Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ

RAMAZAN, SOSYAL YARDIMLAŞMA AYIDIR

RAMAZAN, SOSYAL YARDIMLAŞMA AYIDIR

Yaratılışımızın temel sebebi olan ibadet ve kulluğun ana esprisi verilen nimetlerin karşılığında Allah’a şükürde bulunmaktır. Bize yapılan iyiliklere karşılık olarak teşekkür ediyorsak, verilen nimetlere bigane kalınmadığını göstermenin karşılığı da şükürdür. Allah, şükredersek nimetlerini artıracağını bildirmektedir. Hayat, sağlık, akıl, vücut gibi bedeni nimetlerin şükrü namaz, oruç gibi ibadetlerle yerine getirilirken, mali zenginlik nimetinin şükrü de ancak zekat ve sadaka-i fıtır gibi ibadetlerle gerçekleşmektedir. Ramazan ayı, mali konularda şükür sorumluluğumuzu zekat ve sadakalarla ortaya çıkaran ve bereketini sosyal yardımlaşma alanında da ortaya koyan önemli bir aydır. Zekat ve sadakalar, geçici olan bu dünya malını kalıcı yapan, insanın içerisinde oluşan mal sevgisi ve hırsını törpüleyen, paylaşmayı öğreten önemli bir ibadettir. Hz. Peygamber (sas); “İnsanoğlu ‘malım, malım’ der durur. Halbuki senin malın; sadece yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin, ya da sadaka olarak verip kalıcı yaptığındır” buyurarak zekat ve sadakanın bu yönüne vurgu yapmaktadır. Kur'an’da; “Allah’a ve Resulüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, Allâh yolunda harcayın. İçinizden iman edip de Allâh yolunda harcayanlar var ya onlar için büyük bir mükafat vardır” (Hadîd, 7) ayetiyle bu olguyu vurgulamaktadır..

Zekat ve sadakalar kişisel arınmayı sağladığı gibi, toplumsal arınmayı da sağlayan, sosyal yapının sağlıklı olarak gelişmesine katkıda bulunan bir ibadettir. Toplum fertleri arasında her zaman var olan maddi ve manevi farklılıklar, zaman zaman kıskançlıklara ve kavgalara sebebiyet verebilmektedir. Sosyal hayatın sağlıklı şekilde sürdürülebilmesi, toplumsal denge ve barışın sağlanması, bireyler arasında gerilime yol açabilecek etkenlerin giderilmesine bağlıdır. İhtiyaçlar içinde kıvranan fakirlerin bulunduğu bir toplumda, onların dert ve sıkıntılarını görmezden gelerek zevk ve eğlence peşinde gereksiz harcamalarda bulunan zenginlerin varlığı, taraflar arasında kıskançlık ve düşmanlık duygularının oluşmasına yol açar. Zekat ve sadakalar bu anlamda ortaya çıkabilecek gerilimleri engelleyen, kıskançlık ve düşmanlık duygularını törpüleyen bir ibadettir. Zekat ve sadakalar, fakir ve muhtaçların istifadesine sunulan servet ile sosyal dayanışma açısından önemli bir rol üstlenerek olumsuzlukları ortadan kaldıran manevi bir köprü oluşturur.

Kur'an, “(Zenginlerin) mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı) mahrum olanlar için bir hak vardır” (Zâriyât; 19) ayetiyle zenginlerin malında fakirlerin hakkının bulunduğunu vurgulamaktadır. Zekat ve sadakalar, kişisel ve toplumsal arınmayı sağladığı gibi, hak sahibi olanların hakkının verilmesi sebebiyle malın da arınmasını sağlamaktadır. Zekat ve sadaka verilmeyen mal, zaman içinde büyüyerek yok oluşa sebep olan hastalık virüsüne benzer. Virüsün bütün bedeni sararak yok ettiği gibi zekat ve sadakadan mahrum mallar da aynı sonucu getirir. Psikolojik olarak da insanda oluşabilecek cimrilik, bencillik, dünya ve mal hırsı gibi kötü davranışlardan da temizlemeye de vesile olur. “Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir” (Tevbe, 103) ayeti ile Allah bu arınmayı vurgulamaktadır.

İslamın beş temel ibadetlerinden biri olan zekat, Kuran ve sünnette özel bir önem verilen, sık sık namaz ibadetiyle birlikte anılan bir esastır. Sadaka da yine Kur’an’da sık sık vurgulanan bir kavramdır. Ramazan ayında tutmuş olduğumuz oruçları sıhhat ve selamet içinde tutmanın ve bayrama erişmenin şükrü olan fitre sadakalarımız ile zenginliğimizin göstergesi olarak ve farz olan zekatlarımızı vererek mali gerekçelerle oluşabilecek bencillik, cimrilik, aşırı mal hırsı gibi olumsuz psikolojik sapmalara engel olalım. Bu vesile ile toplum bireyleri arasında yardımlaşma duygularının gelişmesine, toplumsal adaletin ve barışın sağlanmasına katkı sağlayarak iman kelimesinin gerektirdiği güven ve barışı toplumda hakim kılalım.

“Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”. Âl-i İmran, 180

 

Bu yazı toplam 2055 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Doç. Dr. MUSTAFA BAŞ Arşivi
SON YAZILAR