MEVZUAT TAKINTISI…
Mevzuat, yürürlükteki hukuk kurallarının tamamı… Mevzuat sistemimiz; anayasa, kanun, cumhurbaşkanlığı kararnamesi, yönetmelik, yürütme organlarınca yayımlanarak yürürlüğe giren genel tebliğ, tebliğ, genelge, yönerge vb. tüm düzenleyici işlemler… 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile hukuk sistemimizde ‘kanun kuvvetinde olan tüzük’ ve ‘kanun hükmünde kararname’ çıkartılmasına son verilmiş; bunların yerini Cumhurbaşkanlığı kararnamesi almış… Mülga edilmediği sürece ilgili Anayasa değişikliğinden önce yayımlanan tüzük ve kanun hükmündeki kararnameler geçerli… Mevzuat mühim; ancak mevzuatın ruhu çok daha önemli… Mevzuat takıntısı ise, en vahim engel…
Mevzuat; her birimizi Hakk’a, hakikatlere, doğrulara, öz değerlere, normlara, ahlâk/etik ve etikete bağlı kılmalı… Egemen olmamızın gereği, kayıtsız şartsız ve sorgusuz kişi ya da kişilerin sultasına dayalı kutsanmış otoriteye biat olmamalı… Bu, mevzuatın olması gereken formatı… Ortak akıl ile evrensel norm ve değerlere göre, halkın iradesine dayalı kararlar alınarak mevzuatın belirlenmesidir, doğru olan… Biri ya da birilerine değil, cumhuriyetin ve demokrasinin kuruluş değerlerine ve kazanımlarına, öz ve evrensel değerlerimize göre belirlenen hükümler olmalı mevzuat… “Büyüklerimiz daha iyi bilir” ya da ‘mevzuat neyse o’ biatçı anlayışının yerini “evrensel öz değerlerimiz, hukuk, norm, etik, etiket ve ahlâk” aldığında, çağdaş uygarlık düzeyini aşılabiliriz… Bunun için öncelikle halkın iradesiyle yapılan kısa ve öz anlaşılabilir bir anayasaya ihtiyacımız var… Anayasamız, 3-5 sayfayı geçmeyen kısalıkta, temel insan haklarını, demokratik değerleri, evrensel hukuk ve moral değerleri ve kadim medeniyet değerlerimizi içermeli… Tek tek hepimizi ve kurumlarımızı; yasalar, normlar ve kadim medeniyet değerlerimizle, millî olan hassasiyetlerimizle ayakta tutabiliriz… Kurumlarımızı var kılan ‘Ali Cengizler’ (çalışanlar) hep olmalı; Ali cengiz oyunları değil… Kurumsallaşmalıyız, saydam ve hesap verebilir olmalıyız… Kurum çalışanlarımız, Ali Cengizler, mevzuatı kendi çıkarlarına göre uygulamamalı, çalıştıkları kurumlarda kendilerine pay çıkarmamalı ve hile için bahane aramamalı; Ali cengiz oyununun figüranları olmamalı; çalıştıkları kurumlara artı değerler katmalı… Denetim, öncelikle vicdanlarımızda olmalı, sonra halka halka her bir ‘Ali Cengiz’i kuşatmalı… Mevzuatı kullanarak, birilerinin ayaklarına çelme takmak, paçalarından aşağıya çekmek mârifet değil… Birilerinin üzüntüleri ve düşkün olmaları üzerine mutlu olmak gibi bir hayatı kurgulamak ve yaşamak, hüner değil… Mârifet, hayırlı ve güzel işlerde oyun kurucusu olabilmek; bize çelme takanların oyununa gelmemek, tek yürek olmak, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet olmak… Mevzuatın, halkın iradesini zehirler hâle gelmesi ise, ayakların baş, başların ayak olması demek… Toplumda her kesimin, her meslek grubunun âdil temsil edilebildiği halkın egemen olabildiği toplumcu sistemde halkın iradesi anlamlı… Meselâ, halkın vekili olabilmek için aday başvurusunda istenen paraya, mevzuata değil; itibara, donanıma, saygınlığa, millî ve kadim medeniyet değerlerimize bağlı başvurunun geçerli olduğu an, gerçek demokrasiden ve doğru mevzuattan söz edebiliriz… Parası yeterli olmayan nice değerlerimizin hebâ edilmemesi, buna endeksli…
