YARATILIŞ VE EDEP
İnsan yaratılış itibariyle saf ve temiz bir varlıktır. Bu varlık haline fıtrat denir. Bu saflık asli halidir. Allah Teala’nın ilk yarattığı şekildir. Hem bedenen hem de ruhen temiz ve saf yapı. İnsanın birinci görevi olan Allah’a kulluk ile doğrudan bağlantılı, Allah inancının her türlü şüpheden uzak saflığına uygun bir yaratılış. Zaten bu, aynı zamanda Allah’ı kabule hazır olma, onu kabule uygun bir tabiat manasına gelir. Hayatı boyunca insanda var olan ve asla değişmesi mümkün olmayan özdür bu. Bu yapı ile insan Allah’a imana, iyilik ve güzellikleri işlemeye meyillidir. Dolayısıyla insan yaratılış olarak kötü değildir.
İnsanı kötülüğe sevk eden tesirler dışarıda ya da iç dünyasındadır. Bu da Şeytan ve İçimizde var olan ve nefs-i emmare olarak Kur’an-ı Kerîm tarafından isimlendirilen kötü duygular, içten gelen kötü yönelişlerdir. Bahsettiğimiz iyiye yöneliş meylinin önünde bir engel olarak görebileceğimiz bu kötü unsurlar, Allah inancı, ibadetler, dini yaşayıştaki samimiyetimiz, dinimizin bize yüklediği ahlaki görevleri tavizsiz uygulamalarımızla tesirsiz hale getirilir. Yaratılışta var olan iyi tabiat, dini tavsiyeleri yerine getirme azmi ile kazanacağımız melekelerle kuvvetlendirilmelidir. Yani kötü duygulara karşı iç dünyamızda bir kuvvet oluşturmamız gerekir. Bunun için de müslüman olarak üzerimize düşen kulluk görevlerimizi yerine getirmemiz gerekir.
Allah Teala Peygamberleri, insanı asli yapısında var olan iyiye ve güzele yönlendirmek için göndermiştir. Bu manada Peygamberimiz dünya mutluluğumuzu kazanabilmemiz için öğretmendir. O bu maksatla görevlendirilmiştir. “O halde sen hanîf olarak bütün varlığınla dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmışsa ona yönel. Allah’ın yaratışında değişme olmaz. İşte doğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum,30). Bu ayette peygamber efendimiz yaratılışımızdaki saflıkla ilahi uygunluğu olan inanca ve yaşantıya yönlendirilmektedir. Bize öğreticiliği de bu yöndedir. Yani içimizdeki ve dışımızdaki bizi kötülüklere sevk edici unsurları yok edip Allah’a yönlendirmek görevi ile gelmiştir. Bunu “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurarak açıklamıştır.
Dinimizde, kötülüklerden uzak yaşamak, iyiyi ve güzeli yapmak, inanca, törelere ve adetlere uygun yaşamak edep olarak isimlendirilir. Bizi günaha sevk edici içimizdeki bütün kötü duyguları silerek iyi bir Müslüman olarak yaşamak duygusu İman kaynaklıdır. Bunun neticesi “Edep”tir. Türkçemizde edep; hayâ ve güzel ahlak olarak da anlaşılır. Diğer bir ifade ile utanmak, ar, saygı gibi, kavramlar iman ile birlikte düşünüldüğünde, yaratılışta insanda var olan iyilik ve güzelliklere meyili de tabiî olarak akla gelir. İnsanın yaratılışındaki saflık ile İslam imanındaki saflığın ilahi uygunluğu insan erdemini ortaya koymaktadır. İnsan erdeminin en bariz göstergesi edeptir. Bu sebeple, büyüğüne saygı göstermeyen, toplum örf ve adetlerine yabancı davranan, toplumun temel değerlerine saygı göstermeyen kişiler yadırganır. Yaşantı tarzı olarak gelenek ve göreneklerimizle ters düşmek edep dışıdır. Bizi biz yapan özelliklere sahip olmak, onları benimseyip uymak bir edep gereğidir. Edepli olmak güzel ahlaklı olmak, diğer bir ifade ile Peygamber Efendimiz (SAV)’e layık bir mü’min olmak demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.