DOĞRU BİLGİYİ PAYLAŞMAK…
Bilgi, geçerliliği veya doğruluğu teyit edilen, kişiler veya gruplar için mevcut olan bulgu… Bilgi, Epistemolojide (bilginin doğası, kökenleri ve boyutları ile ilgilenen felsefe dalında) subje (özne, kişi) ile obje (beş duyu ile algılanabilen, temas edilebilen, üç boyutlu tüm cisim) arasındaki ilişkiden doğan her türlü ürün… Bilgiyi elde etmenin yolu: Algılama, akıl yürütme, hatırlama, alıştırma ve eğitim… “De ki hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” (Zümer, 9)… Bilgi, bilen, bilge… Bilgi bilinmeyince, işe yaramaz… Bilgi, bilge tarafından işlenmedikçe, paylaşılmadıkça fayda sağlamaz… Bilgiyi paylaşmak, bilgiyi çoğaltmak ve bilgiyi kalıcı kılmak demek… Referansa dayalı doğru bilgiyi paylaşmak ve bu konuda kılı kırk yarmak (hassasiyet göstermek) gerek… Doğru bilgiye sahip olmak bir erdem, lâkin onu paylaşmak daha büyük bir fazilet… Bilgi, eğer doğru değilse, bir güç değil… “İnsanlara yanlış bilgi vermektense hiç konuşmamak daha iyidir.” (Sokrates)… Bilgiyi paylaşmayan, aslında onu kullanmayandır… Doğru bilgiye sahip olmak, bir hazineye sahip olmak gibi… Ancak bu hazine başkalarıyla paylaşıldığında anlamlı ve kıymetli…
Teyit edilen doğru bilgi, bir iddianın ya da haberin doğruluğunun güvenilir kaynaklar ve veriler kullanılarak doğrulanması… Bilgi teyidi, özellikle internet ve sosyal medyada yayılan yanlış veya yanıltıcı içeriklerin önüne geçmek için önemli bir vetire/süreç… Teyit edilen bilgiyi elde etmek için, bilgi kaynağı kontrol edilmeli… Bilginin geldiği kaynakların güvenilirliği sorgulanmalı… Bilgi kaynağının geçmişte doğru bilgi verip vermediği uzman gözüyle doğrulanmalı… Bilgi, bağımsız kaynaklarla karşılaştırılmalı, aynı bilgi, farklı ve güvenilir kaynaklarda yer alıyor mu, diye… İddianın doğruluğunu destekleyen sağlam kanıtların ya da verilerin (belgelerin, videoların, raporların vb. materyallerin) mevcut olup olmadığı araştırılmalı… Bilgi ile ilgili alanında uzman kişilerin görüşleri alınarak bilginin doğruluğu teyit edilmeli… Sadece teyit edilen doğru, güvenilir bilgi, doğru bir şekilde paylaşılmalı… Sosyal Devlet olmanın gereği, doğru bilginin ve ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin âdil ve hakça paylaşılması, en önemli husus…
Bir devletin var olması, zulüm ve haksızlık ekseninde olamaz… Bir avuç mutlu azınlığın, servetine haksız ve sömürü düzeniyle servet kattığı yapılanmanın savunulur bir tarafı da olamaz… Ülke olarak geçmişten bugüne vatandaşlarımızın ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin ne ölçüde doğru ve hakça paylaşıldığının istatistikî verilerine baktığımızda, ön yargı olmadan yapılanları değerlendirdiğimizde gerçekleri görebiliriz… Her türlü paylaşımın, sadece ‘hayır ve hasenat’ ile örtüştürülmesi ve geçiştirilmesi elbette doğru değil… Yaşadığımız toplumda, maalesef gerçek olan durum: “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul; bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul… Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa… Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!” (Necip Fazıl KISAKÜREK)… Kadim medeniyet değerlerimiz; doğru bilgi, insan odaklı paylaşım ve hakça ve âdilce paylaşım üzerine konuşlandırılmış… Elbette, mâzideki çarpık ve çıkar üzerine kurgulanmış yanlışları kimse savunamaz! Öz değerlerimiz; “Mal sahibi, mülk sahibi; hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan, mülk de yalan… Var biraz da sen oyalan.” (Yunus Emre) anlayışıyla inşa edilmiş; mal ve mülkün geçici olduğu ve paylaşımın hakça olması gerektiği, herkesin anlayabileceği şekilde akıllara ve gönüllere nakşedilmiş…
