Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR

KURTULUŞ SAVAŞININ MALİ KAYNAKALRI VE YÖNETİMİ-2

KURTULUŞ SAVAŞININ MALİ KAYNAKALRI VE YÖNETİMİ-2

Değerli okuyucularım son yazımızda Kurtuluş Savaşı’nın mali kaynakları ve bunların yönetimi konusuna giriş yapmış, basit sayısal kıyaslamalarda bulunmuştuk. Orada da belirttiğimiz gibi ordu kurmak, teçhiz etmek, beslemek ve savaşmak büyük mali kaynaklar gerektirir. Onlarca yıl savaşmış, girdiği savaşların birçoğunu zafer kazanmadan kaybetmiş (Birinci Balkan Savaşı bu konuda en ince detayına kadar askeri, siyasi, uluslararası özellikleri ile incelenmeli), topraklarının çoğunu yitirmiş bir millet için var olma veya yok olma safhasına gelinmişti. Kaybedilen sadece topraklar değil, oradaki insan ve mali kaynaklardı. Gözden kaçan bir diğer husus da oralara yapılan yatırımların elden çıkıp borçlarının yüklenilmesi konusudur. Sonuçta Anadolu özgürlük mücadelesinin başlangıcında elde avuçta bir şey yoktu.

Düzenli ordunun teçhizi için ihtiyaç duyulan mali kaynaklar maalesef yok denecek düzeydeydi. Düşünülen çarelerden birisi halka başvurmaktı. Bu kapsamda mecliste gergin toplantılar oldu. Savaşın ilerleyen safhalarında ordunun, alınan stratejik karar ile Sakarya doğusuna çekilmesi mecliste hararetli tartışmalara konu oldu. Bu esnada Maliye Bakanı Hasan Bey bütçe açığının had safhada olduğunu, tedbir alınsa, kaynak bulunsa bile bunun ilk yansımasının 4 ay sonra olacağını açıklamıştı. Çare olarak halka başvurmaktan, Tekalif-i Harbiye uygulamasından başka yol kalmamıştı.

Ne yeni vergi toplamaya çalışmak ne de dış kaynak arayışına girmek (Osmanlı Devleti’nin dış borcu o günlerde 303,7 milyon liraya ulaşmıştı) çare değildi. Gerçekleşse bile ilk etkileri en az 4 ay sonra başlayacak bir kanunu düzenleme sorunları çözemeyecekti. Bu kapsamda 6 Ağustos 1921 tarihinde “Tekâlif-i Milliye Emirleri” yayımlandı. Son çare olarak uygulamaya konan bu emirleri gerekçesi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk tarafından şu şekilde ifade edilmiştir: “Memleket ve milletin maddi ve manevi bütün kuvvetlerini sonucun elde edilmesine yöneltmek için hiçbir girişimde müsamaha edilmeyerek ne yer ve zaman ne de vatan mefhumu karşısında ayrıntıdan ibaret olan diğer düşünceler ile bağlı olmayarak düşman ordusunun yok edilmesinden ibaret olan bu tek amaca ulaşmak için zorunlu her şey yapılacaktır.” Evet uzun bir cümle. Kısaca söylenen, boş işlerle, tartışmalarla kaybedecek vaktimiz yok, savaşı ve zaferi kazanıp işgali bitirmek zorundayız. Bunun için ne gerekirse yapılacaktır.

Tekâlif-i Milliye Emirleri, kısaca halkın elindeki maddi imkanların bir süreliğine ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için kanun kapsamında kullanılması demekti. Kanunun başlıca maddeleri şu şekilde özetlenebilir:

- Türk ordusunun ihtiyaç duyduğu her türlü sahipsiz mallara el konulması,

- Halkın elindeki ulaştırma araçları ile ayda bir kez 100 km ordu mallarının taşınması,

- Toplanması planlanan vergilerin uygun olanlarının mal şeklinde tahsilinin yapılması,

- Sanatkâr ve ustaların bazı askeri imalathanelerde ücret karşılığı çalıştırılması,

- Halkta ve tüccarda bulunan her türlü gıda ve emtianın %40’ına el konulması,

- Halkın elinde bulunan silah ve cephanenin üç gün içinde tesliminin sağlanmasıdır.

10 emirden oluşan Tekâlif-i Milliye Emirleri 7-8 Ağustos 1921 günlerinde uygulamaya başlanmıştır. 1 nolu emir Tekâlif-i Milliye’nin uygulama esasları, işleyişi hakkındadır. 2 Numaralı Emir ordunun giyim ve donanımın sağlanması hakkındadır. Emre göre; yerleşim yerlerinde her ev; bir takım çamaşır, birer çift çarık ve çorap komisyona teslim edecektir. Fakirler bu kapsamın dışındadır. 3 Numaralı Emir de ise ordunun ihtiyaç duyduğu her türlü kumaş, deri ve metal malların %40’ına el konulacaktır. 4 Numaralı Emirde halkın elindeki un, saman, buğday, arpa, bakliyat, kesimlik hayvan vb. gıda maddelerinin stoklarının %40’ına el konulacağı yer almaktadır. 5 numaralı emir ordunun ihtiyacı olan ulaştırma hizmetinin ifasına ilişkin halkın yapması gerekenleri içermektedir. Altı Numaralı Emirde 4 nolu emirde yer alan terkedilmiş maddelere el konulacağını açıklamaktadır. 7 Numaralı Emir halkın elindeki savaşta kullanılabilecek her türlü silah ve cephanenin üç gün içinde teslimine ilişkin esaslardan oluşmaktadır. 8 Numaralı Emirde mevcut petrol ürün ve türevleri ile muhabere malzemelerinin stoklarının %40’ına el konulmasına ilişkin hususlar yer almaktadır. 9 Numaralı Emir, ordunun ihtiyaç duyduğu silah ve teçhizatı yapabilecek demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, saraç vb. esnaf, sanatkâr ile imalathaneler hakkındadır. 10 Numaralı Emir de halkın elindeki araba ve hayvanların %20’sine el konulmasına ilişkin uygulama esaslarını açıklamaktadır.

Son çare olarak başvurulan bu yöntem ile özellikle Sakarya Savaşında ordunun ihtiyaçlarının önemli bir kısmı karşılanabilmiştir. Başarılı bir şekilde işleyen sistem sayesinde (kanun ile arzulanan hedeflerin %50’si üzerinde sonuç alınmıştır) askerin ihtiyaçlarının acil kısmı karşılanabilmiştir.

Kurtuluş Savaşı sadece cephede süren bir savaş değildir. Savaşı ordular cephede yapar. Çok az savaş ulusal boyutta gerçekleşmiştir. Kurtuluş Savaşı kahraman ordumuzun cephede yaptığı bir savaş olmanın çok ötesindedir. Kurtuluş Savaşı bir milletin canıyla ve malıyla yaptığı topyekün bir savaştır. Bu nedenle zafer yüce Türk Milletinin tamamına aittir. Milletimizi varıyla, yokuyla savaşa dahil edilmesi dahiyane stratejik uygulaması ile zaferi kazanıp rezil ve onursuz yaşama, işgale son veren liderimizi, komutanlarımızı tekrar saygı ve minnetle anıyoruz.

Bu yazı toplam 986 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Doç. Dr. Muzaffer AYDEMİR Arşivi
SON YAZILAR