NECİP FAZIL-3-
Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum?
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.
İşaret eden o ablak yüzlü adam ile konuşmalarının üzerinden hayli zaman geçmişti. Bundan sonrasını Necip Fazıl'dan dinleyelim:
"Ne yapmalıydım?
Önümdeki Cuma gününü iple çekip Ağa Camiine koşmalı değil miydim?
Hayır!
Bir gece süren esrar vecdini ertesi sabah unuttum. Ve yine daldım saksı altındaki böcek hayatıma...
O sıralarda bir gün... Kadına cazibeli görünmek için beynimi limon gibi sıkıp, renkli tertipler ve ışıklı formüller düşünmekte olduğum bir gün... Beyoğlu'nda Ağa Camii'ne bir kaç yüz metre mesafede, bir apartmandayım... Yanımda bir de ressam arkadaşım...
Evet; bu ressamla dudaklarımızda Rimbaud (Rembo)'nun mahut iki mısraı, içimizi dolduran mavera iştiyakını besteliyoruz. Tabii, her birimizin iştiyakı ve iştiyak istidadı başka...
Birden, tüylerim ürpererek hatırıma bir şey geldi:
- Bugün ne kuzum?
-Cuma...
-Ne dedin? Cuma mı? Ağa camiine de bir iki yüz metre mesafedeyiz!
-Ne olacak?
-Ne olacağını bırak da saate bak!
-12'ye geliyor.
-Tamam! Namaza pek az vakit var... Haydi davransana sana üstün haberciyi göstereceğim!
Ve arkadaşa, vapurda geçen hadiseyi çizgisi çizgisine anlattım.
Müthiş alakalandı. Daldı ve dedi:
-Ya bizden şüphe ederse? Bizi polis falan zannederse?
-Yanılıyorsun, diye haykırdım; eğer aradığımız üstün haberciyse bir bakışta bizi anlar. Değilse, zaten bize lüzumu yok... İstediği kadar şüphe etsin.
Beşinci katında bulunduğumuz apartmandan yuvarlanırcasına inip kendimizi kaldırımlara attık."
Böylelikle Ağa Camii'ne yanında ressam arkadaşı Abidin Dino'yu da yanına alarak gitti. Ve onu o mürşidi tanıdıktan sonra hayatı fikri yönden bir aydınlığa doğru kavuşmaya başlar. Bu dönüm noktasından sonra ulvi dava altında ezilen zihni artık şu beyti söyleyecektir:
Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış...
Yıl 1934...Bu buluşma ve tanışma bir milattır Necip Fazıl için. Artık eserlerinde hep bahsettiği nefis muhasebesi içinde görüyoruz onu. Yaptığı hatalardan günahlardan daima bir pişmanlık içindedir. Bahriye Mektebinden itibaren başlayan arayışının artık sonuna gelmiş ve beyni zonk zonklayanlardan olan üstat nihayet kaynağını bulmuştu.
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes
Ey kahpe rüzgâr artık ne yandan esersen es...
1943 yılında içini öyle bir sosyal mücadele hamlesi kaplar ki artık çalışmaz hale gelir ve mücadele meydanına atılır. "Büyük Doğu" isminde bir dergi çıkarmaya başlar. Büyük Doğu resmi tarihe karşı bir mahiyetle yer alır yayın hayatında. Türkiye Cumhuriyeti'nin ideolojik paradigmalarına muhalefet eder. Bu da dönemin iktidarı ve cumhuriyetin kurucu partisi CHP tarafından hoş karşılanmaz ve Büyük Doğu dergisinin çıkmasına mani olmaya çalışır.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel Necip Fazıl'a hocalıkla Büyük Doğu arasında bir seçim yapmasını söyler. Necip Fazıl ise " 50 kişilik bir sınıftansa bütün vatana hitap edici kürsüyü yani Büyük Doğu'yu" seçtiğini söyleyecektir.
