DEVLET ASIL GÖREVİ VE AK PARTİ’NİN BAŞARISI
Bu ülkeyi üç dönemdir Ak Parti iktidarı yönetiyor. Girdiği genel seçimlerde iktidar olmasına rağmen hep oylarını yükselterek yoluna devam ediyor. Girdiği son genel seçimde halkın oyunun yarısını alarak ne kadar güçlü olduğunu herkese gösterdi. Peki bu başarı nereden geliyor? Bu sorunun çok detaylı açıklamaları olabilir. Ama kabaca bir tarifle şunu söyleyebiliriz ki; akıllı olmaktan geliyor. Disiplin, çalışkanlık ve realiteye uygun hareket etmek.
Milletlerin zulüm görmemeleri için devlet kavramını iyi tanımlamaları lazım gelir. Devlet ile birey arasındaki sınırların görünebilir olması gerekir. Devlet ile birey kesinlikle birbirlerinin sınırlarını ihlal etmemeli.Aksi takdirde o ülke ya anarşinin ya da despotizmin kucağına savrulur.
Şöyle bir geriye baktığımızda çok partili hayata geçtiğimizden beri üç dönem görüyoruz ki diğerlerinden tamamen farklı. Birincisi Demokrat Parti dönemi. İkincisi Anavatan yani Turgut Özal dönemi ve üçüncüsü de Ak Parti dönemi. Bu üç parti tek başına iktidara gelen yegâne partilerdir. Bu üç partinin özelliklerine baktığımızda ise marjinal fikirler taşımadıklarını, ideolojilere takılmadıklarını ve toplumun her kesimini kucakladıklarını görebiliriz. CHP, MHP, SP, RP, FP,... tüm bu partiler yıllardır siyasette baş göstermiş mecliste bulunmuş partilerdir. Fakat hiç birisi tek başına iktidar olamamıştır. Oyları en fazla yüzde yirmi veya yüzde 25 -o da en fazla- dolaylarında seyretmiştir. Halk bu partilerin hiçbir zaman arkasında bütün gücü ile durmamıştır. Çünkü bu partiler ideolojilere teslim olmuşlar ve zamanla köhnemiş, durağan bir hal almışlardır.
Yenilik daima gerekli olan bir şeydir. Geçmişten kopmamak şartıyla tabi ki. Marjinal fikirler taşıyan partiler kolay kolay yenilenemezler. Çünkü yenilendikleri zaman bir anlamları kalmayacaklarını gayet iyi bilirler. Bu yönüyle asıl muhafazâkar partinin Ak Parti olmadığını diğer partilerin daha çok muhafazakâr olduğunu söyleyebiliriz. Mesela bir CHP, siyasi fikirleriyle Ak Parti'den misliyle daha muhafazakâr bir partidir.
Milletin ekseriyeti için refah ön plandadır. Aç karnına birçok kimse mutlu olamaz. Devletin işi millete hayat felsefesi dayatmak değil adaleti ve güvenliği sağlamaktır. Ekonomiye de bir takım kurallar getirerek işlerliğini sürdürebilmektir. Ak parti ve diğer tek başına iktidar olan partiler bir takım ideolojiler peşinde gitmemiş bunları düzeltmeye çalışmıştır. Yani devletin asli görevlerini yapmışlardır. Böylelikle de devletin teferruata harcanan gücünü ana meselelere çekmişlerdir.
Diğer partilere bakın, bu partilerin tamamı devletçidir. Bunlar için devletin bireye dair her konuya burnunu sokma hakkı vardır. Bir örnek ile anlatayım. Bundan önceki belediye seçimlerinde bir partinin İstanbul belediye başkanlığı propagandasında İstanbul'u sadece kültürün başkenti değil ahlakında başkenti yapmayı vaad ediyordu. Bu tamamen belediyeciliğin dışında bir tutumdur. Hani bir cemaat başkanlığı seçimi olsa böyle vaatler yapılır onu anlarım fakat belediye başkanının görevi ahlak memurluğu mudur? Hem nasıl yapacaksın bunu. Ahlak dediğimiz objektif bir şey mi? Hele ki bugünün laik Türkiye'sinde. Bu yönüyle iki ayrı uç gibi görünen Milli Görüş geleneği ile Kemalist gelenek bu noktada aynı tutumu sergilerler. Tek bir farkla birisi milli görüş'ün ahlak anlayışını diğeri ise kemalizmin ahlak anlayışını dayatır.
Bu tip söylemler toplumu huzura değil aksine kargaşaya sürükler. Ayrıca devletin belli bir zaman sonra gücünü yitirmesine neden olur. İrşad devletin gücüyle kalplere nûfuz etmez. O kişinin iradesindedir ve bu irşad da güzel sözle davet etmekle olur. Hem böyle yapmakla iş inada binebilir ve insanlara iyilik yapacağım diye yanlışlara sürükleyebilirsiniz. Asıl zarar budur.
Sözü getirmek istediğim nokta son günlerde gündemimizi meşgul eden kızlı-erkekli ev meselesidir. Devletin eve karışmaması gerekir. Yurt kampüsleri ayrılabilir. Bunda hiç bir beis yoktur. Fakat devlet evin içine karışamaz. Kapının eşiğinde devletin de sınırı biter. Üniversite ortamında böyle olaylar ile karşılaşmıyor muyuz? Evet karşılaşıyoruz. Dini akidelerimize, geleneklerimize uygun olmayan davranış sergileyenler olabiliyor. Ama burada devlete hiç bir görev düşmez. Ancak kişiler uyarabilir veya davet edebilir.
Son olarak Ak Parti'nin bugün geldiğimiz noktada çizgisini bozmadan, geçmiş ile bugünü harmanlayarak daima yenileşme çabası içinde olmasını temenni ediyorum. Eğer bu konular ile uğraşmaya başlarsa işin içinden çıkması mümkün olmayacaktır. Her geçen gün kan kaybedecek, bir gün gelecek iktidarı da kaybedeceklerdir. Ak Parti'nin bu şekilde sahneden çekilmesi beraberinde ülkemizi büyük bir kargaşa ortamına da sürükleyebilir. Ak Parti bugün dün olduğu gibi devletin asli görevleri ile daha çok meşgul olmalıdır. Güç insanları sarhoş etmemelidir. Aksi takdirde dün aynı dertlerden başı ağrıyan insanlar bugün güç elinde bulundurdukları için aynı hataya düşmemelidirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.