AİLE YAPIMIZ
Allah Teâlâ Hz. Âdem’i topraktan yaratmış, ondan eşini ve ikisinden insan neslini çoğaltmıştır. “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan rabbinize itaatsizlikten sakının. Adını anarak birbirinizden dilek ve istekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa, 1). Bu ayet, insan neslinin Hz. Âdem ve eşinden türediğini açıklamaktadır. Bu demektir ki yeryüzünde ilk aile Hz. Âdem ve eşi Havva’dan oluşan ailedir.
Hz. Âdem topraktan, Eşi (Havva) de Âdem’den yaratılmıştır. Ancak eşinin Âdem’den yaratılmasının ne şekilde olduğu konusu üzerinde düşündüğümüzde, onun bir parçası mı, yoksa onun özünden mi yaratıldığını akla getirmektedir. Bazı hadislerin değerlendirilmesinden kaynaklanan Âdem’in eşinin onun kaburga kemiğinden yaratıldığı şeklindeki yorumundan öte, eşinin özden, nefisten yaratıldığı sonucuna varmak akla daha yakındır. Hadislerde geçen, eşinin kaburga kemiğinden yaratıldığı ifadesi bir benzetmedir ve onun da tıpkı Âdem gibi özden, yani nefisten yaratıldığını anlamaya sevk etmektedir. İnsan fıtratının değişmeyeceği anlayışını anlatmak kabilindendir. Çünkü kaburgayı doğrultmanın imkânsızlığı anlatılırken; bu nasıl mümkün olmazsa kadın fıtratının ve eğilimlerinin değişmesinin de mümkün olmayacağı sonucuna varılmalıdır. (Kur’an Yolu, c.2, sh.11.) Allah Teâlâ insan neslinin üremesi için kural koymuştur. O da bir aile ortamının kurulmasıdır. Sağlıklı insan nesli meşru aile ortamında gelişir. Aile sıcaklığından mahrum çocuklar sağlam toplumlar oluşturmaktan uzaktırlar. Bu sebeple, sağlam toplum yapısı için dinimiz evliliği teşvik etmiştir. Evliliğin gerçekleşmesi için nikâhı şart koşmuştur. Nikâhla gerçekleşen evliliklerle ancak aile kurulabileceğini bildirmiştir. Toplumların; dinine, vatanına, milletine ve insanlığa faydalı nesiller yetiştirebilmeleri için aile vasatının oluşturulması gereğine işaret etmiştir. Bu sebeple Allah’tan hayırlı eş ve evlat dileğinde bulunmayı tavsiye ve teşvik etmiştir: “Onlar, “Ey rabbimiz, derler, bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi sana saygı ve itaatte kararlı olanlara öncü yap!” (Furkan, 74). Eşlerin ve çocukların mutluluk kaynağı olduğu, aile ve toplum huzurunun, edepli ve iyi ahlaklı eş ve çocuklarla mümkün olacağı anlatılmakta, eş seçerken Allah’a bu yönde dua edilmesi tavsiye edilirken, Allah’a itaatte aile mutluluğunun önemli bir etkisinin olduğuna işaret edilmektedir. Aynı zamanda aile mutluluğunun Allah’a itaatte aranması gereğine de vurgu yapılmaktadır. Aile toplumun en küçük parçasıdır ve toplum ailelerden meydana gelir. Yani toplum huzur ve mutluluğu aile huzuruna bağlıdır. Bu sebeple aile fertlerinin edep ve ahlakı çok önemlidir. Zaten ailenin oluşmasından maksat neslin devamıdır. İnsan, soyunun üremesini fıtraten arzu eder. Yine her fert salih bir neslinin olmasını ister: “Sizi bir tek candan yaratan, kendisiyle mutlu olsun diye ondan da eşini yaratan O’dur. Erkek eşine yaklaşınca kadın hafif bir yük yüklenir, onu bir süre taşır; hamileliği ağırlaşınca rableri olan Allah’a şu sözlerle yakarırlar: “Andolsun, bize kusursuz bir çocuk verirsen kesinlikle şükredenlerden olacağız!” (A’raf, 189). Müslüman toplumların, Allah’a itaatli, ahlaklı, salih evlat sahibi olma yönünde yaşantı tarzına sahip olması zarureti vardır. Sürekli Allah’tan bunu dilemelidir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin dahi hep bu yönde dua ettikleri, Allah’tan salih evlat istedikleri anlatılmaktadır (Ayetler için bakınız: Bakara,128; İbrahim, 35-38; Meryem,2-15). Toplum hayatımızda yaşanan hadiseler ile ticari ve insani ilişkilerimiz, aile fertlerimizin ahlaki seviyelerini ölçebilmemiz bakımından önemlidir. Buradan, ailenin öğreticileri anne ve babalar olarak, evlatlarımız üzerindeki sorumluluklarımızı ne derece yerine getirebildiğimizi sorgulayabiliriz. Yaşanan acıklı aile hikâyelerini, fertlerin aile içinde dahi nasıl acımasızlaştıklarını, şefkat elçisi annesini, merhamet timsali babasını dahi katledecek kadar canileştiklerini dinledikçe günümüz aile yapımızı sorgulamamızın aciliyet arz ettiğini anlıyoruz.
Ticari hayatımızdaki sahtelikler, alış-verişteki aldatmalar, sınırsız ihtiraslar, bencillikler, diğergamsızlıklar, helal ve haram konusundaki hiçe saymalar ticari ahlakımızın nerelerde olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Geleneğimizdeki, bizi biz yapan, millet olarak yapı taşlarımız olan ahlaki değerlerimizi anarken, aile yapımızın andığımız güzellikleri yeniden yaşatacak fertleri yetiştirecek erdeme ulaşabilmesi arzumuzdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.