MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

YENEBİLİR-İÇİLEBİLİR Mİ, YENİLENEBİLİR Mİ?

YENEBİLİR-İÇİLEBİLİR Mİ, YENİLENEBİLİR Mİ?

Yenebilir-içilebilir ya da içilemez-yenemez… Yenilenebilir ya da yenilenemez… Sürdürülebilir olması kaydıyla, hepsi mâkul… Yenebilir ve içilebilir olana ihtiyaç duyduğumuz oranda, hayatta var olma uğraşıyla cebelleşmek; insan olmanın gereği… Yenilenebilir ve değişebilir olmanın bedeli, sürekli mücadele edebilmeyi gerektirmekte… Yenebilir ve içilebilir her şey, bedenimize aldığımız girdi… Değişim ve gelişim sürecinde yaşamayı becerebilmek ve gereğini uygulamaya dökebilmek de çıktı… Girdi ve çıktı ikileminin neresinde olabildiğimiz önemli… ‘Girdi mi, çıktı mı?’ derken, işin girmedi ve çıkmadı kısmında olmak ise, sürünerek hayat sürmeye, maksatsız yaşayan mankurtlaşmış bir bedenin içinde mahsur ve mahzun kalmaya eş değer bir durum…

Maddenin katı halindeki besin yenebilir; sıvı halindeki içilebilir… Yenebilir-içilebilir olan, sağlığımızı destekleyen ve açlık hissini hafifleten önemli besinler… Meselâ, tarçınlı süt… Gece acıkınca, açlık hissini bastırmak için doyurucu bir gıda… Salatalık… Su içeriğiyle, bizi tok tutan ferahlatıcı, kıtır ve düşük kalorili bir besin… Yulaf ezmesi süt ile karıştırılarak hazırlanan yulaflı süt… Doyurucu ve sağlıklı yiyecek… Vitamin ve lif açısından zengin taze meyveler… Elma, muz veya portakal… Enerji veren kuru meyve ve kuru yemişler… Su, yemek yedikten sonra içilebilecek en iyi içecek… Su, bedenimizi hidratlı tutar ve sindirim sürecine yardımcı olur… Yemek sırasında içtiğimiz su, yediğimizi daha kolay çiğnememizi sağlar ve hazımsızlık gibi sorunları önler… Hafif ve ferahlatıcı, sindirimi kolaylaştıran, maden suyu… Soda veya meyve suyu… İçerdiği şeker veya yapay tatlandırıcılar nedeniyle tokluk hissini azaltan soda ve meyve suyu, dikkatli tüketilmeli… Vücudumuzu çöp deposu hâline dönüştürmemek için dengeli ve sağlıklı beslenmeliyiz… Girdi ve çıktı kaliteli olsun istiyorsak, yenilebilir-içilebilir mi, yenilenebilir mi çizgisinde olmak gerek… Yenilenebilirlik; maddenin enerjiye, enerjinin maddeye dönüşümüyle ve özümüzün sürdürülebilir yeniliğe açık olmasıyla doğrudan ilintili…

Madde, fiziksel varlık, boşlukta yer kaplayan ve kütlesi olan her şey… Gözümüzle ya da farklı duyularımızla algıladığımız, var olan kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip her şey… Evrendeki tüm nesneler, taşlar, su, hava, bitkiler, hayvanlar, insanlar, gezegenler, yıldızlar… Enerji, iş yapma kapasitesi… Enerji, maddeden bağımsız olarak da var olabilir… Enerji, farklı formlarda bulunabilir… Kinetik enerji (hareket halindeki cisimlerde), potansiyel enerji (yükseklik, gerilim, kimyasal bağlar gibi potansiyel durumlar), termal enerji (sıcaklıkla ilişkili), elektrik enerjisi, ışık enerjisi vb. enerji… Enerji, dönüşebilir ve farklı formlar arasında dönüşüm yapabilir… Meselâ, güneş enerjisi bitkiler tarafından fotosentezle kimyasal enerjiye dönüştürülür… Maddenin enerjiye dönüşümü ve enerjinin maddeye dönüşümü; temel fizik prensiplerine dayanmakta… Bu, Albert Einstein’ın ünlü formülüyle E=mc² (enerji = maddenin kütlesi ile ışık hızının karesinin çarpımı) kütle-enerji denkliği olarak bilinmekte… Albert Einstein’ın özel görelilik (görecelik, izafiyet) teorisine göre, madde ve enerji birbirine dönüştürülebilir… 80 kilogramlık bir insanın tamamı enerjiye dönüştürülse, yaklaşık 41 katrilyon joule enerji elde edilir… Saf kütlenin enerjiye dönüşümü, atom bombaları gibi olağanüstü koşullarda gerçekleşir… Yüksek enerji fiziği veya parçacık hızlandırıcıları gibi özel koşullar gerçekleştiğinde, enerji, madde parçacıklarına dönüşebilir… Yeterli enerjiye sahip bir foton (atomaltı parçacık), çekirdek gibi ağır bir parçacıkla etkileşime girdiğinde, enerji; elektron (negatif, eksi yüklü atom altı tanecik) ve pozitron (pozitif elektrik yüklü olan atom altı tanecik) çiftine dönüşebilir… Teoriye göre, bu dönüşümler ekstrem (en uç, en son, son uç, aşırı) koşullar gerektirir ve günlük yaşamda gözlenemez; ancak evrenin ilk zamanlarında, ‘The Big Ban Theory’ (Büyük Patlama)’dan sonra, enerji ve madde arasında sürekli bir dönüşüm gerçekleşmiştir…

