MUZAFFER ÇEVEN

MUZAFFER ÇEVEN

OTURMAK, OTURTMAK…

OTURMAK, OTURTMAK…

Yürümek, koşmak, yüzmek; hareket etmek… Oturmak, hareket etmemek… Oturmak, yatmaya göre harekete geçmenin ilk adımı… Uzun oturmak, uzanıp oturmak; oturmanın yatmaya evrilen hâli… Oturmadan hep hareket hâlinde olmak da mümkün değil… Yürümek, oturmadan bir üst seviyeye geçmenin adımı… Esas mesele, iş ve görev için harekete geçebilmek (aksiyon)… Harekete geçmek için oturmak da bahane değil… Oturduğu yerden, maksatsız yürüyen ve koşandan çok daha fazla iş üreten de var… İş yapıyor görünmek için o kadar yürüdüğü ve koştuğu hâlde boşa küren çeken var ki… Oturduğu, uzun oturduğu, uzanıp oturduğu, yattığı yerden; iş bitiren de var elbette… Hareket hâlinde olmak, düşünebilmek, üretebilmek, insanları ve kendimizi harekete geçirebilmek ile alâkalı… Oturma eylemi ve oturtma eylemi… Oturtma; oturtmak işi, mâlum… Bir başka oturtma da; halka halka kesilmiş patates, patlıcan, kabak vb. sebzelerden yapılan bir tür kıymalı yemek… Yemek olan ‘oturtma’yla yemeğe başlayıp, eyleme geçmek için bir güzel otursak ve oturtsak mı acaba?

Oturmanın ve yatmanın bilindik âdabının dışında, uygunsuz davranan birine söylenebilecek sıradaşı söz: “Kişiliğin yerine otursun, söz ayağa kalkacağım.” (Will Rogers)… Sorun, sadece doğru yönde olmak da değil, oturup durarak ezileceğimizi düşünememek… Mevzuyu rayından çıkarıp ‘Gel otur yanıma biraz, yaşlanınca kalkarsın.’ diyerek oturmayı mâsum kılmak ise gayrimümkün… Oturmak, suç değil… Yeter ki dinlenmek adına olsun… Yeter ki, edeplice olsun… Yeter ki, birilerinin düdüğü olup oturduğu koltukta ötmek olmasın… Maalesef, modern hayat tarzı, insanları giderek daha hareketsiz yapmakta… Ofislerde, evlerde, toplu taşıma araçlarında ve hatta eğlence etkinliklerinde bile insanlar saatlerce oturmakta… Uzun süreli oturma alışkanlığı, çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilen önemli bir risk… Uzun bir süre oturmanın nedeni, dinlenme gerekçesi veya yatmanın bir bahanesi mi olmalı? Uzun süre oturmak, kas-iskelet sistemi üzerinde olumsuz etkiler yapmakta… Bel ve sırt ağrıları, kötü duruş ve kas zayıflığı gibi problemler, hareketsizlik, metabolik sendrom, obezite, tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalıklar gibi ciddi sağlık sorunları, kan dolaşımında olumsuzluklar, bacaklarda oluşan varis vb. rahatsızlıklar…

Oturma, yatma ve dinlenme ihtiyacı yok sayılamaz… Dinlenmeden hep hareket hâlinde kalmakla, daha verimli olunamaz… Yoğun iş temposu ve stres sebebiyle sürekli yorgun olunması, farklı bir durum… Dinlenmek, yalnızca fiziksel yatışla da sınırlı değil… Aktif dinlenme, hafif egzersizler, yürüyüşler ve esneme gibi hareketler, vücut ve zihin için oldukça faydalı… Uzun süre oturan bir kişi, genellikle hareketsizliğin getirdiği yorgunluğu gidermek için her daim yatağa gitme eğiliminde olur… Bu, vücudun ihtiyaç duyduğu hareketi sağlamaktan ziyade, geçici bir rahatlama hissi yüzünden olsa gerek… Yatma yerine, aktif dinlenme yöntemleri tercih edilmeli… Oturmakla, uzun oturmakla, uzanıp oturmakla ve sürekli yatmakla, yol kat edilemez… Fiziksel aktivite, sağlık ve kendimizi iyi hissedebilmek için gerekli… Düzenli egzersiz, kalp sağlığını korur, kas ve kemik yapısını güçlendirir, ruhsal rahatlamamızı sağlar ve bizi enerjik kılar… Yoğun tempoyla çalışırken, kısa süreli molalar vererek yapılan hafif hareketler bile uzun vadede büyük faydalar sağlar… Televizyon izlerken, bilgisayar başında çalışırken veya video oyunları oynarken, uzun süre oturmak, kaygı riskini artırır… Uzun süre oturmak, kas ve eklem sağlığını olumsuz etkiler… Doğru duruş tekniklerini öğrenmek ve uygulamak gerek… İş için uzun süre oturan, oturmayana göre, daha çok yıpranır… Bunu önlemek için, çalışma saatlerinde her saat başı, kısa bir yürüyüş yapılmalı, oturma süresini bölerek kan dolaşımı artırılmalı, kaslar hareket ettirilmeli, bedensel esneme hareketleri ve kısa egzersizler yapılmalı… Sağlıklı bir hayat için hareket edilmeli ve oturulan süre mümkün olduğunca azaltılmalı…