1947 yılında dönemin başbakanı Recep Peker Necip Fazıl'a İslam konusunda biraz ölçülü davranması ve CHP aleyhinde yazmaması için yüz bin lira teklif eder. Türkiye tarihinde ilk defa bir başbakan susması için bir fikir adamına rüşvet teklif ediyordu. Necip Fazıl başbakanlık makamını terk ederken arkasında merkez bankası bandajlı iki deste para ve bir başbakan bırakıyordu.
Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!
Büyük Doğu dergisi için 30. sayısında "Allah'a itaat etmeyene itaat edilmez" mealinde bir hadis yüzünden hakkında kapatılma kararı verilir. Bu karar daha başlangıçtır. Bundan sonra dergi birçok kere kapatılacak Necip Fazıl'da hapis yatacaktır.
Büyük Doğu Cemiyeti'ni kurar Necip Fazıl ve bu cemiyet vasıtasıyla gençler yetiştirmeye başlar. Anadolu'nun bütün vilayetlerinde konferanslar verir. Bu konferansların sayısı 500 aşkındır. Ve onun konferanslarında salonlar tıklım tıklımdır. Gençlikle irtibata geçmesi bakımından dönemin en büyük gençlik teşkilatı Milli Türk Talebe Birliği, Necip Fazıl'a destek olmuştur.
Üstat Necip Fazıl ölümüyle özgürlüğüne kavuşmuş bir insandır. Çünkü ölmeden önce 1 yılı aşkın bir süre 79 yaşında olmasına rağmen hapis cezasına çarptırılmıştır. Hakkında verilen hapis cezalarının süreleri 100 yılı aşkındır.
İşte bütün meselem, her meselenin başı,
Ben bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı!
Üstat Necip Fazıl bu dizlerle belirtiyor aradığı gençliği. 1943 yılından öldüğü tarih 1983 yılına kadar geçen zaman diliminde bir kaç nesil yetiştirmeyi başaran üstat bu neslin adını "Büyük Doğu Nesli" olarak koymuştur. O nesilden yetişen gençler şu an ülkeyi yönetmektedir. Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç vb. gibi birçok iş adamı ve bürokrat, Büyük Doğu nesline mensup Necip Fazıl'ın talebelerindendir.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?...
Yıl 1983... Mayıs ayı... Necip Fazıl sükût içinde... Sağlığı gayet yerinde. Ancak sanki şiirinde de belirttiği gibi gaiplerden bir ses gelmişti odasına ve bunun üzerine fani hayatla irtibatını keserek o sesin ahengi salıvermişti ruhunu.
Yazmayı çoktan bıraktığı eseri "Kafa Kâğıdı”nı paketleyip büyük oğlu Mehmet'e teslim eder. Tarih 25 Mayıs... Gece saatleri. Oğlu Mehmet'i yanına çağırır hayat dolu bir sesle. Bir sigara yakıp vermesini ister. Oğlu edeben babasına sırtını dönerek sigarayı yakar ve Necip Fazıl'a uzatır. Necip Fazıl derin bir nefesle içine çeker sigarayı ve devam etmesi için oğluna uzatır. Sonra bal rengi gözleri bahçedeki ceviz ağacına doğru çevrilir ve derin derin bakar. Pembe dudakları kıpırdanır ve "demek böyle ölünürmüş" der ve ruhunu yaratana teslim eder.
Son olarak...Fikir, sanat ve aksiyonu kendinde bütünleştiren Necip Fazıl, güçlü zekâsını Abdülhakim Hazretleri'nin eline vererek faydalı hale gelmesini sağladı. Her zaman uçların adamı olan Necip Fazıl mürşidi vesilesiyle itidali yakalamayı büyük bir ölçüde başarmıştır. Hayatı yakıcı imtihanın farkında olarak, bundan ötürü de nefis muhasebesi içinde geçti. Geriye Büyük Doğu neslini ve izleri belki yüzyıllar boyu kalacak fikirleri bıraktı. Ruh şad mekânı cennet olsun.
Bu yazı toplam 729 defa okunmuştur
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.