TÜRKİYE’DE YAŞAYAN HER MÜSLÜMAN ’PARALEL’DİR
İslam dini bir ideoloji değildir. İdeolojilerin niteliğini taşımaz. O bir hayat dinidir. Hayatın her alanını kapsar. İslam'ın hukuk ve devlet düzeni vardır. Buna şeriat denir. Bir ülkeye İslam ülkesi denebilmesi için şeriat hükümlerinin yürürlükte olması gerekir. İslam devleti herhangi bir coğrafyayla, herhangi bir kavimle, herhangi bir kültürle mukayyet değildir. Müslüman için yeryüzünde insanların yaşadığı bütün topraklar İslam devleti olmaya adaydır. Bu bakımdan İslam Devleti dinamik bir görüntü arzeder. İslam Devleti için dış ilişkilerin temeli darül harb ve darül islam'dır. Darül Harb müslümanların gözünde İslam diyarı olmaya adaydır. Darül Harbin,darül İslam olmasını sağlayan dinamik cihattır. Müslümanlar hayatını cihat yapma şuuruyla yaşarlar.
İslam bir ideoloji değildir demiştik. İdeolojiler spekülasyonlara açık zihin fantezileridir. İslam ise asla bu şekilde tezahür etmez. Müslüman için İslam'ın hayatta ki yerini bulması zaruridir. Ana kaideler açık ve nettir. Onun dışında kalan alanlar ise müslümanlara içtihat yapılması için bırakılmıştır. Müslümanın hayatından Kur'an'dan sonra en önemli dayanak noktası sünnettir. Peygamber Efendimiz (sav)'in bize bıraktığı iki değerli kaynaktan birisidir. Sünnet Peygamberimizin sözleri ve davranışlarıdır. İslam'ın yeniden yaşanılabilir hale gelmesi ancak davranışlarımızın sünnete uygunluğuyla mümkündür.
İslam devleti'nde müslümanlar ile gayri müslimler eşit olmazlar. Hepimiz aynı gemideyiz martavalları okunmaz. Müslümanlar ve gayri müslimler aynı gemide olsa bile dümen rota daima müslümanların elindedir. İslam Devletinde gayri müslim biri devletin başı olamaz. Olması teklif dahi edilemez. İslam devletinde ateizm derneği kurulamaz. Küfür açıkça şubeleşemez. Gazeteler de yalan haber yapılamaz. İslam'a mugayyir düşünceler allanıp pullanıp teşhir edilemez.
İslam devleti'nde mükemmel bir motivasyon bulunur. Halk liderine her yönden biat etmiştir. Kur'an ve sünnetten sapmadıkça lidere isyan edilmez. Lider de Kur'an ve sünnet temelinde halka hizmet etmekle, nizamı korumakla ve şeriatı yürürlükte tutmakla mükelleftir. İslam devletinde halk refahı, parayı, dünya nimetlerini ön plana almaz. Liderler büyük avm'ler yaptırmakla, ekonomiyi geliştirmekle, yol yapmakla övünmez. Lider ve halk için bunlar tamamiyle bir vasıta niteliğindedir. Asıl önemli nokta bunların belli bir amaca yani Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanmaya hizmet etmesidir. Bu noktada cihat bütün bu vasıtaları toplayıcı ve senkronize bir biçimde asıl amaca yönlendirici bir mahiyettedir.
Tüm bu yazılanlar kitaplar dolusu yazılabilir. Bu haliyle diyebiliriz ki İslam sadece şahsi manevi bir bilinç değil aynı zamanda bir toplum düzenidir. Müslümanlar için devlet bir mutlak değil ancak bir kolaylaştırıcı unsur olarak bulunur. İslam'da devletin ortaya çıkması "de facto" bir izlenim sergiler. Amaç devlet kurmak değil amaç İslam'ın insanlar da hayat bulmasını sağlamaktır. Bu zaviyeden şeriatın yani Allah'ın hükümlerinin hayat bulması için devlete mutlak manada gerek yoktur. Müslümanlar devlet olmadan da şeriatı yaşayabilirler. Kendi evlerinde, kendi akrabaları ile, kendi hemşehrileri ile kendi dostları ile münasebette şeriatı yaşatabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.