CAN DOST…
Dost var, can dost var… Can dostun eksikliği, onmaz yara gibidir… Can dost, nahif olandır… Nahif olan; yediğini ve dediğini uluorta her ortamda, sosyal medyada paylaşmayan, laf olsun diye konuşmayan, ona buna kalp, gül ve gülücük atmayan kıymetlimiz… Nahif olan; seviyesiz tartışmalardan uzak duranımız; sözü söylerken, yazıyı kaleme alırken kılı kırk yaranımız, yârenimiz… Nahif olan, can dost, “Hamdım, piştim, yandım.” (Hz. Mevlana) ve “Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm.” (Yunus Emre) vetirelerinden/süreçlerinden geçenimiz, kendisinden asla vaz geçemediğimiz, ‘ben’ değil ‘biz’ diyenimiz, kalp kırmayanımız…
Can dosta seslenilir türkülerde… “Ben giderim adım kalır; dostlar beni hatırlasın. Düğün olur, bayram gelir, dostlar beni hatırlasın…” (Âşık Veysel Şatıroğlu)… Madalyonun diğer yüzü: “Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.” (Nazım Hikmet Ran)… Can dost, yakın arkadaş, en sevdiğim arkadaş, sinsi arkadaş, kıskanç arkadaş, hayal hırsızlığı yapan arkadaş, bencil arkadaş, nankör arkadaş vb. ifadeler… ‘Dost, arkadaş’ kelimelerini kirleten ya da zedeleyen eklemeler ve dostluğun/arkadaşlığın cılkını çıkaran ifadeler… Bu manada “iyi dost/arkadaş”, “kötü dost/arkadaş” ayrımı yapmak durumundayız maalesef… ‘Dost/arkadaş’ sözcüğüne payanda sözcüklerin arkadaşlık etmesi, dostluğun/arkadaşlığın mayasını bozmakta… Kişinin düşüp kalktığı kimse dost/arkadaş diye tanımlanınca ortaya çıkan kavram kargaşası bu…
Akıl ve gönül süzgecinden süzülen fikir, bizi doğru ve iyi birilerine, can dostlara götürür… İyiye ve doğruya râm olalım ki, iyi ve doğru arkadaşlarımız/dostlarımız olsun… Önceliğimiz kendimizle barışık olmak, kendimizle dost olmak ve sonrasında çevremizle barışık olmak ve dost/arkadaş olmak olmalı… Özümüze, sözümüze, gönlümüze ekeceğimiz dostluk tohumları, kadim medeniyetimizde mevcut… Yeter ki, her platformda post kavgasını bitirelim ve dost elimizi birbirimize uzatalım… Dost olmaya karar verdiklerimiz, hayatımızı altüst de edebilir, hayatımızı çok güzel noktalara da taşıyabilir… Paylaşmanın ve bir olmanın ne derece mühim olduğunu izah eden olumlu ya da olumsuz bakış açılarını kapsayan anlamlı ifadeler… Dost olmak, arkadaş canlısı olmak, can dost olmak, dava arkadaşı olmak, hayat arkadaşı olmak, kadeh arkadaşı olmak, mahalle arkadaşı olmak, silah arkadaşı olmak… Sözün özü, “Ayıpsız dost arayan, dostsuz kalır… Deniz derindir durulmaz, dostluk ebedidir unutulmaz… Sende en iyi ne varsa, dostuna onu ver…” (Hz. Mevlana)…
Can dost, verdiğini unutur, aldığını hatırlar; cana can katar… Can dost, sevinçleri artırır, acıları dindirir… En büyük kazanımdır, güvenilir can dost… Can dost, elmanın yarısı gibidir, yarım olan tarafımızı tamamlar, birlikte tek olunur, tam olunur… Can dostla asla düşman olunmaz… Dostların çokluğu bizi yanıltmamalı… Bugün ‘dost’ dediğin, yarın düşman olabilir… Bu yüzden, dostlarımızla öyle yaşayalım ki, bize düşman olduklarında, hakkımızda söyleyecek sözleri olmasın… Düşman dediğimizle de, öyle yaşayalım ki, bize dost olduğunda yüzümüz kızarmasın… Can dost, vurulunca değil, unutulunca kahrından ölür, yine de dost olarak kalır… Can dost; ilk önce kendisinin yerine bizi düşünür… Can dost, bizim yapabileceğimizden daha fazlasını yapabileceğimizi öngörür, bizi teşvik eder, enerjimizi harekete geçirir… Can dost, düşüncelerimizi ve yeteneklerimizi tamamlar… Can dost, bize destek olmak için elinden gelenin fazlasını yapar… Can dost, atacağımız adımlarda basamak olur… Can dost, kalabalıkta kolayca fark edilir… Can dost, hayatımızdaki diğer insanlardan daha farklı olan, cana en yakın candır, canandır…
