MİLLÎ OLAN GÖRÜŞ…
‘Milli mi, millî mi?’ açmazına takılı kalmak ve bu sarmalda laf üretmek değil derdimiz… Adı ‘ulusal’ veya ‘millî’ olan görüşün, yalama yapmış öngörüler üzerine kurgulanır hâle gelmiş olmasıdır, sol yanımızı acıtan, sağduyumuzu sarsan… Memleket meselesinin zihinlerde savrulduğu bir hengâmede, işin aslı nedir, nasıl olmalıdır? Mihenk taşına vuracağımız verilerin doğruluğu üzerine kafa yormak, tek maksadımız… Mesele, ülkemizin birliği ve dirliği olunca, siyasî yelpazede durduğumuz kısım çok mu önemli? Farklı düşünmek, farkındalık olduğunda, farkın fark edilmesi söz konusu olduğunda; çok güzel bir zenginlik… Bu, beş parmağımızın her birinin farklı olmasına eşdeğer bir durum… Önemli olan, ‘ülkemizi daha çok seviyorum’ demenin ötesine geçip, emperyalistlerin ve onların ülkemizdeki işbirlikçileriyle aynı söylemlerde buluşarak dilli düdükler hâline gelmemek… Böylesi bir hengâmede at iziyle it izinin birbiriyle karıştırılması son derece normal… Gerçek millî olan görüş, gerçekten millî çıkarlarımızı her şeyden üstün gören görüş…
Mâlum, ‘Millî Görüş’ hareketi, Türkiye'de siyasî ve sosyal bir hareket olarak 1970'li yıllarda, Prof Dr Necmettin Erbakan liderliğinde şekillenmeye başlamış; Türkiye’nin iktisadî, ictimaî ve kültürel sorunlarına İslamî zaviyeden çözüm önerileri sunmuş; modernleşme sürecinde kaybolan manevî değerleri yeniden canlandırmayı hedeflemiş… Millî Görüş, sadece bir siyasî hareket olmanın ötesinde, toplumsal değişim ve dönüşüm için bir ideoloji oluşturmuş… Milliyetçi hareket ülküsü de bu anlamda, gerçek millî bir perspektif… Millî olan görüş, bu bağlamda, özümüze, kadim medeniyet değerlerimize sahip çıkmak mânâsında, belki de millî düşünen her bir politik görüşün asıl tarafı, özü… Elbette, uluslarası platformlarda olmak gerek; ancak bu, ulusal olan tarafımızı muhafaza ederek olmalı… Asıl maksadımız; her yerde ve her zaman millî çizgide diri olmak ve dik durmak olmalı… Adâlet ve kalkınma sağlanmalı ve herkes eşit haklara sahip olmalı… Kadim medeniyet değerlerimiz esas alınmalı… Yerli ve millî üretim teşvik edilmeli ve dışa bağımlılık azaltılmalı… Kültürel ve tarihî değerlerimiz korunmalı… Şu ya da bu siyasî tabeladan daha mühimi, millî olan güçlerimizin bir ve beraber olup birlikte hareket etmesi… Millî olan görüş, millî hafızamıza ve millî nizama sahip çıkabilmek demek… Kendi siyasî ikballerini ve çıkarlarını, ülkemizin menfaatlerinden üstün tutanlar, millî olan görüşün ve hareketin devamı olamazlar… Bu, züğürt tesellisinden ibaret, iyi olmayan geçici bir deva, gelecek, saadet, refah ya da iyi sanılan hareket olabilir ancak… Meselesin tam ortasında durup, anahtar olmakla memleket sevdalısı olunamaz, zafer elde edilemez… Gerçek adalet, kalkınma ve millî hareket, her bir şeyi, önce vatan kaygısıyla yapmakla olur… Halk adına yapılan haksızlık, yalan ve dolan ile de sadece dilli düdük olunur… Birilerine gönderme yapmak değil muradımız… Tek arzumuz, ülkemizde gözü olanlara karşı hep birlikte millî olan görüşle birlikte hareket edebilmek gayreti sadece… Bunun adı, siyasî bir yaklaşım da değil… Bu; özümüze, öz değerlerimize dönmek; lâkin dönek olmamak, fırıldak olmamak…