Mevzuat takıntısıyla baş edebilmek için, bireylerin iş süreçlerini daha esnek bir perspektifle değerlendirebilmek gerek… İşin özü dikkate alınıp, mevzuatın ruhuna uygun gerekliliklere odaklanılmalı, zaman yönetimi iyi ve doğru yapılmalı… Mevzuatla ilgili konularda eğitimler ve danışmanlık hizmetleri ve kişisel gelişim ve iş hayatında esneklik kazandıracak eğitimler alınmalı… Mevzuat takibinde otomasyon ve yapay zekâ çözümleri kullanılmalı… Derdimiz, mevzuat mı, işi yapmak mı? Modern iş dünyasında, mevzuat ve iş süreçleri arasındaki dengeyi bulmak, işletmeler için oldukça mühim… Mevzuata uyum gösterme gereksinimi ile işlerin verimli bir şekilde ilerlemesi arasındaki gerilimin üstesinden nasıl mı gelebiliriz? Elbette, işletmelerin faaliyet gösterdiği her sektörde yasal gerekliliklere uyması bir zorunluluk… Mevzuata uyum, işletmenin yasal ve finansal risklerini azaltarak, kamu güvenini artırır ve sürdürülebilir bir iş ortamı sağlar; lâkin mevzuatın katı kurallarının iş süreçlerine doğrudan müdahalesi, işlerin yavaşlamasına veya gereksiz bürokratik işlemlerin artmasına da yol açar… Hızlı karar alınması gereken dinamik sektörlerde, mevzuata uyum sağlama süreci, inovasyonu kısıtlar ve iş verimliliğini düşürür… Bu yüzden, şirketler, yasal çerçeve içinde pratik çözümler üreterek, mevzuat ve iş süreçleri arasındaki dengeyi kurmalı… İş dünyasında mevzuata uygunluğu göz ardı etmek, işletme için ciddi riskler (itibar ve ta lisans kaybı vb. zararlar) doğurur… İşletmelerin öncelikli amacı, hizmet verdikleri alanda verimli ve inovatif çözümler sunmak olmalı… Mevzuata uygunluk sürecinin fazla zaman alması, işletmelerin hızlı hareket etmesine engel durum… İşletmeler, mevzuata uygunluğu sağlarken aynı zamanda işlerini verimli bir şekilde yürütmenin yollarını bulmalı...
Mevzuat takıntısı, mevzuatın ruhunun ve maksadının dışında takılı kalmak aslında… Mevzuatı bir tarafa bırakıp, mihenk taşımızı devreye sokalım ki; beyin gönül fırtınasında bir damla fikir ile neler yapabileceğimizi görebilelim… Mevzuat takıntısı, kuralların harfiyen uygulanmasına yönelik aşırı bir dikkat ve özen gösterme eğilimi… Mevzuat takıntısı, bireylerin veya kurumların yasal düzenlemeler ve prosedürlere aşırı derecede bağlı kalma takıntısı… Mevzuat takıntısı; hukuk alanında veya düzenleyici sektörlerde çalışan bireylerde gözlemlenen bir durum… Mevzuat takıntısı, bürokratik süreçlerin karmaşıklığı ve sürekli değişen düzenlemeler nedeniyle maraz haline gelen illet… Mevzuat takıntısı, yasaların ve yönetmeliklerin gerekliliklerine eksiksiz uyma isteği, kraldan çok kralcı olunması… Mevzuat takıntısı, mevzuatın ruhunu zehirleyen, bireylerin sağlığını ve iş verimliliğini olumsuz etkileyen, iş süreçlerinde de aşırı titizlik ve zaman kaybına yol açan hâl… Neden mevzuat takıntısı olur? Yasal süreçlerde hata yapmanın sonuçlarının ciddi olmasından… Hukukî veya finansal hataların, şirketlere ve bireylere maddî kayıplar verdirmesinden… İtibar zedelenmesine ve yasal yaptırımlara yol açmasından… İş yerindeki rekabet ve başarı baskısından… Mevzuat takıntısı, öylesine bir illet ki, iş süreçlerini yönetenin, işin özünü ihmal etmesine neden olur; yalnızca kurallar dikkate alınır… Mevzuat takıntısı, kısa vadede iş yerinde uyum ve başarı vb. pozitif sonuçlar doğurur, ancak uzun