin amacı insanın maddi ve manevi olarak sekinet bulması, huzura ermesi, dünyanın zorluklarını beraberce aşması ve tertemiz nesiller yetiştirmesidir.

HİSSEMİZE DÜŞENLER

  • Her insan İslam fıtratı üzere doğar.
  • İman yaratıcı ile olan irtibatın her daim devam etmesidir.
  • İman bir bütündür ve her alana ait bir takım ilke ve esaslar getirmiştir.
  • İslam dini ırkçılığı yasaklamış ve bütün Müslümanların kardeş olduğunu kıyamete kadar tüm dünyaya ilan etmiştir.
  • Üstünlük soy, sop ve nesep ile değil takva yani Allah korkusuyladır.

GÜNÜN AYETİ:

“Ey peygamber! Seni tanık, müjdeci, uyarıcı, izniyle Allah’a çağırıcı ve etrafını aydınlatan bir ışık olarak gönderdik. Kendileri için Allah’ın büyük bir lütfunun bulunduğunu müminlere müjdele! İnkârcılara ve ikiyüzlülere kulak asma, onların sana verdikleri eziyete aldırma. Allah’a dayan ve güven, güvenmek için Allah yeter.” (Ahzâb, 33/45-46-47-48)

GÜNÜN HADİSİ:

“Enes b. Mâlik şöyle dedi: Resûlullah, “Ne mutlu, beni görüp de iman edenlere!” sözünü bir kere söyledi. “Ne mutlu, beni görmeden iman edenlere!” ifadesini ise yedi defa tekrarladı.” (Ahmed b. Hanbel, 3/155)

GÜNÜN DUASI:

“Allah’ım! Ben Sen’den, kulun ve Peygamberinin istediği hayrı istiyorum. Kulun ve Peygamberinin sığındığı şerden de Sana sığınıyorum.”

BİR SORU & BİR CEVAP

SORU : Her Topluluğa Peygamber Gönderilmiş Midir Ve Peygamberlerin Sayısı Kaçtır?

CEVAP: Kur’ân-ı Kerîm, ilk peygamber Hz. Âdem’den (a.s.) son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar pek çok peygamberin gelip geçtiğini ve her kavme Allah’ın peygamber gönderdiğini bize haber vermektedir (Yûnus, 10/47; en-Nahl, 16/63; Fâtır, 35/24). Bu bağlamda “Ey Muhammed! Andolsun, senden önceki topluluklara da peygamber gönderdik” (el-Hicr, 15/10) ve “Andolsun biz, her ümmete, ‘Allah’a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye peygamber gönderdik…” (en-Nahl, 16/36) buyrulmaktadır. Bu âyetler tarihî süreç içerisinde Yüce Allah’ın (c.c.) genel anlamda insanoğlunu peygambersiz bırakmadığını gösterir.

Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edici değiliz” (el-İsrâ, 17/15) ve “Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var” (el-Mü’min, 40/78) âyetleri de açık bir şekilde gönderilen peygamberlerin sayısının Kur’ân’da zikredilen 25 peygamberle sınırlı olmadığını göstermektedir. Bununla birlikte peygamberlerin sayısıyla ilgili kesin bir bilgi yoktur.

KAYNAK: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları

Hazırlayan: AHMET KOÇAK İL VAİZİ

Bu yazı toplam 1890 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cumadan Gönüllere Arşivi
SON YAZILAR