Gerçek ‘millî olan görüş’ nasıl mı olmalı? Biz olmayı başarabilmektir, bunun cevabı… Gerçek millî olan görüş, yalnızca geçmişe özlem duymak veya dar bir çerçevede kalmak değil… Gerçek millî olan görüş, milletin bütünlüğünü korumaktır; evrensel değerlerle uyumlu, ilerlemeye açık ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmektir… Bu; tarih bilinci ile gelecek vizyonumuzu birleştirebilmeye endeksli… Geçmişte yaşadığımız zaferler, acılar ve deneyimler, bugünümüzü ve yarınımızı şekillendirmeli… Geçmişe takılı kalmadan, geçmişten ders alarak, geleceğe dönük vizyonumuz olmalı ki, kadim medeniyet kodlarımıza dönebilelim… Bütün mesele; evrensel normlara, değerlere ve diğer kültürlerle etkileşime açık olabilmek… Etnik, dinî veya siyasî farklılıklar, zenginliğimiz olmalı ve millî birliğimizi güçlendirmeli… Gerçek millî olan görüş, emperyalistlerin ülkemizdeki uzantıları hariç, herkesi kucaklayan görüş olmalı… Milletimizin bağımsızlığı ve özgüveni korunmalı… Milletimizin kendi kaynaklarına güvenmesi ve dışa bağımlılıktan kurtulması sağlanmalı… Millî olan davranış eğitimine ve evrensel bilime önem verilmeli; bilimsel düşünce teşvik edilmeli ve eğitim sistemi millî değerlerimizle evrensel bilgiyi harmanlamalı… Millî çıkarlarımız, başka milletlerin insanî haklarını çiğnemeden gözetilmeli… Her bireyin eşit haklara sahip olduğu toplum düzeni; gerçek millî olan görüşün, fikir ve ifade özgürlüğünün, adâletin ve hukukun temel unsurları olmalı… Doğaya ve çevreye duyarlı olmaktır, sürdürülebilir bir hayat tarzıdır, gelecek nesillerin haklarını gözeten bir yaklaşımdır; gerçek millî olan görüş… Millî olan görüş, dün yanlış diye bilenenlerin bugün doğruya dönüştüğü prensipler olamaz… Millî olan görüş, er bakanın yan bakana evrildiği savrulmalar da olamaz… Millî kimlik ve benlik yitirilerek, terör odaklarının söylemlerine çanak tutularak millî çizgi korunamaz… Asıl olan, kişilere bağımlı olan görüş değil; değerlerin dikkate alındığı gerçek olan millî görüştür… Birilerine bağlı ya da bağımlı olmak, fikirden küfre dönüşümün adı olsa gerek… Popülist politikalara yönelip, temel ilkelerden saparak yapılan, zilli görüşün yansımasıdır ancak… Unutulmaması gereken, millî olan görüş sözleri: “Biz Osmanlıyız, kalbimiz İslam, dilimiz Kur'an, ordumuz Allah'ın ordusudur!” (Yavuz Sultan Selim)… “Türk milleti yüzyıllardır hür yaşamış, hürriyet ve istiklâlini hayatının gayesi bilmiştir.” (Alparslan Türkeş)… “Milli görüş demek, milletimizin ruh köküne bağlı kalarak yeniden büyük Türkiye'yi kurmaktır.” (Prof Dr Necmettin Erbakan)… Millî olan görüş; kadim medeniyet değerlerimizden beslenmeli, ucuz politik hesaplardan ve çıkarlardan değil… Siyaset, sadece bir araç olmamalı, doğrudan hakkı ve adâleti hâkim kılmanın, harekete geçirmenin ak pak yolu olmalı… Meselâ, bir siyasî parti tarafından diğer bir siyasî partiye ödünç milletvekili verilerek yasaların delinmesine izin verilmemeli… Bunun için, hem akademisyen hem karizmatik millî olan âkil kafalara ihtiyaç var… Problem nede ya da kimde o zaman? Algı körlüğünden kurtulamayıp, Türklüğü Jön Türklük