ÖZ…
Öz, bireyin hayat yolculuğundaki pusula… Öz, bireyin kendisi hakkındaki algısını, tüm dışsal etkenlerden bağımsız olarak sahip olduğu ve onu benzersiz kılan özelliklerinin toplamını, köklerini ve varoluş sebebini ifade eden temel ve değişmez kimliğini, değerlerini ve hedeflerini içinde barındıran mefhum… Öz, kişinin nefsini, içsel gerçekliğini, derin düşüncelerini, en saf ve otantik (gerçeğe dayanan, gerçek olan, aslına uygun, doğru, özgün) duygularını ve varoluşunu kapsayan kavram… Felsefede öz, varoluşun temel niteliği… Doğu felsefelerinde öz, benliksizliği anlama (egodan kurtuluş) yolculuğunun merkezi… Psikolojide öz, bireyin benlik algısı ve kimliği… Tasavvufta öz, insanın kutsal tarafı… İnsanın özü ve sözü; yaşadıklarıyla dolan boş bir bellek misâli… Özü, genetik ve çevresel faktörlere havale etmek, sorumluluklardan sıyrılıp, kaderi suçlamak gafleti… Öz; tertemiz, kullanılmaya hazır bir hafıza kartı… İnsanın özü, kâinatın aynası… Öz, ha bir at arabası ha bir uçak ya da tabana kuvvet… Koskoca bir âlemin dürüldüğü tohumdur, öz…
Özü şekillendiren; irade, ilim, irfan, izan, talim (öğretim), terbiye (eğitim) ve edep… Özün merkezi beyin ve yürek… Beyin özürlü olunca özden; yürek özürlü olunca sözden engelli oluruz… Özü, asalete; sözü cesarete bağlayıvermek, bizi mesuliyetten kurtarmaz… Bizi, biz yapan özümüz… Sözümüzü söz yapan, neyi yapıp neyi yapmadığımız ve nasıl yapıp yapmadığımız… Bu, özümüzün yansıması… Özde olan, öze yüklediklerimiz… Öze yüklediklerimiz, akıl ve kalp süzgecinden geçince, ortaya çıkan; kişiliğimiz, karakterimiz, karizmamız… Öz değerlerimiz, özümüzün ihtiyaç duyduğu enerji… Öz, insanın kendini tanıma sürecinde önemli… Kişi, kendi özünü keşfederek, güçlü ve zayıf yönlerini daha iyi anlar ve kendini geliştirmek için adımlar atar… Öz farkındalık, bireyin duygusal zekâsını artırır ve davranışlarını daha iyi kontrol etmesini sağlar… Bir kimse, özüne sadık kaldığında, ilişkilerinde daha samimi olur, güven verir, kendisiyle ve çevresindeki kişilerle sağlam ilişkiler ve bağlar kurar… Kendi özünü anlayan, başkalarının duygularını ve düşüncelerini daha iyi anlar, empati yapar ve merhamet ile hareket eder…
Kiminle oturup kalktığımız, kiminle dost olduğumuz, son derece önemli… Birbiriyle vakit geçiren insanların, birbirlerinin özlerini etkilediği yadsınamaz bir gerçek... Bu konuda, ABD'deki Northwestern Üniversitesi bilim insanları bir araştırma yapmışlar… Beynin elektrik sinyallerinin senkronizasyonu üzerine çalışan nöroloji uzmanı Prof. Dr. Moran Cerf ve ekibi, birlikte zaman geçiren insanların beyin dalgalarının da zamanla 'benzer' görünmeye başladığını belirlemişler… BBC'nin İspanyolca Servisi'nde, Prof. Dr. Moran Cerf, bazı vakalarda birlikte olan iki insan beynindeki dalgaların birebir aynı çıkabildiğini vurgulamış: “Birbiriyle vakit geçiren insanlarda her iki beyinde de uyum oluşuyor. Sadece iki hafta sonra bile aynı filmi izleyen, aynı kitapları okuyan, aynı tecrübeyi paylaşan ve sadece birbirleriyle konuşan iki kişi, dil, duygu ve bakış açısında ortak kalıplar geliştiriyorlar.”… Prof. Dr. Moran Cerf’e göre, zamanla gelişen bu 'beyin ikizliği', sosyal olduğu kadar duygusal ilişkilerde de oluşabilmekte… Prof. Dr. Moran Cerf, çalışmalarının sonucunu ise şöyle açıklamış: “Hayatta alınabilecek en doğru karar, kiminle vakit geçirdiğinizi akıllıca seçmek…”… Akıllı olmanın yolu da akıllı siyaset yapmak… Siyaset aklanmalı, hareketlenmeli, iyileşmeli, saadet, refah, birlik, kalkınma, halk ve hak adına yapılmalı... Siyaset, mide odaklı çıkar uğruna kullanılmamalı...