Yenilenebilir enerji, doğada herhangi bir üretim sürecine gerek duyulmadan, doğal kaynaklardan ve sürekli olarak elde edilebilen temiz enerji… Yenilenebilir enerji, ülkelerin enerji ihtiyaçlarını karşılamaları ve kaynakları çeşitlendirerek sürdürülebilir bir enerji elde etmeleri için son derece önemli… Yenilenebilir enerji, çevreye verilen zararı minimuma düşürmede de kritik bir rol oynamakta… Hidrolik enerjisi (suyun düşüş ve akış hızı ile elde edilen enerji)… Güneş enerjisi (ısı ve elektrik üretmek için kullanılan enerji kaynağı)… Biokütle enerjisi (organik maddelerden elde edilen, odun, tarım ürünleri, hayvan dışkısı gibi kaynaklardan üretilen enerji)… Rüzgâr enerjisi (rüzgârdan elektrik elde edilen enerji)… Jeotermal enerjisi (yer kabuğunun derinliklerindeki sıcak kayaların ısısı kullanılarak elde edilen, bölgesel ısıtma, elektrik üretimi ve termal turizm alanlarında kullanılan enerji)… Dalga enerjisi (denizde dalgaların etkisiyle elde edilen enerji)… Yenilenebilir enerji, fosil yakıtlara göre daha çevreci ve sürdürülebilir enerji seçeneği…

Madde-enerji ilişkisi… Hayat vetiresinin/sürecinin konuşlandığı, insanlarla iletişim kurulduğu ve zaman geçirildiği platformda, madde-enerji olmadan, neden söz edebiliriz ki… Maddeden sıyrılmanın ve farklı boyuta geçebilmenin de açıklaması, var olmanın izahı; böylesi geri dönüşümle ve ileri dönüşümle bağlantılı… Bunu en güzel anlatan kıssa: Yunus Emre, bir gün Mevlânâ’ya “Mesnevi‘yi sen mi yazdın?” diye sormuş… O da “Evet!” deyince: “Uzun yazmışsın. Ben olsam: ‘Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.’ derdim, biterdi.” demiş… Kıssadan bize düşen; birinde özün detayı, diğerinde detayın özü olduğu… Bu, ‘yenilebilir-içilebilir mi, yenilenebilir mi’ çizgisinin ötesi… Boyut kavramının ‘bir-iki-üç’ten de ilerisi-gerisi… Birinci boyut, matematiksel bakış açısıyla uzunluğun ifadesi... Bir nesnenin yalnızca bir boyuta sahip olması, yani uzunluğunun olması… İki noktanın birleştirilmesi, tek boyutu olan bir doğru elde edilmesi demek… Bir çizginin, genişliğinin ve yüksekliğinin olmaması, yalnızca uzunluk boyutunun olması durumu… Birinci boyutta her şey çizgi gibidir, ancak nesnelerin uzunlukları farklı olabilir… Çizgilerin genişliğinin ve yüksekliğin olmaması, ne kadar doğru? Bu, birinci boyutun, ikinci ve üçüncü boyuta olan geçişini ve aslında boyutların iç içe dürüldüğünün ve büküldüğünün yansıması… Neyi, nasıl gördüğümüzle ilintili ahvâl… Küp, küre ve arasında seyreden her bir şey ve ötesi… Boyutlar arasındaki gelgitleri fark edebilmek ve boyut içindeki boyutlarda yüzebilmek, zor olanın kolay açıklaması… Sıfırıncı boyuttaki bir noktanın, birinci boyutta bir çizgiye dönüşmesi… İkinci boyuttaki çizgilerin kalınlık kazanması ve kare, dikdörtgen vb. bir hâle bürünerek görünmeye başlaması… Üçüncü boyutta, küp vb. bir duruma gelmesi ve daha karmaşık olması… Dördüncü boyutta, zamanın ve hızın devreye girmesi ve sonrası… Kim bilir belki de, sayısını bilemediğimiz boyuttan boyuta geçişlerin olması…

Bir noktanın, varsayalım, binde bir küçüklüğü boyutuna geçebilsek, ortada nokta mı kalırdı? ‘Yenebilir-içilebilir mi, yenilenebilir mi?’ diye sözcüklere boyut atlatmaya çalışırken bile, hangi görünürlükten veya görünmezlikten bahsedebiliriz? Hangi içi dışı birbirine geçmiş kavramların içini boşaltabiliriz ya da doldurabiliriz? En iyisi mi, düşünmeye ve işe yenilebilir-içilebilir mi, yenilenebilir noktasından başlayalım; işin doğruluğunu anlamak için mihenk taşına vuralım… Selam, sevgi ve saygılarımla.

Bu yazı toplam 1640 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR