HER ÇOCUĞUN DUYMASI GEREKEN SÖZ
Her çocuğun duymak istediği söz, birkaç olumlu sözcükten ibaret… Her çocuğun duymak istediği tek şey; sözden ziyade, sözün sevgiyle söylenmesi… Her çocuğun duyması gereken 7 önemli sihirli sözler… Seni seviyorum… Seni dinliyorum… Seni affediyorum… Sana güveniyorum… Senin önemli olduğunu biliyorum ve sen benim için önemlisin… Seninle gurur duyuyorum… Senin yapabileceğine, başarabileceğine inanıyorum… Daha önemlisi, çocuğa ne söylendiği değil; her ne söylenirse söylensin, nasıl söylendiği…
“Çocuğunuzu kendi zamanınıza göre değil, doğdukları zamanın şartlarına göre yetiştirin.” (Hz. Ali)… ‘Bizim zamanımızda akıllı cep telefonlar yoktu.’ deyip işin içinden sıyrılmak, ucuzcu bir yaklaşım… Dijital zehri yok saymadan, teknolojiyi doğru ve etkin kullanarak ebeveyn olabilmeyi becermek zorundayız… Zamanı kendimize değil, kendimizi zamanın şartlarına uyumlu hâle getirebilmeliyiz… “Çocuklarla 7 yaşına kadar oynayın, şakalaşın. 7-15 yaş arası arkadaş̧ olun. 15 yaşından sonra kararlarınızla ilgili ona akıl danışın, istişare edin.” (Hz. Ali)… Yeri geldiğinde, çocuklarımızın oyun arkadaşı, sohbet arkadaşı, istişare ettiği yol arkadaşı olabilmeliyiz… Bu, baba olmayı ihmal etmeden olmalı… Önceliğimiz ve sınırımız, ‘baba olma’ saygınlığını yitirmemek olmalı… Mesafeyi ne çok açmalıyız, ne de mesafeyi sıfır noktasına getirmeliyiz… Çocuklarımızın, kendilerini bize açmalarına fırsat vermeliyiz… “Bir insana başkasının yanında yapılan eleştiri, ‘eleştiri’ değil, hakarettir.” (Hz. Ali)… Çocuklarımızın hatalarını uluorta dillendirmemiz, doğru olmayan yaklaşım… Hataları görmeliyiz, ama hemen söylenmemeliyiz, bekleyip, uygun bir anda, onları rencide etmeden gerekli uyarıyı yapmalıyız… Çocuğu utandırarak, onun erdemli bir yetişkin olmasını sağlayamayız…
Çocukların dünyası, merakla dolu, keşfetmek isteyen ve anlamak isteyen bir yer… Çocuklar için duydukları şeyler, büyüdükleri dünyayı anlamalarına yardımcı olabilir veya onları etkileyebilir… Çocuklar neler mi duymak ister? Sevgi dolu söz… Teşvik edici söz… Duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerine yardımcı olan bir yetişkinden bir evet… Kuralları ve sınırları anlamak için sarf edilen söz… Hayâl güçlerini destekleyen söz… Sorularına doğru cevap… Hatalarını kabul edip öğrenmeyi öğrenmek istediklerinde onları olumlu etkileyen bir söz… Geleceklerinin parlak olduğuna dair bir söz… Çocuklar için duydukları sözler, onların duygusal ve zihinsel gelişimlerini olumlu ya da olumsuz etkileyebilir… Çocuklara; sevgi, anlayış ve teşvik dolu sözlerle yaklaşmak, son derece mühim… Çocuklara; içimizde çocuk kalan tarafımızla, sol tarafımızla, sağduyumuzla ve merhametle davranamadıkça, ne söylesek ne yapsak beyhude… Çocukların dünyasında sessiz çığlık bombalarının patladığını, bilelim… Çocuklara karşı, bilerek ya da bilmeyerek yaptıklarımızın onların dünyasında fırtınalara, kasırgalara dönüşeceğini hatırlayalım… Bu, binilen dalın kesilmesi gibidir, keseni de keser, bir nesli heder eder… Bütün mesele tohumun, geleceğin ağacı olduğunu düşünebilmekte… Ana kuzularında yapılacak tahribat istikbalin infilâkına sebep… Çocuk kalabilmek… Mâhzun ve mâsum… Tertemiz çizilmemiş… Ustanın malzemesi odunsa kırılsa da önemi yok, yerini alır başka bir odun işlenmek üzere… ‘Çocuk, alternatifi olmayan gelecek… Geleceği karartmak da aydınlatmak da ebeveynin, arkadaşın, öğretmenin velhasıl toplumdaki her bir bireyin müspet/olumlu ya da menfi/olumsuz dahline bağlı… “Çocuklarınıza ikramda bulunun ve terbiyelerini güzel yapın! Çocuğun baba üzerindeki hakkı, ona güzel bir isim koyması, zamanı gelince evlendirmesi ve ona yazı yazmayı öğretmesidir. Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir miras bırakmamıştır.” (Hadis-i Şerif)…