Oturmayı, uzun oturmayı, uzanıp oturmayı, dinlenmesini bilmeyi; bilinçli yapmak son derece önemli… Oturmanın evlâ olduğu ahvâl de var elbette… “Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer bağlayıp bir kişinin karşısında ayakta durmaktan iyidir… - Konuşmadan bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, dilini tutamayan kimseden daha üstündür.” (Şeyh Sadi Şirazi)… Hiç kimse aptal yerine konulmamalı, herkes haddini bilmeli… Her durumda ve şartta, insan olunmalı, insan kalınmalı... İnsan, insan olarak kendi duruşunu sergilemeli… “Camdan evde oturanlar başkalarına taş atmamalılar.” (George Herbert)… “İnsanın felâketi, sessizce odasında, ait olduğu yer olan odasında oturmak istememesinden gelir.”(Pascal)… “Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur.” (Aldous Huxley)… Oturmadan, dinlenmeden, silkelenip kendimize gelebilmemiz çok zor… Kim, meselâ, dibe vurduğunda, boş boş sokakta yürürken bir banka oturmak, ardından da yanına ilk oturan kişiye içini dökmek istemez ki… Böylesi hâlde bir banka oturmak, bir tahta kurulup oturmaktan daha mı güzel acaba? Unutulmaması gereken söz: “Dünyanın en yüce tahtına da çıksanız, oturacağınız yer, kendi kıçınızın üstüdür.” (Friedrich Nietzsche)… Kendimizle hemhâl olduğumuzda da, kim bilir, belki de, kendimizi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturur dururuz… Mühim olan, boş otururken kendimizi sorgulamasını bilebilmek ve bir şeyler yapabilmek için harekete geçebilmek… Bekleyerek, teklemeye devam edilir… Bekleyerek sorunlar çözülemez… “Hiçbir şey yapmadan oturmak, çözüm getirmez.” (Frank Schatzing)… Beklenmeyen yere yere gidip oturmak da, akıl tutulması… “Davetsiz gelen döşeksiz oturur.” (Atasözü)…

Mihenk taşına vurmamız gereken, beynimizde doğru yere oturtmamız gereken ‘oturmak’ ile ilgili sözler… “Tövbe edenlerle oturun, onların kalpleri yumuşak olur.” (Hz. Ömer)… “Kurtuluş üç şeyledir: Dilini tutman, evinde oturman ve işlediğin günahlara karşı pişmanlık duyman.” (Cafer-i Sadık)… “Allah’ın kulları arasında en kötü olan, kötü dili olduğu için halkın onunla oturup kalkmaktan çekindiği kimsedir.” (İmam Musa Kazım)… “Bir insanı oturduğu mevkiiyle değil, göz diktiği mevkiiyle ölçmek gerekir.” (C. Tolstoy)… “Çok oturmak yaşlandırır.” (Francesc Miralles)… “Öfkeyle kalkan zararla oturur.” (Atasözü)… “Bilginin karşısına küçük bir çocuk gibi oturun, önceden düşünülmüş tüm düşüncelerden vazgeçmeye hazırlıklı olun, doğanın sizi götürdüğü her yere ve tüm çukurlara girin. Yoksa asla bir şey öğrenemezsiniz.” (Aldous Huxley)… Oturmanın böylesi, ilim-irfan-izan-terbiye-edep adına olanı, baş tacı… Yapılan her bir işte, her bir şey, yerli yerine oturmalı ya da oturtulmalı ki, biz de rahatça koltuğumuza, sandalyemize ya da yere kurulup otarabilelim… İşe, bize öğretilen ve dayatılan doğru bildiklerimizi sorgulayarak başlayalım… Kim ne derse desin, etik, evrensel ve kadim değerlerimizi mihenk taşı yaparak her bir şeyi sorgulayalım, gerçekleri öncelikle beynimizde ve gönlümüzde oturtalım… Sonra da kahvemizi, ayranımızı, hoşafımızı ve suyumuzu yudumlayarak oturmayı hak edelim; aklımızı ve gönlümüzü kiraya vermeyelim; her bir şeyi yerli yerine oturtalım… Dostumuzu bilelim… İçimizdeki ayrık otlarını ayıklayalım… Candan olmayan fevri ataklar, tafralar, millî olmayan yorumlar, neyin nesi, neyin hazımsızlığı? Gözden ve gönülden ırak, suriye ve fransız olmak ya da olmamak, nasıl bir şey? Aşağılık kompleksi ile gayri millî unsurlar için yapılan güzellemeler, içsel çirkinliğin dışa vurumu... Bu, kalemi başkalarının elinde olan bir insanın, midesi ile beyninin yer değiştirdiğinin göstergesi olsa gerek...

İçimize oturan onca şey varken, hâlâ oturmak, oturmamak ve kafamızda ve gönlümüzde oturtamadıklarımız arasında gelip gitmek… Bu, kafamıza ve gönlümüze oturtamadıklarımızın, karşımızda dimdik ayakta durmasından… Boğazımıza oturan dost sandıklarımızın yumrukları yüzünden, bazen için için o kadar çok hüzünleniriz ki, köşemizde oturmayı bile akıl edemeyiz… Anlayana… Selam, sevgi ve saygılarımla. https://bit.ly/muzafferceven kanalımı takip etmeniz dileğiyle…

Bu yazı toplam 1110 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
MUZAFFER ÇEVEN Arşivi
SON YAZILAR