MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

REFERANS…

REFERANS…

Referans, bir metinde öne sürülen bir söz, düşünce, aktarılan bir bölüm vb. alıntı yapılan kaynak… Referans; bir kimsenin işe yarar olduğunu, yeteneğini gösteren, daha önce çalıştığı yerlerden verilmiş belge… Bilimsel bütün yazılarda istatistik ve referans son derece önemli… Yazılanları ve söylenenleri ispatlamak için yapılan anketlerin, sınavların, araştırma sonuçlarının (istatistikî verilerin) sayılarla verilmesi önemli… Sayıların ve belgelerin kullanılması, yazılanları ve söylenenleri daha inandırıcı ve güvenilir hâle getirir… Yazdıklarımızın, söylediklerimizin ve yaptıklarımızın referansa (kaynağa ve tavsiyeye), akademik ve istatistikî verilere göre olması, güvenilir ve sürdürülebilir olması bakımından son derece gerekli ve önemli… Fikir fukaralığına dayalı dedikodu ve hâdise/olay düzeyinde kalan söylem ve yazı, eser diye nitelendirilemez… Her söylenen ve yazılan, referansa göre olmalı… Söylenen ve yazılanın müsvedde olmasıdır, referans eksikliği… Söylenenin ve yazılanın, rastgele yapılması; istatistik ve referans kaygısı olmadan yapılması demek… Böylesi sözün ve yazının kıymeti olmaz… Meselâ dünya istatistiklerine göz attığımızda bu yazıyı kaleme almaya başladığım an (22.05.2022 15.53) itibariyle çok ilginç anbean değişen sonuçların istatistiğini/sayısal verilerini görebiliriz: 869.858.224 (Dünyada aç insan sayısı), 1.744.521.771 (Dünyada aşırı kilolu insan sayısı), 835.661.416 (Dünyadaki obez insan sayısı), 20.282 (Bugün açlıktan ölen insan sayısı), $426.767.811 (ABD'de bugün obezitenin sağlığa maliyeti), $125.375.180 (ABD'de bugün kilo kaybetmek için harcanan para)… Bu sayısal veriler, birilerine gönderme yapmak adına teröristler ile aynı söylemde buluşup enkaz edebiyatı yaparak, dünyadaki pandemi dönemini göz ardı edip ‘açım’ diyenlerin, ‘bittik yandık battık’ felâket ve enkaz tellallığı yapanların, bilimsel ve dinsel yobazların kulaklarına küpe olsun…

Referans, bilimsel makalede en önemli kısım… Makalede referans gösterme, temel olarak iki farklı biçimde yapılmakta… Birinci yöntem, bilginin yer aldığı cümlelerin sonunda parantez içerisinde verilmesidir (buna yazar-tarih yöntemi denir)… İkinci yöntem, yine bu cümlelerin sonuna sayı verilerek sayfanın altında dipnot biçiminde verilmesidir (buna nümerik yöntem denir)… Makalede referans (kaynakça) bölümü yazılırken; yazarın ismi, eserin ismi, eserin yayın evinin ismi, basıldığı şehir ve eserin basıldığı yıl yazılır. Bu bilgilerin aralarına virgül işareti konulur. Referans, doğru haberin doğru yazı ve sözün mihenk taşıdır… Referans olmadan, yazının niteliği muallakta kalır. Muallak taşında konuşlandırılmasıdır, referansa dayalı, doğru, yararlı ve akademik yazının yazılması ve sözün söylenmesi… Doğru algılamaya ve anlamaya en büyük handikap/engel, teyit edilmeyen ve referansa dayanmayan bilgiyi ve alıntıyı sorgusuz sualsiz yayma hastalığı… Bu, entel takılanların (çakma entelektüellerin) özelliği… Malumatfuruş (bilgiçlik taslayan) birinin yaptığı ve yaydığı basmakalıp düşünceler, önce çokbilmiş geçinen kişinin kendini, sonrasında aklını kiraya verip düşünme zahmetine katlanmayanların zihinlerini düşünce sanılan söylem ve slogan çöplüğüne çevirir… Entelektüel bakışı harikulade ifade eden söz: “Ya öğreten/âlim, ya öğrenen, ya dinleyen ya da bunları seven ol. Sakın beşincisi olma (ilme ve ilimle meşgul olanlara nefret duyma), helâk olursun!” (Hadis-i Şerif)… Aydın olabilmek için her konuda net görebilmeye çalışmak ve detaylı düşünmek gerekir… “Aydın olmak için önce insan olmak lâzımdır.” (Cemil Meriç)… Cemil Meriç’e göre; “Tanzimat’tan bu yana Türk aydının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak.”… Gerçek aydın, kendi toplumunu dışlamayan, kendi toplumuna tepeden bakmayan, kendi insanıyla hemhâl olan yerli ve millî olan; işçidir, köylüdür, esnaftır, siyasetçidir, mühendistir, doktordur, mimardır, öğretmendir, avukattır, yazardır, sanatçıdır, akademisyendir… Gerçek aydın, insaf ve izan (anlama becerisi) sahibidir… Gerçek aydın, eleştiriyi önce kendinde yapandır… Gerçek aydın, sonuna kadar dinleyendir, karşısındakine saygılı olandır, teyit edilmeyen bilgiyi aktarmayandır, referansa dayalı konuşan ve yazandır… Siyasî görüşlerimizin farklılığı bir zenginlik olmalı; birbirimizi hâkir görmek ve tahammülsüzlük olmamalı… Kendi gibi düşünmeyenleri küçük görmek hastalığı, insanın çapını yansıtır…