Çocuklarımıza nasıl güzel davranışlar kazandırabiliriz? “Çocukta ruh ve beden eğitimi ve gelişimi beraber yürütülmelidir.” (İbn-i Sîna)… Çocuklarımıza güler yüz ve nezaketle hitap etmeliyiz… Hatalarının ve yanlışlarının farkına varmalarını sağlayıp, doğru davranmalarına fırsat vermeliyiz… Çocuklarımızı topluluk içinde değil, onları yalnızken uyarmalıyız… Çocuklarımızı şiddetten kaçınarak, asla yüzüne ve sırtına vurmadan onlara bazı kısıtlamalar getirip onların doğruyu görmelerini ve anlamalarını sağlamalıyız… Çocuklarımızı başkalarıyla kıyaslamamalıyız, arkadaşlarının yanında onları eleştirmemeliyiz… Çocuklarımızın ‘bir dediğini iki etmemeli’ davranışlarımızı terk etmeliyiz… Çocuklarımıza söz verirken ölçülü ve dikkatli olmalıyız ve verdiğimiz sözleri yerine getirmeliyiz… Çocuklarımıza söylediklerimiz ile uyguladıklarımız, yaptıklarımız örtüşmeli… Çocuklarımızın sorularına sabırla, dikkatlice ve doğru yaklaşımlarla cevaplar vermeliyiz… Çocuklarımıza zaman ayırmayı ihmâl etmemeliyiz… “Kimin bir çocuğu varsa onunla çocuklaşsın!” (Hadis-i Şerif)… Bir zamanlar, bizim de çocuk olduğumuzu hatıramızdan çıkarmamalıyız…“Çocuklar, anne ve babalarının kötü örnekleriyle bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kurulamaz.” (A. S. Neil Alexis Carrel)… Çocuklarımızın bizden duymak istedikleri, aslında bizim de başkalarından duymak istediklerimiz… Biri, İbn-i Haldun’a sorar: “Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?” İbn-i Haldun’un cevabı: “Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter.” İşin en vahim olanı ise, maalesef “Biz çocuklarımıza konuşmayı değil, susmayı öğretiyoruz.” (Japon Atasözü) gerçeğinin farkında olmamak… “Çocukların, nasihatten çok iyi örneklere ihtiyaçları vardır.” (Joseph Joubert)… Öncelik her birimizin kişisel ve ruhsal gelişimi ve eğitimi olmalı… Sonrasında, çocuklarımızın davranış eğitimi… Davranış eğitimi olmadan, çocuklarımızı sadece bilgi yüklü hamallar hâline dönüştürürüz… İçimizdeki hep çocuk kalan tarafımızla ve acıyan sol yanımızla kalbimizle çocuklarımızı dinleyelim ve onlara söz edelim…
Çocuklara ergen muamelesi yapmak doğru değil! Sorumluluk, aklı olanadır, bâliğ (ergen) olanadır, reşid (ergin) olanadır… Türk Ceza Kanunun 31/1 maddesi gereğince; suç işleyen 12 yaşını doldurmamış çocukların cezaî sorumlulukları yok… Ceza ehliyeti tam olanlar; 18 yaşından büyük ve aklî dengesi yerinde olanlar, ergen ve ergin olanlar… Ergenlik/bülûğ (adolesans, puberte), çocukluk çağı ile yetişkinlik çağı arasındaki geçiş dönemi… Ergenliğe giriş yaşı; genetik, ırkî, sosyoekonomik şartlar (çocuk yaşta evlendirme, ağır bedensel yük altında çalıştırılan çocuklar) ve iklim gibi faktörlere göre değişmekte… Ergenlik, genel olarak kızlarda 10-14 yaş arasında ve erkeklerde 12-16 yaş arasında… Ergenlik, çocukluğun sona erdiği, olgunlaşmanın başladığı, evlenilecek yaşa gelinmesi… Çocukların ergenliğe geçişi, yeni bedenlerine alışmaları, zorlu bir süreç… Ergenlikte, bireylerin karışıklık ve kararsızlıklar içinde kalmaları normal bir durum… Fizikî olarak olgun olmak yeterli değil; esas olan, ergen de olunsa reşit olunması, rüşdün ispatlanması… Rüşd, aklî ve ruhî olgunluğa erişmek ve doğru yolu bulup onda sebat etmek demek… Reşid/ergin olmak, akıl-kalp terazisine sahip olan bir birey olabilmek demek… Reşîd olan, doğru ile yanlışı ayırt edebilecek çağa girendir, sorumluluklarını yerine getirebilendir… Yasaları kendimize değil, kendimizi yasalara uyduralım! Evlenecek yaşa gelmek için, ekonomik yeterliliğe sahip olup hem akıl baliğ olmak, reşid olmak hem ruhsal olgunluğa ermek gerek… Evlilik, çocukların diliyle ‘evcilik oyunu’ hâline getirilmemeli… Çocukların, çocukluklarını yaşamalarına ve doyasıya oyun oynamalarına imkân verelim… Oyundan mahrum kalan çocuklar, büyüdüklerinde oyun oynamaya başlarlarsa, içinden çıkılmaz oyun içinde oyunlarla baş etmek zorunda kalırız…
Her çocuğun duyması gereken söz; özüne, özeline verilen değeri gösteren sözdür… Sözün de yalama yaptığı noktada, her çocuğun anlamak ve emin olmak istediği tek şey; sözden öte beden diliyle gönül diliyle kendisiyle olumlu, doğru, etkin ve etkili iletişim kurulmasıdır… Daha önemlisi, sözden ziyade nasıl davrandığımızdır… Selam, sevgi ve saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.