Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

İSLAM VE YILBAŞI KUTLAMALARI

İSLAM VE YILBAŞI KUTLAMALARI

İnsan iyiye de, yanlışa da yönelik yaratılan bir varlıktır. Hayır işleyebileceği, iyi eylemlerde bulunabileceği gibi hata ve yanlışlıklar da yapabilir. Önemli olan insanın organizeli bir biçimde hata ve yanlışlıklarda ısrar etmemesi, hata ve yanlışların işlenmesinde öncülük etmek ve kötü örnek olmaktan kaçınmasıdır. Allah, insanın zaman ve olaylar karşısındaki psikolojik durumunu bir ayette şöyle açıklamaktadır: “Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryad eder. Ona imkan verildiğinde ise pinti kesilir.”(Meâric Suresi, 19-21) Bu ayette zikredilen özelliği sebebiyle insan, acı, üzüntü, geçimsizlik ve hastalık gibi problemlerle yüz yüze geldiğinde çıkış yolu için Allah’a yalvarmakta, zamanın, ibadetin, itaatin, sağlık ve huzurun değerini dilinden düşürmemekte, rahata kavuştuğunda ise yaşadıklarını tamamen unutup, zevk ve eğlenceye dalarak geçmişin sorgulamasını hatırına bile getirmemektedir. Bütün dikkat, düşünce ve heyecanını hep gelecek üzerine yoğunlaştırmaktadır. Dikkatlerimizi gelecek üzerine yoğunlaştırırken geçmişteki olumlu ve olumsuz davranışların değerlendirilmesi yapılmamaktadır.

Geçmişin sorgulaması yapılmaksızın geleceğin planlanması mümkün değildir. İnsan ve toplum hayatı açısından sorgulama ve planlama için bir yıllık zaman önemli bir süredir. Bu süre içinde fert, aile, toplum, millet ve insanlık için yapılanlar nelerdir? İnsanlığın hizmetine yönelik olarak bilgi ve kültür alanında hangi katkılar yapılmıştır? Emredilen ve yapılması gereken ibadet, itaat ve örnek insanın sergilemesi gerekli olan iyiliklere zaman ayrıldı mı? Geçmiş bir yıllık süre içerisinde hayata geçirilenler veya yapılmayanlarla ilgili gerçek manada samimi bir değerlendirme (otokritik) yapıldı mı? Bütün bu sorular cevaplandırılmaksızın ve geçmişin muhasebesi yapılmaksızın gelecek ile ilgili yapılacak planlamalar sağlam bir hareket tarzı ortaya çıkarmaz.İnsan hayatında yıl, ay, hafta, gün, gece, saat, dakika, hatta saniye bile önemli bir yer işgal etmektedir. Bir yıl ise, insan ve millet hayatında önemli bir zaman dilimidir. Huzur içinde geçirilmiş bir yıl bilinmeli ki bize Allah’ın bir lütfudur.

Bu sebeplerle geçirilen bir yıla veda ederken, yeni bir yıla girmenin sevinç ve heyecanını yaşamak makul ölçüler içinde reddedilemez bir olgudur. İki yılı birbirine bağlayan bu zaman köprüsünde, aşırılığa kaçarak ve bütün dinî kurallar ihlal edilerek, cinnet geçirmişçesine yapılan yanlışlar, hatalar, lüks harcamalarla dolu kutlamalar hoş görülmemelidir. Normal hallerde din, örf, adet ve kanun gereğince, zararlarından ötürü yasaklanan bazı davranış ve eğlenceler yılbaşı ismi kullanılarak meşru hale getirilmemelidir. İslami geleneklere uygun olmayan yılbaşı kutlamalarının etkisinde kalınarak, lüks ve çılgınca bir eğlence ile aşırı israfta bulunulması doğru bir davranış olarak öne çıkarılmamalıdır. Bu gecenin de diğer geceler gibi normal bir zaman olduğu hatırdan çıkarılmayarak, diğer zamanlarda hoş karşılanmayan, dinen ve örfen yasak kabul edilen gayri ahlaki davranışlar, tüketim çılgınlığı, sürece tahsis edilerek meşru sayılmamalıdır. Yılbaşı geçmiş ve geleceğin hesabının yapıldığı bir gece olmalıdır. İlk olarak Almanya’da 1605 yılında ortaya çıkan, daha sonra bütün Hıristiyanlık alemine sirayet eden bizim dini ve milli kültürümüze aykırı “Noel Baba” efsanesine bağlı törenler dolayısıyle çam ağaçları kesilip cadde, balkon ve evler süslendirilip ışıklandırılmamalıdır. Bu efsaneye yüklenen güç, iyiliksever ve hoşgörülü tavır ile çocukların, hatta yetişkinlerin dikkatleri ve inançları boş bir zemine çekilmemelidir. Bütün dinlerin korumayı esas aldığı dinin, aklın, malın, canın ve neslin korunmasına zarar verecek davranışlardan kaçınılmalıdır. Yılbaşı geçmiş ve geleceğin hesabının yapıldığı bir gece olmalıdır.

İnsanın hayatını anlamlı kılan, ona değer katan temel özellik, vazife ve sorumluluk taşıyan varlık oluşudur. Vazifelerinin idrakinde olmayan, sorumsuz bir hayat yaşayan insanlar ise gerçek anlamda insani özelliklerini yitirmiş olurlar. Sevgili peygamberimiz (s.a.s.); “Ölümden önce hayatın, hastalığından önce sağlığın, meşguliyetinden önce boş

vaktin, ihtiyarlığından önce gençliğin, fakirliğinden önce zenginliğin kıymetini bir ganimet olarak biliniz.” buyurarak hem zamanın değerine dikkat çekmiş, hem de fırsatları iyi kullanmanın daima muhakeme ve sorgulama yapmanın gereğini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak diyebiliz ki; gün, hafta, ay ve yıl izâfidir. Zaman ise şelaleden akıp giden su gibidir. Onu durdurmak ya da geri çevirmek mümkün değildir. “Zararın neresinden dönülürse kârdır.” atasözünde denildiği gibi zamanı lehimize kullanmamız gereklidir. Gelecek günlerimiz ve yıllarımızın hep kazançlı olması için geçirdiğimiz zamanı iyi sorgulayalım, geleceğimizi iyi planlayalım, yapacağımız kutlamaları da meşru ve dini ölçüler içinde yapalım. Hz. Ömer (r.a)’ın şu sözünü de hep hatırımızda tutalım; “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin ve tartılmadan önce amellerinizi tartın.”

Bu yazı toplam 7307 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ Arşivi
SON YAZILAR