Eleştiriyi, “Sen ben gibi düşünmüyorsun, senin yaklaşımın ve değerlendirmen benim gibi değil… O halde kötüsün” diyerek, demagoji (lafebeliği, lafazanlık) yapmak doğru değil! Bu tür eleştiri yapmamızın bilimsel bir tarafı olamaz… Doğru söz, doğru olmayan biri tarafından söylense bile doğrudur. Birkaç misâl… YORUMSUZ başlıklı paylaşılan belgeye göre◼, hem TC Bolu Belediye Başkanımız Tanju ÖZCAN Bey haklı, hem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip ERDOĞAN haklı… Konu bundan ibaret… Konuyu farklı mecraya çekmek, izan ile insaf ile açıklanamaz… Doğru algılamaya ve anlamaya en büyük handikap (engel), teyit edilmeyen ve referansa dayanmayan bilgiyi ve alıntıyı sorgusuz sualsiz yayma hastalığı… Entel takılanların (çakma entelektüellerin/aydınların) özelliği bu… Malumatfuruş (bilgiçlik taslayan) birinin yaptığı ve yaydığı basmakalıp düşünceler, önce çokbilmiş geçinen kişinin kendini, sonrasında aklını kiraya verip düşünme zahmetine katlanmayanların zihinlerini düşünce sanılan söylem ve slogan çöplüğüne çevirir… Söylem ve slogan çöplüklerinden kurtulabilmek için millî aydınlarımıza ihtiyaç var! Entelektüel bakışı harikulade ifade eden söz: “Ya öğreten/âlim, ya öğrenen, ya dinleyen ya da bunları seven ol. Sakın beşincisi olma (ilme ve ilimle meşgul olanlara nefret duyma), helâk olursun!” (Hadis-i Şerif)… Aydın olabilmek için her konuda net görebilmeye çalışmak ve detaylı düşünmek gerekir… “Aydın olmak için önce insan olmak lâzımdır.” (Cemil Meriç)… Cemil Meriç’e göre; “Tanzimat’tan bu yana Türk aydının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak.”…
Bilgiyi doğru paylaşmanın ve doğru anlamanın yolu, ağzı laf yapmaktan ibaret iletişim çarpıklığından kurtulmaktır… Yoksa iletişimde bir sonraki adım olan fikr-i küfri (küfür olan fikir) olur… Kafamızda zaten yargılayıp karar hâline dönüştürdüklerimize ve dogmalara/doğru diye öne sürülen öğretilere göre kendimizi kilitlediğimiz bu durum, farklı söylemlere hayat imkânı tanımaz… Tahammülsüzlük girdabına sürükler konuşanı, dinleyeni, okuyanı ve yazanı… Bu yüzden bilgi paylaşımı, teyit edilen bilgiyi◼ paylaşmak şeklinde olmalı… Doğru bildiğimiz yanlışlar ile akıl kalp terazisinde, sadece kendimizi kandırdığımız sonuçlar elde edebiliriz… Doğruyu bilmemize engel; sormamaktır, soruşturmamaktır, sorgulamamaktır… Doğru sandığımız bilginin ve haberin teyit edilmeden yaygınlaşması, bilgi kirliliğinden ibaret bir sonuç doğurmaz; toplumu doğru olmayan hedeflere yönlendirir… Bundan kurtulabilmek için, eğitimli olan, kendi toplumunu dışlamayan, kendi toplumuna tepeden bakmayan, kendi insanıyla hemhal olan yerli ve millî olan, her mekânda ve zamanda dürüst olan; işçiye, esnafa, siyasetçiye, mühendise, doktora, mimara, öğretmene, avukata, yazara, sanatçıya, akademisyene, velhasılıkelam özüyle sözüyle doğru olan insana ihtiyacımız var… Millî olan, ipleri emperyalistlerin elinde olmayan adama ihtiyacımız var… Teröristlerle aynı söylemde buluşana değil, üreten ve ülkesi için çalışana ihtiyacımız var… Bir sözü diğer sözüyle çelişen ve fırıldak gibi dönene değil, özüyle sözüyle eylemiyle doğru olana ihtiyacımız var… Bir hadiseye, bir habere vb. bir duruma ait bilgiyi ya da haberi filtreden geçirmeden, doğruluğunu soruşturmadan boşboğazlık yaparak olur olmaz her yerde söyleyene ve yazana değil!
Bize ve topluma olumlu katkıda bulunan doğru bilgiyi paylaşmak, yeni, doğru ve faydalı bilgiyi öğrenmek, güzel bir haslet… Kendimizi sürekli ve sürdürülebilir bir şekilde geliştirmeliyiz… Kendimizi sürekli eğitime açık tutmalıyız… İnsaf ve izan (anlama becerisi) sahibi olmalıyız… Eleştiriyi önce kendimize yapmalıyız… Muhataplarımızı, sonuna kadar dinlemeliyiz, karşımızdaki kimselere saygılı olmalıyız… Teyit edilmeyen bilgiyi aktarmamalıyız… Siyasî, dinî ve ictimaî görüşlerimizin farklılığının, bir zenginlik olduğunun farkında olmalıyız; birbirimizi hâkir görmemeliyiz ve birbirimize tahammül edebilmeliyiz… Bu anlayışla ve duyarlılıkla, ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bozmalıyız, ülkemizde gözü olan emperyalistlerin oyuncağı olmamalıyız… Hepimiz millî çizgide olmalıyız… Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet olmalıyız… Selam, sevgi ve saygılarımla.
◼ https://www.aa.com.tr/tr/gundem/cumhurbaskanligindan-bolu-belediyesine-heykel-yerine-yardim-yapin-yaniti/2924298
◼ https://www.iletisim.gov.tr/turkce/dezenformasyon-bulteni
◼ https://www.malumatfurus.org/#
◼ https://teyit.org/
Kanalımı takip etmeniz dileğiyle… https://bit.ly/muzafferceven
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.