sananlarda… “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet, adalet, müsavat, meşveret” deyip, ülkemizin paramparça olmasına sebep olanlarda… 2. Abdülhamid’i anlayamayanlarda… 2. Abdülhamid’e hâl’ kararını tebliğe gelen heyet üyelerini (Ermeni Aram Efendi’yi, Laz Arif Hikmet’i, Selanik mebusu Yahudi Emanuel Karasu’yu ve Draç mebusu Arnavut Esad Toptani’yi) bilmeyenlerde, ne yaptıklarını anlayamayanlarda… “Tanzimat’tan bu yana Türk aydının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak.” (Cemil Meriç) sözünü idrak edemeyenlerde…
Millî olan görüş hareketinin, politik partiler ve seçimlerle sınırlı olmaması gerek… Millî olan beyinlerle ve hak için kavrulan gönüllerle, her yerde ve her şartta, yerli ve millî olunmalı ki, millî olan görüş etkin ve yetkin hâle gelebilsin… Darbelere ve her türlü vesayetlere karşı olmak ve egemenliğin hakka, adâlete ait olduğu bilinciyle hareket etmek, millî olabilmenin temel şartı… Kişi ve olaylara takılı yaklaşımlar aşılarak düşünce merkezli davranış ve uygulamalar devreye sokulmalı… Ancak böyle, kişisel egemenliğimizi ve sonrasında millî egemenliğimizi koruyabiliriz ve var olma mücadelemizi sürdürebiliriz… Laf üreterek ve birbirimizle uğraşarak değil, sahip olduklarımızın en küçük parçasını bile biz üreterek, işimizle uğraşarak, güçlü ve büyük Türkiye’mizi kurabiliriz… Türkiye olarak, birlik ve beraberliğimizi koruduğumuzda ve memleket meselesine millî zaviyeden baktığımızda, Türkiye'mizin ilk yerli uçağını yapan ve bu uçakla ilk ve tek uçuşunu 28 Ocak 1925'te gerçekleştiren Vecihi Hürkuş’un hazin hikâyesini, ‘Gümüş Motor Fabrikası’ hikâyesini ve diğerlerini daha iyi anlayabiliriz… Bugün geldiğimiz noktada “motor da yapılır, otomobil de yapılır, helikopter de yapılır, uçak da yapılır, (s/t)iha, Kızılelma, Kaan ve daha niceleri yapılır, hepsi yapılır.” hikâyelerimizi daha iyi anlayabiliriz… 1950'lerde Almanya'da püskürtmeli motor konusunda uzmanlaşan, Türkiye'de ilk yerli motoru üreten yüksek makine mühendisi, akademisyen, siyasetçi Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ı ve Pancar Motor'la başlayan akamete uğratılan çalışmaları algılayabiliriz… Türkiye'nin ilk yerli motorunun üretilmesi ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve ekibi tarafından imal edilen Devrim otomobilini hatırlayabiliriz… Fırsat bulursa veya verilirse, ülkemiz insanın, millî teknolojiyle harikalar yapabileceğini idrak edebiliriz… Yerli ve millî otomobil TOGG’in tanıtımının ‘’Made in Turkey’’ değil, ‘’Made in Türkiye’’ diye yapılmasının sebebini daha iyi kavrayabiliriz… Gerçek Türklüğün, Jön Türklük olmadığını ve üstlüğün sadece takvada olduğunu anlayabiliriz…
Millî olmanın, millî kalmanın bedeli ne olursa olsun; candan, canandan olalım; lâkin bayrak ve vatandan olmayalım… Devletimizin, Milletimizin ve tarihin doğru tarafında olalım, bir olalım, birlik olalım… Ülkemizde gözü olan düşmanlara, içimizdeki uzantılarına, işbirlikçilerine fırsat vermeyelim… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz, linki paylaşıp destek olmanız, olumlu-olumsuz görüşlerinizi, eleştirilerinizi iletmeniz dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.