vadede birçok olumsuzluklara sebep olur… Mevzuat takıntısı olan, kurallara uyma konusunda fazla titiz davranarak zaman kaybedebilir… Gereksiz detaylar üzerinde fazla durulur, işle ilgili süreçler uzar… Kuralların ihlal edilmemesi için aşırı dikkat gösterme, stres seviyesini artırarak bireyleri yıpratır… Günü kurtarmak adına yapılan, sürekli değişen mevzuat ve düzenlemeler karşısında sürdürülemez bir bürokratik yapı oluşur… Mevzuat takıntısı olan, yenilikçi ve üretken çözümler üretmek yerine kuralların sınırlarında hareket eder… Mevzuat takıntısı olanın tüm enerjisini kurallara uygunluk için harcaması, işten alınan tatmini düşürür, mutsuzluğa yol açar… Herkesin takıntı hâline getirdiği iki sözcük ile beynimizi ve gönlümüzü birazcık yoralım meselâ… Alfabetik sırayla “K, R, T, Ü” harfleri söylendiğinde, hepsini aynı anda kullanarak iki kelime yapabilmeyi, sanırım herkes becerebilir… TÜRK ve KÜRT… Ü harfine sıra atlatarak sağdan okuduğumuzda TÜRK kelimesinden KÜRT kelimesine, KÜRT kelimesinden TÜRK kelimesine ulaşabiliriz… Ü harfindeki iki noktayı alıp kelimenin sonuna üst üste koyduğumuzda da KURT kelimesine ulaşabiliriz… Nokta, iki nokta ve üç nokta… Bu, bizden emperyalistlere ve ülkemizdeki uzantıları olan işbirlikçilerine ihalı-sihalı-dihalı-kalkanlı-kaanlı-sopalı nokta (ünlem) olsun! Sözcüklerin cılkını çıkara çıkara bu bağlamda etki alanımızı, sahip olduğumuz çapla orantılandığımızda da ‘dirlik birlik beraberlik birliktelik’ sayımıza ulaşabiliriz… ‘Türk’ ve ‘Kürt, Laz, Çerkez…’, birbiriyle öylesine birdir ki şer güçler ne kadar çabalarsa çabalasınlar millî birlik ve beraberliğimizi bozamazlar… Milletimizin sağduyusu, millî birlik ve beraberlik dairemizdeki kötü emelleri, ayrık otlarını çapalayıp temizleyecek güçte… Bu birliğimizin mayası, kadim medeniyet değerlerimiz… Mevzuatımızı, en başta buna göre yeniden yazmaya ihtiyaç var! Mevzuat takıntılı olmamak için, mevzu ile meşgul olmamalıyız; ‘mevzu at’ gitsin ucuz yaklaşımını terk etmeliyiz… Gerçekten bu mevzu çok derin… Mevzu, aslında her birimiz için bir kariyer meselesi… Mâlum, kariyer ve başarı, sabırla elde edilir… Kariyer sahibi, gücünü talim-terbiye-edep-ilim-irfân-izan ile tahkim eder, ya bir yol bulur ya bir yol açar, sorunların üstesinden gelebilmek için… Kariyer sahibi, bilir ki insanlar ne derse desin, kelimeler ve fikirler dünyayı değiştirebilir… Hayat çok nârin, yarınların garantisi yok, her günümüzü son günümüz gibi yaşayıp kariyer basamaklarında tırmanışımızı sürdürebilmek gerek… Kariyer merdiveninin sonuna ulaştığımızda, yanlış duvara toslama riski de var… Kariyer merdivenini istirahat etmek için değil, tırmanırken bir ayağımızı, öteki ayağımızdan daha yükseğe çıkarıp tırmanmaya devam edebilmek için kullanabilmeliyiz… Güvende olduğumuzu sandığımız yer, güvenin sarsıldığı yer olmamalı… Her şeyi altüst eden âfat geldiğinde kariyerimiz de dümdüz oluverir… Hesaplar sil baştan olduğunda, kariyerimizin altında kalıveririz, mevzuat sarmalında boğuluveririz…
Mevzuat, anlaşılır, kısa ve öz olmalı ki sürdürülebilir olsun… Mevzuat; insan, hakça paylaşmak odaklı olsun ki, işler olabilsin… Yoksa işlerin mevzuat takıntısıyla işlemez olması mukadder… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven Kanalımı takip etmeniz dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.