HASRET
Ahmet Davutoğlu'nun gözyaşları… Bizi çok derinden etkiledi. Aslında bizler bir anlamda bu gözyaşlarını görmeyi özledik. Nasıl ki bir savaşta kumandan askerlerin önünde çarpışmaya girdiği vakit o ordunun askerleri şevkle savaşırsa bizlerde bir anlamda bu durumda olduk. Çünkü ağlayan dışişleri bakanı samimiyetle ağlıyor bu hissediliyor. Evet, bu toplum millet olma yolunda ciddi adımlar atıyor. Bütün millet bir kişide bütünleşip tek bir insan oluyor. İdarecilerimiz bu konuya samimiyetle bakıyor ve bu bizi heyecanlandırıyor. Ardından Sayın Başbakan'ın açıklamaları bizim millet olma bilincimizi bir kez daha perçinledi. Başbakanımıza çok teşekkür ediyorum. Belki birileri çıkıp Başbakan'ın açıklamalarını yani "Öleceksek adam gibi öleceğiz" sözlerini samimiyetsiz siyasi bir açıklama olarak bakabilir. Ama her ne olursa olsun şahsım adıma çok mutlu oldum. İster kandırsınlar bizi, sözlerinin gereğini yapmasınlar yine de ben mutluyum gururluyum. Bunları kürsüden çıkıp dobra dobra söylemesi o bile yeter kafirlerin, korkakların ruhuna korku salması için.
Millet olma bilincini 100 yıl sonra yeniden kazanmaya başladık. Bu yine dış etkiler ile oldu ama bizi tek bir yumruk olma bilincini kazanacağız inşallah bu görünüyor. Cenab-ı Allah inşallah bunu bize nasip edecek. Gençler sokaklarda basın açıklamaları yapıyor. Bunlar da çok güzel gelişmeler. En azından soruna sahip çıktığımızı tüm dünyaya gösteriyoruz.
Bilge kral Aliya Izzetbegoviç geldi aklıma. Bir vidyosunu izlemiştim. Bilge kral şöyle bir ordusunu selamlıyor. Ordusuna hâkim tam bir kumandan edasıyla, vakarlı bir duruş ile. Sonra geçiyor ordusunun önüne ardından orduya selam veriyor. "Es Selamı Aleyküm" askerler bir ağızdan gür bir sesle "Ve Aleyküm Es Selam" diyor. Sonra Bilge Kral'ın arkasındaki genç bir subay gür bir ses ile ve kahraman edasıyla sesinin son gücünü kullanarak sesleniyor orduya "Tekbir" askerler hep bir ağızdan zaferden emin bir şekilde karşılık veriyor "Allahu Ekber" diye. Tabi bu tablo karşısında derin düşüncelere dalıyorsunuz. Bir iç çekiyorsunuz. İçinizde bir düşünce beliriveriyor. Önce şüpheyle başlayıp sonra yerini imana bırakan. Diyorsunuz ki "böyle bir kumandan ve böyle bir ordu karşısında kim durabilir" bu ordunun zaferden başka bir sonucu olabilir mi? Böyle bir ordu karşısında F-16'lar korkar uçamaz, bombalar patlayamaz, kurşun gidemez çünkü korkar imanın küfre karşı oluşturduğu çelikten bir bedeni hedef alamaz. Böyle bir ordunun haberi kilometrelerce uzaklıktaki küfür ordusunun ödünü patlatır. Bir fısıltıdır korku salar imansız yüreklere.
Bu düşünceler bir özlem biriktirdi bende. Ordumuz tekbirler eşliğinde en önde kumandan milletin lideri Tekbirler eşliğinde küfür ordularına korku salıyorlar. Ama tarihimizi öğrendim, ecdadımızı biliyorum. Evet, böyle bir orduya hatta daha kuvvetli ordulara sahiptik. Bu ordular ile yürüdük Avrupa'nın içlerine kadar. Rabbimden niyazım böyle bir orduyla ideallerimizi paylaşırız. İşte tam da bu noktada Sayın Ahmet Davutoğlu'nun ve Sayın Başbakan'ın yaptığı açıklamalar ve gözyaşları bana bunları anımsattı belki de. Korkusuz sadece ve sadece Hakk'a tevekkül etmiş bir lider ve ardında batıla karşı lider de tek bir güç halinde tek bir insan, dev olmuş bir millet.
Batılın zirvesi hakkın doğuş müjdesidir. Bu söz kendini bir kez daha tarih sahnesinde teyit ettiriyor. Zaten batıl bu yüzden daim kaybetmeye mahkûmdur. Mevsim kıştan bahara dönüyor Müslümanlar için diriliş her yerde kendini hissettiriyor. Bekleyin yazlara az kaldı. Selametle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.