Referans olmayınca, görüntünün, sesin, sözün, yazının gerçek olup olmadığında hep şüpheye düşeriz… Mâlum, görsel ve işitsel her ne ise, üzerinde yapılan müdahale ile görüntü ve ses, algı dizaynının bir aparatı hâline gelebilmekte… Görüntü (fotoğraf) ve ses üzerinde oynamak, fotoğrafı ve sesi gerçeğinden çok farklı hâle getirmek artık çok kolay, mobil aplikasyonlar (uygulamalar) sayesinde… Toplum mühendisliği projelerinin enstrümanları (araçları) o kadar çok ki… Her duyduğumuza (sese), her gördüğümüze (görüntüye), her okuduğumuza (yazıya), sormadan soruşturmadan ve sorgulamadan itibar etmek, akıl kârı değil! Görüntü ve ses üzerinde oynanarak hileler mârifetiyle kurulan oyunların oyuncağı olmamalıyız… Yapılan hileler; belki kısa vadede oyunu tezgâhlayanlara kazandırır… Ancak, Hakk’ın hükmünü hiçbir hile bozamaz… Hile yapmak, oyun tezgâhlamak, akıllı olunduğunu göstermez… Hile ile aldatmak, hile ile aldanmaya sebeptir… Hile ile iş görüldüğünde, minnet ile yaşanır, zillet ile can verilir… “İbadet gibi, ticaret de hile kabul etmez.” (Hz. Ali)… “Hile yıldırıma benzer, onun ışığıyla yolcuların yolu görmelerine imkân yoktur… “Aklına hile tezgâhı dokuma. Aldatan, aldanır.” (Hz Mevlana)… Yapay zekâların egemen olacağı ileri teknolojiyle yapılamayacak hiçbir şey yok gibi… Kulağı aldatan sesler ve gözü aldatan görüntüler… Sihirbazların yararlandığı zaaflarımız… Yüksek IQ'ya (intelligence quotient -zekâ katsayısına veya zekâ seviyesine, zekâyı ölçme amaçlı birkaç farklı standartlaştırılmış testlerden çıkarılan değere) sahip olanların çözebildiği görselde gizlenen nesnelerin bulunabilmesi…

Referansa dayalı olmayan her bir dağarcıktaki/sepetteki söz ve yazı tükendiğinde, her şey ayan beyan olur… Referanssız, ispatsız, mesnetsiz konuşan ve yazan, gösteriş yapandır… Gösteriş (show, riya)… Sözün ve yazının cılkının çıktığı hengâmede, görünür ve elle tutulur bir iş de olmaz… Dostlar iş başında görsün diye görünür olmanın adıdır bu… Referanssız söz ve yazı ile ancak dilin nutku tutulur… Karanlığa kurşun sıkılır… Devlet ve Millete kurşun sıkan terörist ile bile aynı kurtlar sofrasında oturulur… Derdimiz, tek yürek, tek ses, tek yumruk ve birlikte var olmak, emperyalistler ve işbirlikçileri tarafından Türkiye’miz üzerinde oynanan Ali cengiz oyunlarını bozmak, Türkiye sevdalısı olmak, dağa taşa her yere Made In Türkiye damgasını vurmak… Düşünmeyen kafalar, farksızdır koyun sürüsünden… Her görülen görüntüye ve duyulan sese de kapılmamak lâzım…

Referans, hakkı dillendirmek ve hakkı teslim etmek frekanslı olduğunda anlamlı ve doğru… Haksızlığı kaim kılmak adına referansı devreye sokmak, işin cambazlığı… Referans, “Yâ Rabbi, hakkı hak olarak gösterip, ona uymayı; bâtılı bâtıl olarak gösterip, ondan kaçınmayı bana nasip eyle!” (Hadis-i Şerif) maksatlı olunmalı… Selam, sevgi ve saygılarımla.

https://www.worldometers.info/ https://www.worldometers.info/tr/

Bu yazı toplam 3219 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR