EDEBİ EDEPSİZLERDEN ÖĞRENMEK!
Çocukluğumun kahramanı olan dedem -ki hala öyledir; Allah hayırlı, bereketli ömür versin-“Oğlum kötü insandan iyi ahlak edinmek gerekir” derdi. Dedemi şu günlerde daha iyi anlıyorum. Çünkü öyle bir döneme geldik ve öyle bir toplumda yaşıyoruz ki; adeta ahlak, edep ve hayâ kavramları hiçbir şey ifade etmez hale geldi. Geçenlerde Edebalı Türbesinin olduğu mekânda sohbet ediyoruz. Yan masada dört beş kadar genç arkadaş var. İstemiyoruz ama sohbet mevzularını duyuyoruz. Daha doğrusu sadece biz değil orada bulunan herkes ses ve görüntü dâhil her şeyi müşahede ediyor. Çünkü sesin de görüntünün de ayarı yok.
Bu gençlerden erkek olanlar, yanlarında kız arkadaşları olduğu halde laubali hareketler ve edep dışı sözler sarf ederek karşı cinslerinden puan devşirme yarışına girmişler gibi bir görüntü arz ediyorlar. Bunu izleyenleri şoke eden bir diğer olaysa; kızların da erkek arkadaşlarını aratmamaları ve hatta onları bile aşarak edepsizlik liginde kupa kaldırmak için emin adımlar atmalarıdır. Tüm bunlar olurken, sessizce, şairlerin “Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; Git önce edep, hayâ öğren!” veya “Gezdim Halep ile Şam’ı, eyledim ilmi talep, meğer ilim bir hiç imiş, illâ edep illâ edep” ya da “İlim meclisine girdim, kıldım talep, İlim tâ gerilerde kaldı, illâ edep illâ edep” dizelerinin zihnime hücum edip söz olarak cisimleşmesine mani olamıyorum.
Sadece gençler mi? Hayır o gençleri yetiştiren büyüklerde de hâlihazırda normalleşmiş ama esasında anormal ahlaki zafiyetleri her an görmek mümkün; sokakta, pazarda sosyal yaşamın her bir kompartımanında. Mesela caddede yürüyorsunuz. Yanınızdan konuşarak (pardon bağırarak) ilerleyen insanların ağzından her an bir küfür duyabilirsiniz. Bu kişilerin, etraflarında bir insanın, çocuğun ya da bir bayanın olup olmaması umurlarında bile değildir. Bu arada gördükleri bir bayana insaniyet dışı nazarlarını sevk etmeleri ya da münasebetsiz bir laf fırlatmaları adetlerinden olmuştur.
Sabrın sınırlarını zorlayan edepsizlere tahammülün de bir edep olduğunu takdir etmekle birlikte toplumu her geçen gün daha da kuşatan ahlaksızlık urunun, cemiyet bünyesini tamamen sarıp kemirmeden ve engellenemez hastalıklara neden olmadan ameliyatla alınması gerekmektedir. Öte yandan damarları tıkanan toplumun acilen ahlaki anjiyoya ihtiyacı vardır. Ahlaksızlık üzerine bina edilen cemiyet binası ve bünyesinin çökmesi mukadder olduğuna göre bu yozlaşma bir an önce durdurulmalıdır. Bunun tek yolu nesilleri ahlaklı kılmaktır. Peki, bu nasıl olacak? Hukuk kurallarıyla mı? Yasalarla mı? Polis ve asker marifetiyle mi? Eğer kurallar ahlakı temin edecek olsaydı bu manzara zaten ortaya çıkmazdı. Zira ahlaksıza kanunlar ne yapabilir ki! Ve ne yaptı ki! Bu aziz millettin istikbali defalarca tehlikeye atılmadı mı? Bu devletin ve milletin fakir insanının, öksüzünün, yetiminin paraları ahlaksızlar tarafından defalarca gasp edilmedi mi? İki-üç yaşındaki çocuklara tecavüz edilmedi mi? Bunları yapanların insanlıktan ve ahlaktan hisseleri olsaydı bunlar olur muydu?
Ne kanun, ne polis. Bunun yolu medeniyetimizin ahlakı olan; edep, hayâ ve utanma duygularının insanımızın ruhuna, kalbine, vicdanına nakşetmekle mümkündür. Bu olmadan “biz” olmayız. Bu olmadan insan olmayız. Çünkü “Eğer âdemoğlunun edebi (ahlakı) yoksa âdem değildir. İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.