Öze ulaşmak, önemli… Daha önemlisi; özüne, sözüne sahip çıkabilmek elbette… Bu, öz farkındalığımızı geliştirebilmeye bağlı… İçsel dinginliğimizi sağlamak ve kendi gerçekliğimizi daha net görebilmek için, kendimizle yüzleşelim… Düşüncelerimizi ve duygularımızı sorgulayalım… An’ın farkına varıp, özümüzle bağlantı kuralım… Meditasyon ve farkındalık çalışmaları yapalım… Özümüze ve kadim medeniyetimize ait değerlerin farkına varalım… Geçmişimizi sorgulayıp, köklerimize dair farkındalık kazanalım… Duygularımızı ve düşüncelerimizi gün yüzüne çıkarmak için, günlük tutalım, resim yapalım vb. diğer sanatlar ile meşgul olalım… Sosyal çevremizle sürdürülebilir ilişkiler kuralım, özümüzü ifade ederek, kendimizi daha iyi tanımaya çalışalım… Öz’ü en özlü tarif edem sözlere kulak verelim: “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, ama en büyük âlem sende gizlidir.” (Hz. Ali)… “Nefsini bilen, Rabb'ini bilir. Kendini bilmek, yaratılış gayesini anlamaktır. Yaratılış gayesini anlamaksa, Allah'a yakın olmaktır.” (İmam Gazali)… “Özünü bilmek, Allah'ın esmalarını ve sıfatlarını keşfetmektir.” (İbn Arabi)… “Bir ben vardır bende, benden içeri… İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır?” (Yunus Emre)… “Sen düşünceden ibaretsin, geri kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsün gülistan olursun, diken düşünürsün dikenlik olursun.” (Hz Mevlana)… “Dışını süslemekle meşgulsün, hâlbuki içeride bir define saklıdır. O defineyi ara ve kendini bul.” (Hz Mevlana)… “Kendi içine bak! Kim olduğunu ve ne olduğunu öğren. Çünkü dünyada en büyük sır, insanın kendisidir. Bir kimse kendini bilirse, Rabb'ini de bilir… Hakikati arıyorsan, kalbine dön. Zira özün orada saklıdır.” (Şems-i Tebrizî)… “Kalbin ve özün tertemiz olmadıkça, Allah’a yönelmek mümkün değildir.” (Abdülkadir Geylani)… “Arif, kendini bilen kişidir.” (Hacı Bektaş Veli)… “Kendini bil.” (Sokrates)… “Kendini bilen, bilgedir.” (Lao Tzu)… “Olgun insan, kendi özünü bulmak için çabalar.” (Friedrich Nietzsche)… “Kendinle yüzleşmeden, başkalarını anlaman mümkün değildir.” (Carl Jung)… “Her insan kendi doğasını tanımalıdır; çünkü gerçek mutluluk, kendini anlamaktan gelir.” (Ralph Waldo Emerson)… “Öz, zihnin ötesindedir. Sessizlik ve huzurun içindeki varlıktır.” (Eckhart Tolle)…
Öz bozuk olursa; karakter ve kişilik bozuk olur… İlim, irfan, izan, idrak, hayâ, terbiye ve edep ile öz korunur… Öz’ü öz yapan, davranış eğitimi… Davranış eğitimi olmadan, bilgi yüklü canavar olunur sadece… Bu, ‘aslı bozuk, nesli bozuk’ ya da ‘hamurunda yoksa maya tutmaz’ diyerek geçiştirilemez… ‘Genlerinde kötülük var’ teranesi, var olan ‘öz’ü köze dönüştürür, ifsat eder… Bir kimsenin temeli sağlam olmalı… Yaradılışta sağlam olan temeli yıkan, bozan tek neden, davranış eğitiminin ihmali… Özümüz, bir avuç toprak… “Toprağı işlersen ekmeği dişlersin. Ne doğrarsan aşına o gelir kaşığına.” (Atasözü)… Mâlum, âlimden zalim, zalimden âlim doğar… İnsanın yetiştirilme tarzı ve çevresel faktörler mühim… Her birey, kendini geliştirme potansiyeline sahip ve yaptığından sorumlu… Asıl mesele, ‘öz’ümüzü özümseyebilmek ve öz benliğimizle barışık olmak… Dahası, haddimizi bilmek… “Vazgeçilmez sanma kendini, toprağın altı kendini vazgeçilmez sananlarla dolu...” (Ömer Hayyam)… Özünde iç huzuru bulunca insan, kim olduğunun farkına varabilir ve bunu kabul edip ona göre hareket edebilir… Özünü bilmeyen, sözünü de bilmez, dilli düdük olur… Öz taşına (kendine ait yere) dönebilen, kendi köklerine, aslına geri dönebilir, kalabalıklardan sıyrılıp, öz taşında huzur bulabilir… Bunun için, insanın özüyle barışık olması ve öz eleştiri yapabilmesi lâzım… Kendi hatalarını, eksiklerini dürüstçe değerlendirebilen özü sözü bir olan kimse, empatiyle merhametle hareket edebilir… Özü sözü bir olan, öz varlığına sahip çıkabilir… Düşündükleri, yaptıkları, öz be öz kendine ait olan, özveride bulunmanın gereğini hakkıyla yerine getirebilir… Yeter ki, insanın özü cılk olmasın; her bir şey eninde sonunda özüne kalp eder… Bize düşen, özün kabuğundan dışarı çıkmasını sağlamak olmalı… İşin özü, özeti bu…
Öz’ü ‘adam/insan’ sözcüğünde özetleyen söz: “Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu.” (Atasözü)… Lafın azı, işin özü, algı körlüğü sendromu’dan kurtulabilmek, tarihin doğru tarafında olabilmek… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz, linki paylaşıp destek olmanız, olumlu-olumsuz görüşlerinizi, eleştirilerinizi iletmeniz dileğiyle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.