Sözün düğümlendiği nokta: “Yalnızlık kötü arkadaştan iyidir. İyi arkadaş, yalnızlıktan hayırlıdır. ‘Hayır’ konuşmak, susmaktan hayırlıdır. Susmak, kötü konuşmaktan hayırlıdır.” (Hadis-i Şerif)… Özümüzle barışık ve dost olmak; her bir şeye olumlu tarafından bakabilmek gerek… Kendisiyle barışık olamayan, dostuna vefalı davranamaz… Böyle birinin, can dostu olmaz, her an tedirgin olur, her bir şey onu üzer, dedikoduların ve olayların esiri olur… Bütün mesele, fikir adamı olabilmekte… Düşünmeden, sadece duygularımızın esiri oluruz; dosttan mahrum kalırız, sahte dostlar ediniriz… Mehmet Barış Manço’nun (2 Ocak 1943, İstanbul - 1 Şubat 1999, İstanbul) ‘yeni bir gün’ adlı şarkı sözleri… “Gözlerim, kurşun gibi… Ağır ağır açıldı bu sabah… Merhaba dünya… Penceremdeki güvercin… Tahta masam, boş şişeler… Can dostum çomar, merhaba… Tatlı komşu Ayşe teyze… Emekli Salih öğretmen… Yeni bir gün doğdu, merhaba… Dostlar merhaba… Yeni bir gün doğdu, merhaba… Gözlerim, kurşun gibi… Ağır ağır açıldı bu sabah…”… Bu, güzele bakmanın değil; güzel bakmanın yansıması; ‘can dostum’un içimizi ısıtması… Can dostumuzun kim olduğu, kim olmadığı bir tarafa… Yüreğimizde ve beynimizde, can dostumuzun ne kadar yer ettiği bir tarafa… Taraftan tarafa savrulsak da, ‘can dostum’ dediğimizle, ben-sen değil, biz oluruz, birlikte düşünürüz, birlikte duygulanırız, birlikte hareket ederiz… Can dostumuz, ya da biz, darda kaldığımızda, birbirimizin ‘can simidi’ oluruz…
Kadim medeniyetimizin temelleri can dostlarla atılmış… Ertuğrul Gazi’nin can dostu Bamsı Beyrek, birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun temellerini atmış… Dede Korkut hikâyelerindeki Bamsı Beyrek ise, Türk, Azerbaycan ve bazı Altay efsaneleri ile masallarında bahsedilen kahraman… Bamsı Beyrek’in can dostu atının adı Dengiboz/Bengiboz… Bamsı Beyrek, hikâyelerdeki ana karakter olan Salur Kazan’ın can dostu, tüm Oğuz beyleri içinde en yakışıklı dört kişiden biri… Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli, gönüllerin can dostları olmuş… Fatih Sultan Mehmet’in can dostları, öğretmeni/hocası Akşemseddin ve Gedik Ahmet Paşa olmuş; İstanbul’un fethi bu can dostlarla olmuş… Dünya tarihinden unutulmaz can dostlar… Jonathan ve David (Eski Ahit), Tevrat’ta yer alan bir hikâye… Jonathan, İsrail Kralı Saul'un oğlu… David, İsrail'in gelecek kralı olarak seçilmiş… Jonathan ve David can dostlar imiş… Damon ve Pythias (Antik Yunan), MÖ 4. yüzyılda yaşamış iki can dost… Damon, Pythias'ın ölüm cezasını almasını engellemek için kendi hayatını riske atmış ve Pythias'ın yerine hapse girmiş… Pythias, söz verdiği gibi geri dönmüş… Ortaçağda İngiltere’de büyücü Merlin, Kral Arthur’un can dostu olmuş… Merlin, Arthur'a rehberlik etmiş (danışmanlık yapmış) ve krallığının kurulmasında ona yardımcı olmuş… Antik Roma'da, Mark Antony, Julius Caesar’ın can dostu olmuş… Efsane zaferler, hep can dostlar ile kazanılmış… Yenilgiler de, içimizdeki dış mihrakların adamlarıyla, bizden görünenlerle, hainlerle (yerli Lawrence’lar ile) olmuş… Vatanımızı koruyan, uğrunda canını veren gizli kahramanlarla, can dostların isimleri gönüllerde mahfuz… Adları ayyuka çıkmış sahte kahramanların maskeleri düşünce, bir gün, ancak anlayabileceğiz gerçek can dostlarımızı…
İyi ve doğru arkadaş/dost edinmenin önemini vurgulayan söz: “Dostunu söyle, kim olduğunu söyleyeyim.”… Dostumuz, kimliğimizin aynası; can dostumuz, kişiliğimizin aynası; yaptıklarımız, düşündüklerimizin yansıması… Selam, sevgi ve saygılarımla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.